RÖPORTAJ: MEMDUH BAYRAKTAROĞLU / NEFES
CHP’de dört dönem İzmir Milletvekili olarak TBMM’de görev yapan, İYİ Parti eski Genel Sekreteri Aytun Çıray ile gündemi değerlendirdik. Çıray’la CHP’nin Özgür Özel’i Genel Başkan seçtiği Kurultay’ın iptal edilme ihtimali, Özgür Özel’in iktidar ve muhalefet üzerine yaptığı eylem ve söylemler, Dilek İmamoğlu’nun Emine Erdoğan’a hitaben yazdığı açık rica mektubu ve elbette “Terörsüz Türkiye” niyeti üzerine kurgulanan, terör örgütüyle siyasi uzlaşma üzerine düşüncelerini konuştuk...
- Terörsüz Türkiye sürecini geçmişte ip atan Devlet Bahçeli’nin başlatmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Çok önceden planlandığını düşünüyorum. APO ve PKK’lıların affını Türk milliyetçiliği ile bilinen bir siyasetçinin söylemesinin halk nezdinde, “Devlet Bahçeli söylüyorsa vardır bir sebebi” veya “Devlet aklı böyle karar vermiş olmalı” algısı yaratacağından rolü Bahçeli üstlenmiş görünüyor. Ama böyle bir devlet aklı yok. Çünkü; devlet aklını oluşturan kurumlar yok. Adeta devletsizlik söz konusu.
AMAÇ SU HAVZASI
- “Kurucu önder APO” deniyor…
Önce teşhisi doğru koyalım. PKK kanlı, vahşi, ayrılıkçı, uyuşturucu kaçakçısı ve satıcısı, toprak talebi olan bir terör örgütüdür. APO da bu terör örgütünün başıdır. Yönetim kadrosunun çoğu Kürt olmayan bu örgütün görevi dört parçalı Kürdistan’ın kurulması için Türkiye’den toprak almaktır. Asla silah bırakmazlar. Zaten bir süre için Suriye’nin kuzeyinde kurulacak federasyonun askerlerine katılıp ABD tarafından düzenli ordu eğitimi almaktadırlar. Ne yazık ki bugün Türkiye’yi yönetenler bizi Sevr’e götüren bu süreci okuyamıyorlar.
- Sevr’e götürüldüğümüz kanaatine nasıl vardınız?
PKK’nın sözde silah bırakma bildirisine ve halen görevde olan ABD büyükelçisinin beyanatları üst üste oturuyor. İkisi de Lozan’ı eleştiriyorlar. Sevr’e göndermeler var. Bilerek Teşkilâtı Esasi’yi ilk anayasa gibi sunuyorlar.
- Amaçları nedir?
Bu, esasen Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana “Kürt sorunu”nu tanımamızı isteyen Batı emperyalizmi ve onun güdümündeki ırkçıların talebidir. Amaç bellidir: Büyük Kürdistan’ın Türkiye ayağını kurmak. Böylece Türkiye’nin içinde Fırat ve Dicle’nin de olduğu su havzalarına, büyük barajlarına sahip olarak Ortadoğu’ya hükmetmek. Türk milletinin dikkatine yeni bir kavram sunuyorum; sorun “Kürt sorunu” değil Türkiye’nin sularına göz koyma sorunudur.
İsrail’in güvenliğini sağlayacak, Çin’le tampon oluşturacak ve Dicle-Fırat’ı kontrol ederek tüm Ortadoğu’ya hükmedecek, İskenderun’dan denize açılacak bir Kürdistan kurmayı planlıyorlar. YPG/PKK şimdi Barzani’yi de arkalarına alarak özerklik talep ediyor. Beni dehşete düşüren CHP’yi yönetenlerin bütün bunların zeminini oluşturacak “Yeni Anayasa”ya çanak tutmaları. Adına da “Kürt sorunu” diyorlar. Halbuki sorunumuz ortak; demokrasi, hukukun üstünlüğü ve gelir dağılımı sorunu. Anayasa’nın 10. Maddesini işletsinler. Orada siyasal eşitlik konusunda her şey var.
EKREM İMAMOĞLU’NUN TUTUKLANMASI SİYASİDİR
- Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere belediyelere yapılan operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aksi ispat edilene kadar masumiyet karinesi önemlidir. Diğer yandan kaçma ve delil karartma şüphesi yoksa eğer, ilgililerin tutuksuz yargılanmaları doğru olanıdır. İmamoğlu’nun tutuklanması olayın siyasi bir boyutu olduğunu gösteriyor. Ayrıca içinden geçtiğimiz otokraside benim için sürpriz de değildi.
- Neden?
Çünkü bunun ilk işareti 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi gelmişti. Ekrem Bey YSK’ya hakaretten ceza almıştı. Aday olması halinde muhtemelen onaylanacağı, Tayyip Bey’in o dönem onu karşısında görmek istemediği söyleniyordu. Bence Ekrem Bey ve arkadaşları 16 Nisan Anayasası’nın ortaya çıkardığı düzeni okuyarak siyaset üretmeliydiler.
- Nasıl bir siyaset üretmeliydiler?
2019’da mühendisliğinde rol aldığım Millet İttifakı sonucunu vermiş ve on bir büyükşehirle birlikte İstanbul Belediyesi bu sayede kazanılmıştı. Ekrem Bey’e “Bürokratlarla ikili görüşmeler yaparak devlet yönetimine hazırlanın. Aksi halde Tayyip Bey’in dart tahtasına oturursunuz” demiştim. Bir süre sonra hakkında “Kahramanın Yolculuğu” kitabının yazılmasına izin verdiğini görünce “Eyvah!” dedim. Kibir devreye giriyor…
- Yapmış olduğu siyasi hatalar başına gelenleri haklı kılar mı?
Tabii ki hayır. 16 milyon İstanbullunun seçtiği başkana kimse bir şey yapamaz, diye düşünüyorsanız siyasi tarihten bihabersiniz demektir.
- Önseçimi daha çok olabilecek tutuklamaların önüne geçmek için yaptıklarını değerlendiriyorlardı.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmakla, YSK’da resmileşmiş aday olmak çok farklı şeyler. Nitekim CHP adayı olmak İmamoğlu’nu korumadı. “Tutuklanırsa da bir eylem silsilesi yaparız, sonunda da Ekrem Bey’i aday ilan ederiz sorun kalmaz” düşüncesini de yanlıştı.
- Peki çare neydi?
CHP Türkiye’nin istinat duvarıdır. Asıl korunması gerekenin CHP olduğuna inanıyorum. Demirel de bana, “CHP Türkiye’nin olmazsa olmaz partisidir” demişti. Çözüm: CHP’nin oylamalardan, konuşmalardan ve komisyonlardan çekilerek Meclis faaliyetlerine ara vermesi ve Sayın İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanı olup meydan meydan milletle kucaklaşmasıydı. Bunu aylar önce ilgililerine informal ilettim. Kulak asılmayınca TV’lerde seslendirmeye başladım. Cevap olarak bazı TV’lere bana ambargo koyduruldu.
ADALET SİYASİLERDEN TALEP EDİLMEZ
- Dilek İmamoğlu’nun, Emine Erdoğan’a yazdığı mektupta kadınların İstanbul dışındaki cezaevlerine sevk edilmelerine dikkat çekti. Bu mektup hakkında ne düşünüyorsunuz? Etkisi ne olur?
Dilek İmamoğlu her ne kadar haklı bir talebi içeren bir mektubu Emine Erdoğan’a yazmışsa da talebi Cumhurbaşkanı yerine getirebilir. Dilek Hanım da bunu biliyordur. Ancak hukuk devletinde bu talebin hakiki muhatabı yargıdır. Mektubun siyasilere yazılmış olması yargıya dışarıdan müdahaleyi meşrulaştırır ve CHP’nin tezlerini çürütür. Adaleti kişilerden beklersek, hukukun üstünlüğü mücadelemiz boşa düşer. Diğer yandan bu mücadeleye katkı veren halkın da motivasyonunu kırar. Doğru olmamış bence…
KILIÇDAROĞLU’NA YAPILAN HAKARETLERDEN VAZGEÇİLSİN
- Kemal Kılıçdaroğlu CHP Kurultayı’nın iptali halinde görevi kabul eder mi?
Hukukçulara göre iptal kararı çıkarsa bu geriye işlemiyor. Ancak mahkeme, olağan kurultayla ilgili kurultay kesin hükümsüz kabul eder ve “yokluk ve mutlak butlan hali vardır,” kararını verirse, bu karar geriye yürür. Çünkü olağan kurultay yok hükmünde olacağından, yok hükmünde olan bir kurultayca alınan 2’nci kurultay kararı da yok hükmünde olacaktır. Bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu, PM ve MYK’nın partinin başına geçmesi gerekir.
- Görevi kabul eder mi?
Kemal Bey geri dönmeyi kabul etmezse mahkeme partiyi seçime götürür. Fakat olağanüstü bir hal olmazsa bu ihtimallerin kesinleşmesi normalde 1-2 yıl sürer. O nedenle Kılıçdaroğlu’na yapılan ağır ve yakışıksız hakaretlerden vazgeçilsin. Bu kadar yıldır bu kadar hakaret eden partili görmedim. Ayıptır.