
Tartışma; Silivri Cezaevi’nde hapis yatan Ekrem İmamoğlu’nun Le Monde’daki yazısından şu bölüm üzerine çıktı:
“Diplomama haksız şekilde el konulması hakkımdaki tek dava değil; hakkımda başka pek çok Kafkavari dava var: ‘hakaret’, ‘yolsuzluk’, ‘terörizm’ (çünkü 2024’te İstanbul’daki belediye listelerime Kürt adaylar koymaya cesaret ettim). İşte mücadele ettiğimiz sistem bu.”
İmamoğlu’na yakın isimler sosyal medya hesaplarından şunu paylaştı:
“CHP’li siyasetçilere açılan kent uzlaşısı davasının iddianamesinden: Batıdaki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmaları, yerel yönetimlerde yer almaları...” Ekrem İmamoğlu’nun da bu iddianameye atıf yaptığını ifade ettiler. Ki İmamoğlu’na 19 Mart operasyonunda yöneltilen suçlamalardan birisi de “Kent Uzlaşısı”ydı.
Ancak… Sonuçta, 14-28 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na, HDP-DEM siyasetinin destek olduğu biliniyor. Sonrasında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı “Terörsüz Türkiye” süreciyle birlikte de DEM siyasetinin Cumhur İttifakı ortağı olmasa bile daha “esnek” bir politika izlediği görülüyor. Ki Meclis resepsiyonunda da tartışılan fotoğrafları ve yansımalarını da izledik!
Bu noktada “Kürt oyu mu milliyetçi oylar mı kazandırır?” sorusu akla geliyor.
Eylül ayında yapılan dört ankete baktım.
TEAM Araştırma’nın anketinde milliyetçi oyların toplamı (MHP-İYİ Parti-Zafer Partisi-Anahtar Parti) yüzde 13.8.
PanoramaTR’nin araştırmasında milliyetçi oyların toplamı yüzde 14.4.
Metropoll’ün anketinde milliyetçi oyların toplamı yüzde 23.7.
AREA Araştırma’daysa milliyetçi oyların toplamı yüzde 24.
Ankara’yı yakından takip eden bir dostumla “milliyetçi oyları” konuştuğumda dedi ki:
“2028’de milliyetçi partiler toplamı yüzde 25 olur. Cumhurbaşkanlığı seçiminin belirleyicisi milliyetçi seçmen olacaktır.”
O zaman Kürt siyasetinin oylarını almak isteyen partiler ya da adaylar hata mı yapıyor?
Bu soruya yanıtı da ilginçti:
“Özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘milliyetçi oylara ihtiyaç yok’ diyen muhalefet hata yapar. Ekrem İmamoğlu da aynı hatayı yapıyor ve Le Monde yazısında listelerine Kürt adaylar koyduğunu ve bunun cesaret olduğunu vurguluyor. Ki bazı çevrelerin (belirleyici seçmen DEM Partisi’dir) söylemi de sayısal olarak mantıksız. Bazı anket şirketlerinin CHP’nin, DEM oylarını alırsa seçimlerin kazanılacağını anlatmaya çalışması da tarihsel bir yanılgı olacaktır.”
Burada şu soru daha anlamlı: “Cumhur İttifakı değil mi yeni açılımı yapan? Neden AKP-MHP’nin oyları düşmeyecek?” Bu soruya da şu izahı yaptı Ankaralı dostum:
“Yanıtı sorunun içinde. AKP ve MHP’den gelecek tepki oylarıyla birlikte İYİ Parti, Zafer ve Anahtar’ın oyları ve bir de makul DEM seçmeni oyları yüzde 50 artı 1’e ulaştırır. Burada kimse DEM’den oy almayalım demiyor? Ama milliyetçi oyları hafife almamak, onları küstürmemek gerekiyor.”
Yine Ankara koridorlarını yakından takip eden isimler, seçmen bloklarını kabaca değerlendirdiklerinde; yüzde 25 muhafazakar/AKP/YRP, yüzde 25 sol/CHP/TİP, yüzde 25 milliyetçi MHP/İYİ Parti/Zafer Partisi/Anahtar Parti/BBP, yüzde 10 DEM ve yüzde 15 apolitik/sandığa gelmeyen bir seçmen kitlesi olduğunun altını çiziyor. Buna göre de “milliyetçi”, “muhafazakar”, “ulusalcı sol” bloklarının büyük kesişim kümesinin desteğini alabilecek bir adayın kazanma şansının yüksek olduğunu düşünüyorlar. Burada muhalefetin çıkaracağı adayın kim olacağı da önemli bir soru! Bilinense; 2027 kasım ya da aralık ayında yapılacak seçimlere iki yıl var ve yüzde 50 artı 1 için formüller ve ittifaklar şimdiden hesaplanıyor.
SONUÇ: İşin vatandaşı ilgilendiren “ekonomi” boyutuysa hâlâ masada yok.