Bİ SOR BAKALIM

Meclis’in açılmasıyla birlikte siyaset hareketlendi.

İlk bombayı da grup toplantısında Bahçeli patlattı.

Terör komisyonunun İmralı adasına giderek Abdullah Öcalan’la görüşmesini istedi.

Bahçeli konuşması sırasında CHP için de çok önemli sözler söyledi.

Örneğin şu cümlesi çok çarpıcı; “Özgür Bey’in Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili sözde meşruiyet sorunu imal ve icat etmek yerine partisinin ve şahsının ne kadar meşru bir çizgide durduğuna kafa yorması akıbeti ve mahiyeti bakımından akla en yatkın seçenektir.”

Bahçeli ne ima ediyor burada?

Bir süredir başta Özgür Özel olmak üzere bazı CHP’li yönetici milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılacağı ve bu isimlerin tutuklanabileceği dedikoduları yayılıyor, Bahçeli acaba bunu mu kastetti “sen kendi meşruiyetine bak” derken?

MHP genel başkanı bunula da yetinmedi bir başka imada daha bulunarak CHP’li belediye başkanlarının hırsızlık yaptığını ileri sürdü.

Bu da CHP’li belediye başkanlarının ağır cezalar alacağı iması değil midir?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bunun adı kirletmektir

Son dönemde çok alıştığımız şafak operasyonlarına dün sabahın ilk saatlerinde bir yenisi eklendi.

Ama bu seferki operasyon yolsuzluk, kara para, yasa dışı bahis ile ilgili değildi. Tamamı kamuoyu tarafından tanınan ve çoğu da çok sevilen bazı isimler “uyuşturucu operasyonu” adı altında evlerinden toplandı.

Anında hepsinin isimleri kamuoyuna duyuruldu. Savcılık ise “Gözaltına alınmadılar, sadece kan tahlili yapılmak üzere hastaneye götürüldüler, bu işlemden sonra serbest bırakılacaklar” açıklaması yaptı.

Madem sadece kan tahlili yapılacak o halde bu kişilerin isimleri neden anında kamuoyuna duyuruldu?

Bu kişilik haklarına saldırı ve saygısızlık değil midir?

Velevki bu kişilerden bazılarının madde kullandıkları saptansın, bu yolla hepsini birden kamuoyunun önünde küçük düşürmenin, üzerlerinde şüphe bulutları oluşturmanın anlamı ne olabilir?

Yoksa amaç çoğu çok sevilen ama bugünkü iktidara da pek sıcak bakmayan isimleri bu yolla kirletmek mi?

ŞAŞIRDIM

Azerbaycan’ın itibarını kurtarmak

Bir yabancı sosyal medya hesabından “Azerbaycan İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırısının yıldönümü nedeniyle bayraklarını yarıya indirecek” diye paylaşımda bulunmuş.

Bir Türk hesabı da bunu RT’lemiş.

İşe bakın ki İletişim Başkanlığı hemen harekete geçerek bunu yalanlamış.

İletişim Başkanlığı bu tür paylaşımların Türkiye Azerbaycan ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini belirterek “Bunlara itibar etmeyin ve resmi kaynakların açıklamalarına itibar edin” demiş.

İyi de İletişim Başkanlığı böyle bir açıklama yapmasa kimsenin haberi olmayacaktı.

Ayrıca Azerbaycan bile açıklama yapmazken bu ülkenin itibarını korumak neden bize düşüyor anlamak mümkün değil.

KOMİK

Uçak gazeteciliğinde durum aynı

Yine bir uçak dolusu gazeteci ile birlikte gitti Azerbaycan’a Erdoğan.

Bazı internet sitelerinde “Erdoğan uçak kadrosunu tümden değiştirdi” diye haber yapmış.

“Değiştirdi” dedikleri şu; Amerika’ya götürülen gazetecilerin hiçbiri yokmuş bu gezide.

Sonuçta başka seferlere götürülen gazetecilerden seçmece yapılmış yine.

Gazeteciler değişmiş ama sistem aynen çalışıyor yine.

İletişim Başkanlığı hazırlamış soruları, cevapları da yazmış, vermiş gazetecilerin ellerine her zaman olduğu gibi. “Nereden belli?” diyeceksiniz, cevabı kolay, yine hiçbir gazeteci “şu soruyu ben sordum” diyememiş ve yine bu sözde röportaj kayda alınmamış.

İletişim Başkanlığı propaganda görevini çok iyi yapıyor da bu gazeteci denilen tiplerin utanmazlığını içime sindiremiyorum.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

40’ı bile çıkmadan kandırdı mı?

Başımızın belası Halkbank krizi için Erdoğan aynen şunu söyledi dün; “Sayın Trump gerek Amerika’daki temaslarımızda gerek son telefon görüşmemizde ‘Halk Bankası’nın problemi bizim için bitmiştir’ dedi. Tabii bu önemli bir siyasi irade beyanıdır, bizim için de kıymetlidir.”

Bu açıklamadan bir gün önce Amerikan mahkemesi Halkbank’ın itirazını kabul etmedi ve davanın devamına karar verdi. Yoksa Trump daha görüşmenin 40’ı bile çıkmadan Erdoğan’ı kandırdı mı?