ACAYİP YAZILAR
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’a “yurtdışına çıkma yasağı” ve “adli kontrol” cezası verildi.
Nedeni şu; Tanju Özcan bir röportajında “sığınmacıları Bolu’da istemediğini” söylemişti.
Savcılık bu sözleri “nefret suçu” kapsamında değerlendirmiş.
Özcan için dava açıldı, duruşması önümüzdeki günlerde yapılacak.
“Nefret suçu” önemli bir suç.
Tamam da bunun “yurtdışı yasağı” ile ne ilgisi var?
Ne acayip şey bu böyle.
Bir anlamda Tanju Özcan’a şu mu söylenmek isteniyor;
“Bak kardeşim sen sığınmacıları istemiyorsun. Ama bizim politikamız ülkeyi sığınmacılarla doldurmak. İstesen de istemesen de onlarla birlikte yaşayacaksın.”
Yani deyin ki Tanju Özcan sığınmacılardan bunalıp onların olmadığı bir başka ülkeye gitmek istesin.
“Hayır” diyorlar “sen cezalısın, sığınmacılarla birlikte yaşayacaksın.”
Öte taraftan bakalım, Tanju Özcan “sığınmacıları istemiyorum, onlar varsa ben yokum” demiyor ki.
Tam tersine “Onlar gitsin bu ülkenin asıl sahibi benim” diyor.
Ama adalet bakanının söylemiyle Türkiye bir “hukuk devleti” olduğu için devletimiz Tanju Özcan’ın yurtdışına gideceğini zannediyor ve yasak koyuyor.
Yahu ne biçim ülke olduk böyle…
DEDİKODU
Sumud filosuna gitmek istememişler mi?
İsrail’e doğru yola çıkan ve sembolik yardım taşıyan, sayısız küçük tekneden oluşan Sumud filosu İsrail donanmasını aşamadı.
Hepsi gözaltına alındı.
Ancak şunu belirtmek gerek, Sumud hareketi aslında zafer kazandı.
Çünkü İsrail zulmü tüm dünyada net biçimde görüldü ve dünya kamuoyu İsrail’e karşı ayaklandı.
Zaten asıl amaç da buydu, yoksa o teknelerdeki yardım maddeleri 100 aileye bile çare olmazdı.
Bu süreçte beni çok şaşırtan bir dedikodu duydum.
Furkan Bölükbaşı, Abdurrahman Uzun, Mert Armağan, İbrahim Karagül, Sinan Burhan, Fuat Uğur, Cem Küçük ve Zafer Şahin gibi “ölümüne Erdoğan’ı destekleyen” her fırsatta “yüreklerinin Filistin için attığını” söyleyen yandaşlar var.
İşte Sumud filosu kurulurken bu isimlere de davet gelmiş. Ancak ne var ki bunların hepsi “sağlık sorunlarını” bahane ederek gelemeyeceklerini bildirmişler.
Sahi bu arkadaşların bu kadar kutsal bir davaya katılamayacak kadar ciddi hangi sağlık sorunları var acaba?
ÇOK GÜLDÜM
Ne kadar meraklısın böyle?
Amanın da amanın, Yıldırım Tuna bu hafta yine müthiş bir fıkra yazmış.
Tabii bunun ülkemizle bir ilgisi yok her zamanki gibi, ne yazık ki bazı ülkelerde çok meraklı gazeteciler çıkıyor ortaya, işte fıkra o meraklı gazetecilerle ilgili;
Komşu ülke ile ciddi sorunlar birikmiş, sırf o ülkenin başkanını yumuşatmak için ziyaretine giden bakan dönüşünde havaalanındaki basın toplantısında “Başarılarla dolu çok yararlı bir ziyaret” olduğunu vurgulayınca gazetecilerden biri “Efendim ne başarısı? Sırf yaranmak için komşu başkanın ‘Ot yiyen at‘ tablosuna çuval dolusu para ödenmiş. Gerekli miydi?” diye sormuş.
“Çok meraklı gördüm sizi” diye cevap vermiş bakan hafif sinirlenerek, “O büyük bir yatırım. Ne anlama geldiğini halkımız yıllar sonra anlayacaktır.”
“Göründüğü kadarı ile elinizde bomboş bir tuval var ama?”
“At otu yemiş, ondan.”
“Efendim kusura bakmayın ama orada at da yok?”
“Ot olmayınca at niye orada dursun? Başka sorusu olan?”
“Efendim, annenizin kızlık soyadının ikinci harfi nedir?”
“Hah. İşte böyle ciddi ve önemli sorularla gelin bana!”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Keşke hata sadece bu olsa
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman’dan bu pazar için gelen iğnelemeleri sunuyorum;
Meclis açılışında kendisini hayran gözlerle seyreden DEM Parti vekillerini gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, dalgınlık neticesinde tanımayıp elini sıkmadığı DEM Parti Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları’na, “Kusura bakamayın bir hatamız oldu…” dedi.. Keşke zat-ı alilerinin her hatası böyle olsaydı!
***
Yapılan araştırmaya göre Türkiye’de her yeni çocuk ortalama 140 bin lira borçla doğuyormuş… Eee, borç yiğidin kamçısıdır diye atasözü olan bir memlekette bu doğaldır... Hatta AKP tarafından yönetilen bir ülkede bu şaşırtıcıdır da… Şaşırtan tarafıysa borç miktarının azlığıdır!