DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Tanım çok eleştirildi biliyorsunuz.

Neydi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli İmralı cezaevinde cezasını çeken PKK’nın şefi Abdullah Öcalan için “kurucu önder” demişti.

Hem siyasiler hem de sosyal medyadaki yüzbinlerce kişi bu tanım üzerine lehte aleyhte pek çok görüş belirtti.

Eski milletvekili Emin Şirin aradı geçen hafta ve “Şu kurucu önder tanımlamasını bir de yapay zekaya sordum” dedi.

Yapay zeka Bahçeli’nin bu tanımı kullanması üzerine örneklerle dolu hayli uzun bir cevap yazmış.

Ama size en can alıcı ve vurucu bölümünü sunmak istedim ben de.

Bakın yapay zeka bir teröriste “kurucu önder” denilmesini nasıl yorumlamış;

Bu konuda dil tercihi hem etik hem de hukuki bir duruşu yansıtır.

Bir kişi veya grubun terör örgütü olarak tanımlandığı resmî bir durumda (örneğin mahkeme kararı, devlet tanımı veya uluslararası kabul varsa), o örgütün başındaki kişiye “elebaşı”, “lideri” veya “baş sorumlusu” gibi tanımlar kullanmak hem tarafsızlık hem de terörü meşrulaştırmama açısından doğru olandır.

“Kurucu önder” ifadesi ise, saygı, idealleştirme veya meşruluk çağrışımı içerir; bu da terör eylemleriyle anılan bir örgüt için etik ve toplumsal açıdan uygun değildir.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

MHP niye hep kurcalıyor?

Hesapta iktidar ortakları arasında bir çekişme, bir ayrılık, bir çatlama yok.

Genel başkanlar bir araya gelince adeta birer sevgi yumağına dönüşüyor birbirine karşı.

Ama hepsi bu kadar, kendi başlarına kalınca birbirlerine alttan tekme atmaktan hiç çekinmiyorlar.

Bahçeli bir yandan Erdoğan’ı Abdullah Öcalan konusunda sıkıştırıyor, diğer yandan içişleri bakanına karşı adeta bir kampanya yürütüyor, MHP sözcüleri AKP’lileri kızdıracak açıklamalar yapıyor, Sedat Peker’e bile selam gönderiyor.

Son örnek dün MHP sözcüsü Feti Yıldız’dan geldi.

Feti Yıldız yargıyı hedef alarak kişinin özgürlüğü ve güvenliği hakkını sınırlandıran çok ağır bir koruma tedbiri olması nedeniyle tutuklama tedbirine sıkı şartlar altında, çok dikkatli ve özen gösterilerek başvurulması gerektiğini söyledi.

Tutuklamanın bir ceza değil, maddi gerçeğe ulaşılmasını, ceza davasının yürütülmesini ya da ileride verilmesi olası cezanın infazını sağlayan geçici bir araç olduğunu da belirten Yıldız “Adaleti sağlamak bir söylem değil eylemdir” dedi.

Feti Yıldız sadece yargıyı mı hedef aldı dersiniz?

BAŞIMDAN GEÇEN ŞEYLER

Dindar partiden devrimci kongre

Pazar günü Ankara’daydım.

Bağımsız Türkiye Partisi’nin 9’uncu olağan kongresini izledim.

BTP özünde dindarlıkları öne çıkanların kurduğu bir siyasi parti, ancak söyleminde “dincilik” olmadığı gibi Atatürk ve ilkeleri en ön planda.

Hüseyin Baş Türkiye’nin en genç genel başkanı, henüz 37 yaşında.

“İstikbal biziz, biz geleceğiz” sloganı ile partisini bundan sonraki seçimlere hazırlıyor.

Hüseyin Baş’la kongre konuşmasından sonra kısa bir sohbetimiz oldu, “Biz nerede olduğumuzu biliyoruz, bugün ‘hemen iktidara geliyoruz’ dememiz yanlış olur, ama en hızlı büyüyen en dinamik en genç ve sorunlara çare bulacak nitelikte bir partiyiz” dedi.

Kongre salonu hıncahınç doluydu, dışarıda daha çok insan vardı.

Kendimi bir an Ecevit döneminin CHP kurultaylarında veya devrimci kuruluşların toplantılarında sandım. Hele artık unutulan “Bağımsız Türkiye” sloganının gümbür gümbür söylenmesi beni eskiye götürdüğü gibi tüylerimi de gerçekten diken diken etti.

Uzun yıllardır yerinde bir parti kongresi izlememiştim ama gördüğüm coşkunun diğer partilerde olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

ŞAŞIRDIM

Saatli genel tuvalet mi olurmuş?

Geçen hafta geç saatlerde Kabataş’tan Üsküdar’a geçmek için yeni yapılan vapur/motor terminaline geldim.

Genç bir kadının yanındaki 4-5 yaşlarında bir çocuk sürekli ağlıyordu.

Ben de biraz babacan tavırla “Ne oldu bakayım, niye ağlıyorsun?” diye sorunca annesi cevapladı “Çocuğum çok sıkıştı ama tuvaletler kapanıyormuş, buna ağlıyor.”

İçeride güvenlikçiler oturuyordu, gidip sordum “Tuvalet neden kapalı?” diye.

Emir öyleymiş, gece 12’de kilitleniyormuş.

“İyi de” dedim “daha birkaç sefer var, bari son seferden sonra kapatsalar.”

Sonra kadınla çocuğun yanına gittim, Beltur’un masalarının üzerinde biri gazete bırakmış onu verdim, “çocuğun bunun üzerine yapsın sonra çöpe atarsın” dedim.

Olacak iş mi Allah aşkına, 12’den sonraki seferlere gelen onlarca kişi var, genel tuvalet mi kapatılırmış.