Mücadele büyük.
Göz kamaştırıcı vitrinlerin, kraliyet saraylarının, tarihi köprülerin ortasında bir tehlike sessizce dolaşıyor: cep telefonu hırsızlığı.
Londra polisi, geçen yıl kentte 90 binden fazla cep telefonunun çalındığını duyurdu. Bu, günde 250 cihazın ve her 6 dakikada 1 telefonun çalınması anlamına geliyor.
Ben de size bu satırları Londra’da bir kafede, İngiliz çayımı yudumlarken ve telefonum çarpraz askılı çantamın içinde güvendeyken yazıyorum.
Açıkçası yalnızca Londra değil; Paris, Roma, Köln, özellikle de Cape Town’da telefonuma hep sıkı sıkıya sarıldım.
Sarıldım çünkü bu kentlerin tümünde hırsızlık tavan yapmış durumda.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım:
İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde hangimiz telefonumuzu ve çantamızı kontrol altında tutmadan yürüyebiliyoruz?
Bence hiçbirimiz.
Yankesicilik Taksim’de bir spor.
Yani, hiçbir metropolün birbirinden farkı yok.
Ama zirvede olan var: Londra.
Sosyal medyada her gün Londra’daki cep telefonu hırsızlığına dair görüntüleri izliyorsunuz, haberleri okuyorsunuz.
Buranın GSM hırsızlığının başkenti olmasının da çeşitli nedenleri var.
Dünyanın en kalabalık kentlerinden birinde telefon koruma mücadelesini ve çete hâline dönen hırsızların hedefini adeta gün boyu inceledim. Dünyanın korkulu rüyası hâline dönen durumu bir de benim gözümden okuyun istedim.
Atlı Polisler Cep Hırsızlarına Karşı
Londra’ya ilk gelişim değil; uzun süre de konakladım.
Dolaşırken güvenli bir çanta, telefon askısı, bilek askısı kullandım.
Bu kez, birlikte seyahat ettiğim arkadaşımın ilk ziyaretiydi.
Resmen birkaç gün öncesinde anksiyete başladı.
Kendisi için özel bir çanta aldı, eşyalarını birden fazla gözü ve gizli bölmesi olan o çantaya özenle yerleştirdi.
Fotoğraf çekerken telefonunu dikkatle korudu.
Hatta, vintage bir fotoğraf makinesi getirdi (telefonu güvenli, fermuarlı çantada kalsın diye).
Korktuğumuz başımıza gelmedi.
Fakat, çok yakınımızda hırsızlık vakası yaşandı.
İnanın birçok kişi bakakaldı.
Atı alan Big Ben’den Westminster Abbey’e doğru koşmaya başladı.
Yakalamak imkânsız.
Oysa turistik köprülerin üzerinde, çevresinde devriye gezen polis var.
Trafiğin aktığı ana cadde atlı polisin denetiminde. Parlamento binası ve çevresinde ekipler resmen teyakkuzda. Turistik bölgeler ve tarihi yapıların civarında ilk kez bu denli fazla polis gördüm. Fakat, önlemlere rağmen hırsızlık tam gaz…
Şehrin Büyüsüne Kapılanın Telefonu Gidiyor

Tarihi kırmızı telefon kulübeleri, saray çevresi, nostaljik bir fotoğraf karesi için riskli hâle gelmiş durumda.
Meşhur alışveriş caddeleri, Piccadilly Circus, West End ve Oxford Street cep telefonu kapkaçlarının en sevdiği noktalar arasında.
Işıklar, vitrinler ve markaların büyüsü içinde bir an dikkatiniz dağılırsa, motosikletle yaklaşan hırsız telefonu kapıp kaybolabiliyor.
Big Ben yakınındaki nostaljik telefon kulübesinin önünde oluşan uzun fotoğraf kuyruğu da hırsızlar için tam anlamıyla cennet.
Dünyanın en eski metrosu biliyorsunuz, kentte. Sadece bununla ünlü değil metro; hırsızlıkla da meşhur.
Özellikle Victoria durağında “pickpocket”
yani “yankesici-cep hırsızı” anonsları yapılıyor. “İstasyonda hırsız var dikkat edin.” uyarısı ile panikleyen çok. Hedefte öncelikli turistler var. Ellerinde telefon vagondayken kapı kapanmadan 5 saniye kadar önce hırsız hedefe kilitlenip telefonu çekiyor.
Bir Türk öğrencinin sosyal medya paylaşımına da denk geldim:
“Boynuma askı ile taktığım telefonumu anlayamadan çaldılar, polise gittim. Telefon bulundu. Ve polis, telefonun çalınmasına değil bulunmasına şaşırdı. Hepimiz gibi…”
Yani, çok şanslıymış.
Ve evet, burada şaşırtan bulunması.
Öyle profesyonel bir çete var ki, nasıl yakayı ele verdiler anlamak zor.
Çete derken abartmıyorum.
Bu Londra’da kimileri için bir meslek ve büyük kazanç kapısı.
Çünkü çalıntı telefonlar Çin’e götürülüyor.
Londra’dan Çin’e Uzanan Ağ: Uluslararası Çete Çökertildi
İngiliz polisi, geçen yıl Çin’e 40 bine kadar çalıntı cep telefonu kaçırmakla suçlanan uluslararası bir çeteyi çökertti.
Metropolitan Polisinin açıklamasına göre bu, İngiltere tarihinin en büyük telefon hırsızlığı operasyonu olarak kayda geçti.
Soruşturma, bir iPhone’un takibiyle başladı.
Operasyon kapsamında 18 kişi gözaltına alındı, 2.000’den fazla çalıntı telefon ele geçirildi. Tanesinin 4.000 sterlinden satıldığı tahmin ediliyor.
Yetkililer, çetenin Londra’da çalınan telefonların yaklaşık yarısından sorumlu olabileceğini de açıkladı.
Polis, çalıntı telefonların Hong Kong’a gönderilmek üzere paketlendiğini de ortaya çıkardı. Sevkiyatlar engellendi.
Ancak çok sayıda çalıntı telefon, Shenzhen’deki karaborsaya gönderildi.
Orada talep büyük. Telefonlar yenileniyor, parçalara ayrılıyor ve kilitli olsa bile satılıyor.
Şimdi biliyorsunuz Çin’de internet sansürü var. Yabancı sosyal medya platformlarının büyük ölçüde engellenmesi, sıkı içerik denetimleri ve çevrimiçi ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasalar mevcut.
Tam da bu nedenle Avrupa’dan, özellikle de Londra’dan çalınan telefonlar için özel satış yerleri kuruldu.
Alan, rahat rahat sosyal medyaya ya da istediği uygulamaya, internet uzantısına girebiliyor.
Özgürlük olmayınca; devreye hırsızlık ve illegal yoldan erişim giriyor.
Turistlere Uyarı: “Telefonunuzu Gösteri Eşyası Gibi Taşımayın”
Londra Polisi, “Telefonunuza sahip çıkın” diyor ve şu tavsiyelerde bulunuyor:
- Kalabalık bölgelerde telefonu elde taşımayın.
- Harita veya yön bulmak için kenara çekilin.
- Boyun askısı ya da bilek askısı artık yeterli değil.
- “Find My iPhone” veya “Find My Device” gibi takip sistemlerini aktif tutun.
Yani, gerisi hırsızın ustalığına kalmış…
Geçenlerde yayımlanan bir araştırmayı duymuşsunuzdur, Türkler’in geçen yıl Avrupa’da en çok ziyaret edip alışveriş yaptığı adreslerin başında Birleşik Krallık var.
Cep hırsızlarına açık hedef olmamak adına bu uyarılara kulak asmak gerekiyor…
“Mind the gap” derler ya metroda,artık Londra sokaklarında da bir başka uyarı yankılanıyor: “Mind your phone.”