Türkiye çok ilginç bir dönem yaşıyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli hepimizi şaşırtmaya, hatta şok etmeye ve siyasette ön almaya devam ediyor.

Terörsüz Türkiye Projesi konusundaki net duruşu zaten şaşırtıcıydı.

Selahattin Demirtaş’la ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleşmesinin ardından herkes sus pusken yaptığı cesur açıklama da konuyla başta ittifak ortağı AK Partililer olmak üzere tüm siyasetçilere ders niteliğindeydi.

***

Önce Bahçeli’nin Demirtaş’la ilgili soruya verdiği yanıtı aktarayım:

“Sayın Selahattin Demirtaş hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır.” İki cümlelik bu açıklamaya bir hukukçu titizliğiyle yerleştirilmiş detaya dikkatinizi çekmek istiyorum: Bahçeli, bu açıklamayı Demirtaş’ın başvurusuyla ilgili AİHM sürecinin tamamen sonuçlanmasının ardından yaptı. Açıklamasının ilk cümlesindeki “hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır” detayı tam da bunu ifade ediyor.

Normal şartlarda süreci yakından takip eden bir gazeteci olarak Bahçeli’ye “daha önce niye tavrınız farklı olmuştu” diye sorabilirdim. Ancak bunu şimdi yapmıyorum, zira “AİHM kararı şimdi neticelendi” gibi bir yanıt alacağımı biliyorum. Bahçeli’nin açıklamasındaki “sonuca ulaşmıştır” vurgusu biraz önce yazdığım soruya peşin peşin verilmiş bir yanıt gibi duruyor.

Bahçeli, açıklamasındaki bu detay sayesinde bir taşla iki kuş vurmuş:

1) Olası bir “Demirtaş serbest kalırsa hukuki olarak hak ettiği için değil, Terörsüz Türkiye sürecinin yarattığı konjonktür sayesinde serbest kalmış olacak” yorumunun önünü kesmiş.

2) Türkiye’nin imza attığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle bu sözleşmeyi referans alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını önünde sonunda uygulayacağını göstermiş.

Sayın Bahçeli’nin Demirtaş konusundaki bu net tavrı, başka insan hakları ihlalleri konusunda AİHM’in verdiği kararlarda da sergilemesi halinde, Demirtaş’la ilgili tavrının konjonktürel olmadığı algısı pekişecektir.

Eski açıklamalar Hatırlanmalı/Hatırlatılmalı mı?

MHP lideri, 7 Kasım 2023’te CHP lideri Özgür Özel’in Kurultayda Demirtaş’ın durumuna dikkat çekmesine tepki göstererek, “Bu PKK’yı selamlamaktır. kahpe pusuları selamlamaktır, kanlı saldırıları selamlamaktır, bölücülüğü selamlamaktır, melanet ve rezalete selam durmaktır” demişti.

Bu açıklamanın üzerinden sadece iki yıl geçtikten sonra Bahçeli’nin Demirtaş’ın özgürlüğünü savunması Özgür Özel’e tepki göstermek için fırsat vermiş olabilir. Ancak Özel’in burada esas alması, öncelik vermesi gereken şey, Bahçeli’nin fikir değiştirmesi değil, Demirtaş konusunda hukuku ve doğruyu savunmaya devam etmek olmalıdır. Bu da kimin ne dediğine bakılmaksızın Demirtaş’ın özgürlüğünün savunulmasıdır.

Bahçeli’nin o noktadan bu noktaya gelmesi de olsa olsa “pozitif bir gelişme” olarak görülmelidir.

Bahçeli’nin açıklamasındaki ince detay - Resim : 1

Tebrikler Mahmut Arıkan

Saadet Partisi lideri Mahmut Arıkan Ankara’da “Medya Dayanışma Buluşması” başlıklı bir toplantı düzenledi. Toplantıya hem gazeteciler hem basın meslek örgütlerinin temsilcileri çağrılmıştı. Özgür ve bağımsız yayıncılık için mücadele veren gazetecilerin baskılar karşısında çaresiz hissettiği, hatta umutsuzluğa kapıldığı bir dönemde siyaset cenahından sembolik de olsa böyle bir destek gelmesini çok önemli buldum.

Arıkan, konuşmasına “Basın için cumhuriyet döneminin en zor dönemi” sözleriyle başladı. Gerçekten de doğru bir tespit.

Gazetecilerin işsiz kalmasına, medya kuruluşlarına devletin el koymasına dikkat çeken Arıkan, ülkede bir de “çalışamayan gazeteciler” sorunu oluştuğunu vurguladı. Arıkan’nın medyaya yönelik ekonomik baskıları anlatırken kullandığı “Medya reklamla terbiye ediliyor” tespiti de biz gazetecilerin hep birlikte yaşadığı gerçeğin fotoğrafı gibiydi. Arıkan’ın verdiği şu örnek ise tablonun özeti gibiydi:

2025 yılının 10 ayında kamunun kontrolündeki reklam veren kurum ve şirketler yandaş medyaya 14 milyon 810 bin 288 saniye reklam vermiş.

Aynı dönemde bağımsız medyaya verilen reklam süresi ise “sıfır” olmuş.

Bağımsız medyaya her türlü baskının yapıldığını anlatan Arıkan, yandaş medyaya her şeyin serbest olduğuna dikkat çektikten sonra tepkisini şu özlü sözle gösterdi:

“Bunu kurt yapmaz kuzulara şah olsa...”

Doğru söze ne denir?

Mahmut Arıkan’ı tebrik ediyorum. Medyanın bu boyutta bir ekonomik ve siyasi baskıyla artık tek başına baş edemeyeceğini düşünen biri olarak Arıkan’ın dayanışmasının bütün siyasi partilere örnek olmasını umut ediyorum.