Önce Suriye’deki SDG yöneticileri terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta çok önemli bir açıklama yapacağını duyurdu.

Ardından DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, Öcalan’ın yakında çok önemli bir açıklama yapacağını söyledi.

Ben deniz de NEFES’teki 8 Ocak tarihli yazımda Öcalan’ın açıklamayı Kenya’da yakalandığı günün 26. yıldönümü olan 15 Şubat’ta yapabileceğini yazmıştım.

***

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli, Öcalan’dan örgütü “kayıtsız şartsız” dağıtmasını bekliyor.

Öcalan’la doğrudan görüşen bazı üst düzey devlet görevlileri de Erdoğan ve Bahçeli’nin bu beklentisini Öcalan’a aktarmış vaziyette.

Öcalan’a “Öyle 21 Mart’ta Nevruz’da açıklayayım gibi bir beklentiye de girmeyin. O kadar vakit yok” denildiği de konuşulanlar arasında.

Öcalan da bu aralar (kimine göre 19, kimine göre 25 metrekarelik İmralı hücresinde) harıl harıl yapacağı açıklama üzerinde çalışıyor.

Bazı DEM’liler Öcalan’ın açıklamasının 15 Şubat’a yetişemeyeceğini söylese de 15 Şubat öncesinde bir İmralı ziyareti gündeme gelebilir ve giden heyet Öcalan’ın açıklamasını kamuoyuna duyurabilir.

***

Peki Öcalan terör örgütüne “örgütü dağıtın, silahları gömün” çağrısı yaparsa bu çağrının yansımaları ne olur?

Bir grup, Irak’taki Kandil ve Sincar dağlarında konuşlu örgüt yöneticilerinin bu çağrıya uymayabileceğini söylüyor.

Başka bir grup ise Suriye’de yaşanan gelişmeler nedeniyle terör örgütünün başka seçeneğinin kalmayacağı görüşünde.

Zira PKK ve Suriye’deki kolu YPG, er ya da geç Suriye’deki gelişmeler nedeniyle zor kararlar vermenin eşiğine gelecekler.

***

Bir dönem Ortadoğu’da kritik görevlerde bulunmuş, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ni yapmış, uzun zaman ABD’nin Suriye Özel Temsilciliği görevini sürdürmüş Büyükelçi James Jefrey, 31 Ocak 2024 günü yayınlanan bir makalesinde, YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) önünde çok fazla seçenek olmadığına dikkat çekti.

Jefrey, ABD’nin Suriye’deki çıkarları açısından en önemli üç unsuru şöyle sıralamış:

  • (En önemlisi) İran’ın içinde bulunduğu zayıf konumu sürdürmek,
  • Rusya’nın Suriye’de kalan etkisini en aza indirmek,
  • IŞİD’i kontrol altında tutmak ve mümkünse imhasını tamamlamak.

***

Jefrey’nin tezine göre ilk iki maddenin hayata geçirilmesi için ABD Suriye’nin yeni yönetimi olan HTŞ’yle ve Suriye’deki gücü yadsınamayan Türkiye’yle iş birliği yapmak zorunda. Ancak üçüncü maddenin (yani IŞİD’i kontrol altında tutma maddesinin) gerçekleşmesi de SDG’nin güçlü kalmasına bağlı.

Jefrey’ye göre hem HTŞ ve Türkiye’ye hem SDG’ye ihtiyaç duyan ABD iki taraf arasında sıkışabilir ve tercih yapmaya zorlanabilir.

***

ADB’yi iki arada bir derede bırakacak bu denklemin SDG’yi de zorlayacağına dikkat çeken Jefrey, SDG’nin önünde bulunan üç değişik yol haritası gündeme getirmiş:

1 - ABD’yle mevcut ilişkisini sürdüren SDG’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda etkin kontrolünü de sürdürmesi. (Bu IŞİD karşıtı operasyonların sürmesini sağlayabilir ama ABD’yi Şam’ı devralan HTŞ’yle ve YPG’yi istemeyen Türkiye’yle karşı karşıya getireceğinden uzun vadede IŞID’le mücadeleyi sekteye uğratabilir.

2- Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’ye yapacağı ve SDG’nin sivil halk, özellikle Arap toplulukları üzerindeki kontrolünü önemli ölçüde zayıflatacak bir operasyon, SDG’yi çöküşe yaklaştırabilir. Bu da IŞİD’le mücadeleyi zayıflatabilir ve ABD’yi SDG ve Türkiye arasında seçim yapmaya zorlayabilir. Eğer IŞİD bu süreçten karşı çıkarsa Washington ile Ankara arasında ciddi bir ayrışma olabilir. Süreç ABD ile SDG arasında da (askerî açıdan) güven aşınmasına neden olabilir.

3- Silahlı YPG ve siyasi PYD’nin kademeli olarak birleşik Suriye’ye entegre edilmesi. (YPG’nin Suriye ordusu içinde ve yerel bir milis güç olarak rol üstlenmesi, PYD’nin de DEM Parti gibi bir siyasi parti olarak yoluna devam etmesi.)

***

Jefrey, hemen hemen her açıdan en fazla çabayı gerektiren ve en iyi seçenek olanın üçüncü yol olduğunu söylüyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin inisiyatifiyle başlayan süreci “cesaretlendirici süreç” olarak niteleyen Jefrey, SDG’nin üçüncü yolu tercih etmesi halinde, Türkiye’deki sürecin de güçlenebileceğine işaret ediyor.

Jefrey’yi çok izlemiş bir gazeteci olarak söylediklerini ciddiye alıyorum ve İmralı sürecinin bize anlatılmayan boyutunu ifşa ettiğini düşünüyorum.

Yaşananlara bakılırsa, Jefrey’nin üçüncü yolu hayata geçirilecek.