Yeni Sağlık Bakanı göreve geldiğinde, özellikle şehir hastanelerinde yaşanan kaosun biteceğini bekleyen siyasiler vardı, üzerinden aylar geçti. Başkentin en popüler hastanesinde “Ameliyat için 500’üncü sıradasınız” denilen hastalar var. Çok beklemek gerekirse bir ayda zor tamamladıkları tahlilleri yenilemek zorunda kalmaları da cabası.

Yoğun gündemin gölgesinde kalan o kadar çok sorun var ki. Çok sıcak yaşanan bir hastane örneği ile başlayıp, TMSF’ye devredilen özel hastanelerle yapılan görüşmeleri ve bu kurumların satışı konusundaki şüpheleri aktaralım.

* Bilkent Şehir Hastanesi’nde ameliyat olması gerektiği söylenen yaşlı hasta, tahlil sürecini başlatıyor. Tahlilleri tamamlamak neredeyse bir ay sürüyor. Ardından ameliyat günü için tahliller ilgili kliniğe teslim ediliyor.

* İlgili birim görevlisi, “Önünüzde ameliyat için 500 kişi var. Eğer isterseniz sizi Polatlı Hastanesi’ne yönlendirebiliriz. Bekleyeceğiz derseniz, tahlilleri yeniden yaptırmanız gerekebilir” diyor.

* Hasta yakınları, süreci hızlandırmanın yöntemi olarak hocanın muayenehanesine gitmeye karar veriyor. 3 bin bira muayene ücreti ödendikten sonra doktor, bir hafta içinde operasyonu yapacağını, ücret olarak da 100 bin lira ödemesi gerektiğini söylüyor. Bıçak parası yani.

* Hastalarıyla birlikte en az 6 kez hastaneye gitmek zorunda kalan aile, emekli maaşlarıyla bu masrafı nasıl karşılayacaklarına mı; sürekli şehrin öbür ucuna gitmek zorunda kalarak çektikleri eziyete mi yansınlar, bilemiyorlar…

İşte sağlıkta çağ atlama modelinin sonu. Birkaç yıl süren balayının ardından, asıl kazananın kim olduğu, bunun kesinlikle vatandaş olmadığı ortaya çıktı. Hükümetin canla başla savunduğu, ülkelerin tamamının terk ettiği yap-işlet hastane modelinin vatandaşı müşteri gibi gören anlayışının faturasını yine vatandaş görüyor.

KİM TALİP BU HASTANELERE?

Başka bir sağlık kulisi de yeni doğan çetesi suçuna katıldığı iddia edilen 23 özel hastaneyle ilgili. TMSF, bakanlığın da onayla bu hastanelerin dava bitmeden satılmasını planlıyor.

Yapılan çalışma, hastane sahipleri ve hissedarların çoğunluğunun karar vermesi ve ilerde dava açmayacaklarına dair taahhüt vermesi durumunda satışa izin verilmesi.

Söylenen şu; satışların yapılmasının ardından davalar bitene kadar devir parasının bankada bloke edileceği. Hastane sahiplerinin büyük bölümünün buna razı olduğu.

Davaların en iyi olasılıkla üç yılda biteceği, bu süreçte hastane personeli ve ekipmanlar açısından sorun olduğu anlatılıyor.

Kritik nokta, bu kurumların büyük zincir hastanelerine satılacağı iddiası. Birilerine avantaj yaratılmaya çalışıldığına dair iddialar ortalıkta dolaşıyor.

Ayrıca, Sağlık Bakanlığı tarafından son çıkarılan özel hastaneler yönetmeliğinin, orta ölçekli sağlık kuruluşlarının yaşamasına olanak vermeyeceği, sadece zincir hastanelerin ayakta kalacağı öne sürülüyor.

SGK ile anlaşma yapmaya yanaşmayan, beş yıldızlı otel hizmetleriyle meşhur bu hastanelerden zaten sıradan vatandaşın hizmet alma olanağı yok.

Sonuçta net olan tek şey; devlet hastanelerinden hizmet alamayan, özel hastanelere zaten gidemeyen vatandaşın bitmeyen çilesi…