Ekonomi yönetimi buz üzerinde artistik patinaj yapıyor. Her demeçleri “İyiye gidiyoruz”, “muhteşemiz”, “harikayız” oluyor.
İşin aslı hiç de öyle değil…
“Eylül ayında geçici bir artış yaşandı” diyorlardı. Ekim ayında da enflasyon yoldan çıktı. TÜİK’e rağmen yıllık enflasyon yüzde 32.8’e ulaştı. Merkez Bankası ise hâlâ iki ay sonra enflasyonun yüzde 24’e gerilemesini bekliyor. Şimdiden tüm hedeflerin altüst olduğunu söyleyebiliriz. Değil bu yıl, gelecek yıl için bile yüzde 24 enflasyona ulaşmak hiç kolay olmayacak.
İktidarın seçimlerden önce “Nas ne diyorsa o” diye kendi elleriyle yarattığı yüksek enflasyon bir sakız gibi yapışıp kaldı. En çok korkulan şey gerçek oluyor. Yüksek enflasyon kalıcı hale geliyor.
SADECE 9 PUANLIK DÜŞÜŞ
Hani bir beklenen enflasyon vardı ya... Asgari ücret için onu işaret edip zammı yüzde 30 ile sınırlamışlardı. Şimdi o beklenen enflasyon günlerine de geldik. Yıla yüzde 42 enflasyon ile başladık. 10 ayın sonunda ancak yüzde 32.8’e ulaşabildik. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonla mücadeleyi dilinden düşürmedi. Enflasyonla yattık, dezenflasyonla kalktık. Yani az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik… Ama bir de baktık ki; bir arpa boyu yol gitmişiz...
10 ayda enflasyondaki gerileme sadece 9 puanla sınırlı kaldı.
Başarısızlığın nedenini Şimşek de çok iyi biliyor. Eğer enflasyonu dizginlemek istiyorsa, kamunun elini taşın altına koyduğu, kemerlerini sıktığı, har vurup harman savurmayı bıraktığı yeni bir program yapması şart oldu.
Oysa iktidarın devreye aldığı tüm tedbirler, krizin faturasını yoksullara ödetmek üzerine kurulu. Türk-İş’e göre gıda enflasyonu yüzde 40’ı buluyor. Türk-İş’in rakamlarına bakarsak yoksulluk sınırı 92.547 TL’ye yükseldi. Yani asgari ücreti 4’e katladı. Açlık sınırı da asgari ücreti 6.038 lira aşarak 28.412 TL’yi buldu. Kulislerde yapılan senaryolara göre ise asgari ücret için yine “beklenen enflasyonu” işaret edip yüzde 20-25 bir zam yapılmasını istiyorlar.
FATURA YOKSULA KESİLDİ
Ama bakarsan Türkiye zenginler kulübüne girdi. Dedim ya buz üstünde artistik patinaj yapıyoruz. Kişi başına düşen gelir 17.248 dolar olmuş. Bu da yetmezmiş gibi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Kişi başına düşen milli gelirin 2026’da 18.621 dolar seviyesine çıkması beklenmektedir” diyor. Bu hesaba göre gelecek yıl kişi başına gelirimiz 782 bin lirayı aşacak. Rakamlar güzel ama gerçekler iç karartıcı…
Daha geçen günlerde SGK Başkan Yardımcısı İsmail Ertüzün, 17 milyon sigortalı çalışan olduğuna dikkat çekerek bunların 6.8 milyonunun asgari ücret aldığını söyledi. Ertüzün sadece 358 bin kişinin 110.898 TL maaş alabildiğini de itiraf etti. O zaman kişi başına 18.621 doları yani 782 bin lirayı aşan geliri kim kazanıyor? İşte tam da burada gelir adaletsizliği devreye giriyor. Kişi başına gelir dediğin şey, milli gelirin nüfusa bölünmesiyle hesaplanıyor. İsviçre standartlarında yaşayan küçük bir mutlu azınlığın geliri tavan yaptı. Ama yoksullar Somali liginde kaldı.