Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 30 Ekim 2024’te evine düzenlenen bir şafak baskınıyla gözaltına alındı ve aynı gece tutuklandı.

İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmasının ardından yerine kayyum atandı. Avukatlarının yaptığı tüm itirazlara rağmen tutukluluğu devam eden Özer hakkında, olaydan 113 gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

Özer'in, "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile yargılanması talep edildi.

'HERHANGİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜYLE BAĞIM YOK'

Ahmet Özer'in yargılandığı dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor. Duruşmalar, Silivri'deki Marmara Cezaevi yerleşkesinde bulunan duruşma salonunda yapılıyor.

Ahmet Özer savunam yapmaya başladı. Özer, şunları kaydetti:

- "Doktoradan sonra etnik meseleler üzerine çalıştım. Zira ben aynı zamanda Türkiye’nin bütün ulusal kanallarında fikri sorulan bilim insanıyım. Yaklaşık 30 yıllık üniversite ve kamu hayatımda tek bir suç işlemiş ve mahkeme yüzü görmüş değilim.

- İlk defa mahkemeye çıkıyorum. BM delegesi oldum. Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalıştım. Ayrıca kendi alanımda yüzlerce akademik çalışma yaptım. Onun ötesinde, ödüller aldım. Çevre, Anadolu basın çalışması sahibiyim.

- 41 kitap yazdım. Bir kısmı edebi ve tarihsel. Kitaplarım altın kalem ödülü aldı. Adil olduğuna inanamak istediğim yüksek vicdanınıza seslenmek istiyorum. Böyle bir terörist olur mu?

- Nedenini biliyorum ve açıklayacağım. Yaşamım boyunca insan haklarından ayrılmadım. 2011 yılından itibaren PKK ve herhangi bir terör örgütü ile ilgili bağım olmadı. Barış için mücadele eden bir bilim insanı için bu züldür.

- Sadece kendi kafalarındaki projeyi uygulamak için insanlara böyle iftira atılmamalı. Bundan 10 yıl önce söylemiş olduğum sözlerin ortaya çıkması beni mutlu etti. 'Adlarımız farklı olsa da soyadımız Türkiye'dir' sözü bana aitti.

- Bugün Sayın Cumhurbaşkanı ve sözcüleri tarafından dile getiriliyor. Bugün barış sürecinde yürütülenler benim zaten ileri sürdüğüm görüşlerdir.

'KAYYUM ATAYABİLMELERİ İÇİN BURADAYIM'

- Ben neden buradayım? Ben Esenyurt Belediye Başkanı olduğum için buradayım. Belediye Başkanı olmasam akademide bir görevde olacaktım.

- Büyük ihtimalle 10 yıl önce olduğu gibi bugün de Barış Süreci için benimle iletişime geçeceklerdi ama işte Esenyurt Belediye Başkanı olunca şimşekler çaktı. Benim bir sürü hakkım bu nedenle ihlal edildi.

- Ben Esenyurt Belediyesi'ne kayyum atayabilmeleri için buradayım. Esenyurt seçimle alamayanlar kayyum yoluyla aldılar. Kayyum, iç sürgünler yaptı 200 kişiyi işten attı. Ben ayrıca sayın İmamoğlu'nun çalışma arkadaşı olduğum için buradayım.

- Her gün bir operasyona uyanıyoruz . Ben hücremde televizyonu açamaya koruyorum. İstanbul’u yönetecek kimse kalmayacak. Hizmetler aksarsa ne olacak?

'HAZMEDEMEYENLER YÜZÜNDEN BURADAYIM'

- Van’dan gelmiş bir Kürt olarak yönetici olmamı hazmedemeyenler yüzünden buradayım. İddia makamı batıdaki Kürtler doğudaki Kürtler diye ayrım yapıyor. Bizi bölücülükle suçlayanlar bölücülük yapıyor.

- Ben hayatımda suç işlemedim, mahkemeye düşmedim. Yüzlerce öğretmen yetiştirdim aralarında savcı hakim çıktı. Böyle bir kişiden terörist çıkar mı? Yıllarca üniversitelerde çalıştım. Bunca yıl terör örgütü üyesi olmamışım da şimdi mi olmuşum.

- Ben, Esenyurt Belediyesine kayyım atamak istedikleri için buradayım. Ben, İmamoğlu’nun arkadaşı olduğum için buradayım. Ve nihayet ben 'Kürt' olduğum için buradayım. Tüm bunlar suç ise, sahip olduğum tüm bu değerlerle onur ve gurur duyuyorum. Herkes biliyor ki eğer Esenyurt Belediye Başkanı olmasaydım, bunlar hiç ama hiç yaşanmayacaktı.

'BENİM GİBİ İNSANLARA İHTİYAÇ DUYULAN BİR DÖNEMDEYİZ'

- Ayrıca ben mesleğim ve uzmanlık alanım gereği Kürt sorunu üzerine çalışan, bu sorunun barış ve demokrasi yoluyla çözülmesi gerektiğine inanan, bunun için çaba sarf eden bir akademisyenim. Bu takdir edilmesi gerekirken bundan yola çıkarak terör örgütü üyeliği ile suçlanmam çağdaş bir hukuk devletine yakışmayan bir trajedidir.

- Nitekim bugün benim gibi insanlara ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyoruz. Zira bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu sorunun çözülmesi ve toplumsal barışın sağlanmasıdır."

ATATÜRK'ÜN SÖZLERİNİ HATIRLATTI

Kürt sorununun üç çözüm biçimi olduğunu söyleyen Özer, "Bastırma, ayrılma ve demokrasi içinde bir arada yaşamadır bunlar. Ben hep eşit temelde demokrasi içinde bir arada yaşamayı savundum. Kürtler ve Türkler tarihi kavşaklarda birlikteydi. Bölünme sosyolojik olarak da mümkün değil" dedi.

Atatürk'ün, 1923 yılında İzmit konuşmasından gazeteci Ahmet Emin Yalman'a söylediği, "Kürtlerle Türkler arasında bir sınır çizmek her iki halkın da mahvına yol açar", "Büyük Millet Meclisi hem Kürtlerin, hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir" sözlerini hatırlatan Özer, şunları kayda geçirdi:

- "O tarihlerde Mustafa Kemal’in de belirttiği gibi Türkler hangi haklara sahipse Kürtler de aynı haklara sahip olmalı. Bu da gerçek, eşit ve adil bir yurttaşlık hukukunu gerektirir. İşte üçüncü ve kalıcı çözüm yolu budur. Eşit vatandaşlık temelinde, demokrasi ve barış içinde bir arada yaşamak.

- Ben bütün ömrüm boyunca çözüm olarak bunu savundum. En başından beri hiçbir tehdide, eleştiriye kanmadan cesaretle barışı destekledim, barış ve demokrasi için çalıştım."

'GECE - GÜNDÜZ DEMEDEN ÇALIŞTIM'

"Bu dava siyasi bir davadır" diyen Özer, savunmasında şöyle konuştu:

- "Ben bir bilim insanıyım, ülkeme yıllarca üst düzey görevlerde hizmet ettim. Konunun uzmanı olarak çatışmaların çözümü konusunda ülkemde yaşanan benzer sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalıştım. Her zaman her yerde terörün, şiddetin karşısında barışın, birlikte yaşamanın yanında oldum.

- Yıllarca edindiğim bilgi birikimimi halkımızın hizmetine sunmak için belediye başkanı adayı oldum ve halk teveccüh gösterdi kazandım. Kazandıktan sonra 7 ayda tek bir gün bile tatil yapmadan, gece demeden gündüz demeden çalıştım. Bu nedenle Esenyurt halkının sevgisini kazandım.

- Buna rağmen bugün burada olmamın tek sebebi Esenyurt Belediye Başkanı seçilmiş olmamdır. Eğer Esenyurt Belediye Başkanı seçilmeseydim bugün karşınızda olmayacaktım. O nedenle bana açılan bu dava hukuki değil, siyasidir.

- Mahkemenizin bu yanlışı düzelteceğine, kamuoyu vicdanında mahkum olan, itibar suikastının bir parçası olan bu yanlışı düzelterek kamuoyunun yargıya ve adalete olan güvenini yeniden tesis etmek için mesleğinizin başında yaptığınız yemine uygun hareket edeceğinize inanıyorum.

- Son olarak şunu söylemek istiyorum. Avukatlarım sundukları savunmalarda bütün asılsız iddia ve isnatları kanıtları ile birlikte çürüttüler. İleri sürülen iddiaların 10 yıl öncesine dair olduğu görülüyor. Birçoğu da afaki, içeriği ne olduğu belirli olmayan ve hatta varlığı dahi sorgulanmaya muhtaç HTS kayıtlarından oluşuyor.

- Nitekim ilk tutukluluğa itiraz dilekçemizde bu asılsız iddia ve isnatları kanıtları ile çürüttüğümüz için sonradan bir günde bir gizli tanık icat ettiler, sırf hukuksuz uygulamalarını sürdürebilmek için."

Özer, savunmasının devamında kendisine yöneltilen "İmralı görüşmeleri", "taziye telefonu", "HTS kayıtları", "Remzi Kartal ile telefon görüşmesi" ve "Kardeş Kültürler Festivali" gibi çeşitli iddialara da yanıt verdi.

'GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR'

Özer, savunmasını şöyle sürdürdü:

- "Yedi aydır tutukluyum. Yedi aydır özgürlüğümden mahrum bırakılmış durumda dört duvar arasında tutuluyorum. Bu süre içerisinde sabırla adaletin yerine gelmesini bekliyorum. Bugünün o gün olmasını diliyorum. Sadi’nin dediği gibi 'dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez'.

- Bizler adalete susadığımız günlerden geçiyoruz, adaletin bir an önce tecelli etmesini bekliyoruz. Milyonlar hakkın, hukukun bir an önce tecellisini bekliyor. Zira geç gelen adalet, adalet değildir, adaletsizliktir. O yüzden bu davayı takip eden milyonlar, hakkın, hukukun bir an önce tecellisini bekliyor."

Özer, Esenyurt'ta iki kişiden birinin oyunu aldığını anımsatarak, "AKP’den 25 bin oy aldım. O zaman bu işin içinde AKP de var. Bir barış süreci yürütülüyor. Bir barış süreci bu iddialarla nasıl yürütülecek? Toplumu nasıl ikna edeceksiniz? Bütün operasyonların altında yatan kaybetme endişesidir" diye konuştu.

'SÜRECİN RUHUNA UYGUN DEĞİL, BERAAT EDECEĞİME İNANCIM TAM'

Türkiye'de bir tarafta barış süreci yürütülürken, öte yandan barışa her dönem katkı sunan bir bilim insanı, bir siyasetçi olarak tutuklu bulunduğunu belirten Özer, şunları kaydetti:

- "Bu durum yürütülen sürecin ruhuna aykırı değil mi? Bu hangi vicdana sığar? Üçüncüsü bu davadan tahliye olsam bile bu benim açımdan gerçek bir tahliye olmayacak. Çünkü maalesef hiçbir dahlimin olmadığı ve hiçbir isnat dahi olmayan başka bir dosyadan yedekleme amacıyla tutuklu olduğum için tutukluluğum devam edecek. Dolayısıyla hakkın hukukun yerini bulması, mevcut sürece katkısı bakımından önemli bir karar olacak ama benim açımdan dışarı çıkmam açısından sonuç doğurmayacak.

- Ayrıca bu davadan beraat edeceğime inancım tamdır. Yarın beraat ettiğimde bunca zaman özgürlüğümden mahkum bırakılmamın hesabını kim verecek? Son olarak, ben 1,5 milyonluk bir şehrin belediye başkanıyım. Bilinen bir bilim insanıyım.

- Delillerin hepsi toplanmış mahkeme devam etmektedir. Kaçacak ve delilleri kararttıracak durumum da söz konusu değildir. Bütün bunlardan dolayı sayın mahkemenizden beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum."

Ahmet Özer'in savunması bitti, duruşmaya ara verildi. Özgür Özel de, İmamoğlu'nu ziyaret etmek üzere salondan ayrıldı.

İMAMOĞLU'NDAN DESTEK MESAJI

23 Mart'tan bu yana Silivri'de tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu da kişisel X (eski adıyla Twitter) hesabında paylaşımda bulundu.

"Esenyurt Belediye Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer tam yedi aydır hukuksuzca cezaevinde tutuluyor. Seçimle alamadıkları Esenyurt’u kayyımla ele geçirmeye çalışanlar, Ahmet Özer başkanımızı terörle suçlayarak aylardır bir hukuk katliamı gerçekleştiriyor" diyen İmamoğlu, şöyle devam etti:

- "Türkiye terörün bitmesi ve demokratikleşme yolunda kritik bir süreçten geçerken 'Batı’daki Kürtlerin yerel yönetimlerde temsil edilmesini' (!) suç sayan kaybetmeye muhtaç zihniyet, Ahmet Özer başkanımızı tam da bu sebeple özgürlüğünden mahrum bırakıyor.

- Prof. Dr. Ahmet Özer yıllarını bu ülkede barışın ve kardeşliğin büyümesine adamış saygıdeğer bir bilim insanı ve siyasetçidir.

- Sayın Başkan’ın kendini feshetmiş bir örgüte dair suçlanması, Terörsüz ve Demokratik Türkiye hedefimize karşı bir saldırıdır. Bu ayıba derhal son verilerek Sayın Başkan’ın tahliye edilmesini ve Esenyurtluların iradesi gereği görevine dönmesini ümit ediyorum."

Özer, 58 sayfalık bir buçuk saat süren savunmasının ardından hakimin sorularını yanıtladı. Ardından Özer’in avukatlarından Hasan Sınar ve Hüseyin Ersöz de savunmalarını gerçekleştirdi.

Avukatların ardından iki gizli tanık dinlendi. Ses ve görüntüsü gizlenerek SEGBİS aracılığıyla bağlanan gizli tanıklardan biri, Özer'i 1998-2000'li yıllarda tanıdığını belirterek, kendisinin üst düzey örgüt yöneticilerinden biriyle görüştüğünü, onun da intihar ettiğini söyledi.

Bir başka gizli tanık ise "2020 yılında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandım. Çok kişiyi tanıyorum. Herkesi hatırlamam mümkün değil. Hatırladıkça ifade vermeye devam ediyorum. Ahmet Özer’i Esenyurt Belediye Başkanı olunca hatırladım" diye ifade verdi.

Özer ve avukatları tanık beyanlarına karşı savunma yaptı. Savcı ise Özer’in tutukluluk halinin devamını yerinde bulduğuna dair mütalaasını verdi.

"7 AYDIR ÖZGÜRLÜĞÜMDEN MAHRUMUM"

Mütalaaya karşı söz alan Özer, “Savcı her davada söylenen lafları tekrar etti. Bir insanın özgürliğü söz konusu. 4 ay boyunca iddianame yazılmadı. Bu operasyon aslında Esenyurt’a kayyum atamakla ilgili. Bir amacı da Esenyurt’tan İstanbul’a tünel kazmaktır. CHP’yi terör örgütüyle ilişkilendirmektir. Bugün burada tarihi bir karar vereceksiniz. 7 aydır özgürlüğümden mahrumum. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum” dedi.

"YEDİ BUÇUK SAATTİR NE ANLATIYORUZ"

Avukatı Hasan Sınar ise, mütalaaya karşı, “Türkiye’de şu an cezaevlerinde tutuklu sayısı Mayıs 2025 itibarıyla 405 bin. Kıbrıs’ın nüfusundan daha fazla insan cezaevlerinde. Bundan 22 yıl önce Türkiye’de tutuklu insan sayısı 60 bindi. Bir anda ülkeden suçlu mu çıkmaya başladı. Tutuklama tedbiri çok yanlış biçimde uygulanıyor. Biz burada anlatıyoruz anlatıyoruz duvara çarpıyoruz ya. Biz yedi buçuk saattir ne anlatıyoruz! Belgelerle gelmedim mi? Benim müvekkilim ne anlattı? Bütün delilleri çürütmedik mi karşınızda? Tutuklama öldürmekten sonra yapabileceğiniz en büyük kötülüktür.” şeklinde tepki gösterdi.

CHP'DEN AÇIKLAMA

Duruşmayı takip eden CHP heyeti, kararın ardından cezaevi önünde açıklamada bulundu. Heyet adına konuşan CHP Seçim ve Parti Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, şunları söyledi:

- "Bugün yaklaşık 7 aydır tutuklu olan, Esenyurt'ta her iki seçmenden birinin oyunu alarak seçilen Belediye Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ahmet Özer'in duruşmasının ilk celsesindeydik. 7,5-8 saat süren bir duruşma gerçekleşti Silivri'de. Bu salon daha önce birçok hukuksuzluğa tanıklık etti. Biz bu salonda birçok dava takip ettik ve aynı hukuksuzlukla bu salondan yine çıktık.

- Gerek Ahmet Özer, gerekse müdafileri tarihe geçecek bir savunma gerçekleştirdi. 30 Ekim'de emniyet sorgusunda, savcılık sorgusunda ne sorulduysa değişen hiçbir şey yok. Aynı sorularla, aynı delillerle yeniden bir savunma yapıldı. Söz konusu deliller, söz konusu iddialar teker teker Ahmet Özer ve müdafileri tarafından çürütüldü. Her iddiaya karşı bir belge sunuldu. Ancak sonuç yine değişmedi. Sayın Ahmet Özer'in tutukluluğunun devamına karar verildi.

- İlk gün de söylemiştik: bu dosya siyasi bir dosya. Siyasi gerekçelerle Ahmet Özer'i tutukladılar. Bugün yine aynı siyasi gerekçelerle Ahmet Özer'in tutukluluğuna devam ettiler. İki dosyada Hicran ve Hermes isimli iki gizli tanık vardı. İki gizli tanığı yine mahkemece bize daha önce bildirmediği şekilde, usule aykırı biçimde tanık koruma kapsamında gizli tanık olarak yine dinlettiler.

- Yine aynı şeyler söylendi. Gizli tanıkların birbirleriyle çelişkili ifadeleri, birinin 1999 yılı dediğine diğerinin 2004 yılı dediği, yine aynı şekilde birinin ismi geçen ve şu anda hayatta olmayan Ahmet Özer'e iddia olarak söylenen kişiyle ilgili birinin 'Avrupa sorumlusu' dediğine diğerinin 'şehir yapılanması sorumlusu' dediği, çelişkili ifadelerle gizli tanık beyanlarına dayalı olarak tutukluluğunun devamına karar verildi.

"14 TEMMUZ'DA YİNE SİLİVRİ ZİNDANLARINDA ADALET ARIYOR OLACAĞIZ"

- Burada özellikle altını çizmek istediğim hususlardan bir tanesi Hicran isimle gizli tanığı Google'a yazdığınızda daha önce bir sürü dosyada beyanı olduğunu, aslında kendisinin bir gizli tanık olmaktan çıktığı zaten aşikar. Tanık şöyle bir şey söyledi, 'ben daha önce 800 dosyada tanıklık yaptım.' dedi. 800 kişiyi hangi gizli tanık tanıyabilir? Üretilmiş ve yaratılmış delillerle bugün bizim belediye başkanımızın tutukluluğuna bir kez daha karar verildi. 14 Temmuz'a duruşma ertelendi.

- Biz 14 Temmuz'da yine Silivri zindanlarında adalet arıyor olacağız. Diğer belediye başkanlarımızı aradığımız ve arayacağımız gibi. Bu salon, bu ülke daha önce bir sürü yargılama gördü burada. Haftaya yine devam edecek. Ondan sonraki haftalarda da yine devam edecek bu yargılamalar. Ancak bu salonda biz adalet arıyoruz. Hangi adalet arıyoruz? İktidar partisinin sandıkta yenemediği partimizi yargıyı araçsallaştırarak yenmeye çalıştığı adaleti arıyoruz işte biz bu salonlarda.

- Ancak geç gelen adalet, adalet değildir. Biz bunu biliyoruz. O yüzden biz adaleti seçmenimizin, yurttaşımızın vicdanına bırakıyoruz. Biz o vicdanlarda tertemiziz. Bizim başımızı yere eğecek. Seçmenin gözünden gözümüzü kaçıracak hiçbir ilişiğimiz, hiçbir ilişkimiz, hiçbir somut durumu olmayacağına eminiz. Bunları zaten sizler de kamuoyu araştırmalarından, mitinglerimizde görüyorsunuz.

- Her geçen gün partimizin oyu artmaya devam ediyor. Bizlere hangi gerekçeyle, hangi ellerindeki güçle, hangi devlet yapısıyla gelirlerse gelsinler bizim partimizin oyları büyüme devam ediyor. Seçmenimizin vicdanında içeride tutulan belediye başkanlarımızın masum olduğunu zaten biz biliyoruz."

"UMUT DOLU ÇIKTIM"

Kararın ardından Ahmet Özer'in kızı Seraf Özer, Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı. Tepkisini dile getiren Özer, şöyle konuştu:

- "Bugün güzel bir haber vermek isterdik fakat ben umut dolu çıktım. Çünkü babamın dirayeti ve gücünü bir kez daha bugün görmüş olduk. Bugün tarihi bir savunma yaptığını düşünüyorum. Dosya zaten geldiği noktada kendisi iddiaları çürütmüş durumda. Bugünkü açıklamayı yaparken duygularımın akışını da konuşmak istiyorum.

- Bugün bir umutla geldim buraya. Çünkü barış sürecine olan inancımla, hukuka, demokrasiye olan inancımla geldim. Buraya nasıl ki umutla geldiysem bu mücadeleyi de daima sürdüreceğim. Babamın yaptığı tarihi savunma sizler de içerideydiniz eminim hepinizi çok etkilemiştir.

"DUVARLARA KONUŞTUĞUMUZU HİSSETTİK"

- Avukatlarımız saygıdeğer Hasan Siner, Hüseyin Ersöz'e teşekkür etmek istiyorum. Onlar da ve çok güçlü, kuvvetli bir savunma yaptılar. Hatta duruşmanın savcısı tutukluluğun devamına karar verdiğinde Hasan Hoca öyle bir savunma yaptı ki, gerçekten yüreğime dokundu ve duygusallaştırma anlar oldu.

- Çünkü açıkçası hissettiğim şey şuydu: Allah kimseyi böyle bir şeyle sınamasın ama duvarlara konuştuğumuzu hissetmek, haklılığınızın gücüyle çıkıp orada yedi buçuk saat savunma yapmak, fakat sonrasında basmakalıp bir gerekçeyle sanki insan hayatı bu kadar ucuzmuş, birisini özgürlüğünden mahrum etmek bu kadar kolaymış gibi basmakalıp ifadelerle tutukluluğun devamına karar verildi.

- Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum: ikna edici hukuki bir gerekçe olsaydı emin olun burada 'tamam bir sonraki duruşmada daha iyisini yaparız' diye çıkardım. Hiçbir şeyi eksik yapmadık. Bence fazlasıyla iyiydi. Babamın savunması da avukatlarımızın savunması da ama duvara konuştuk.

"LÜTFEN ADALETSİZLİĞE KARŞI SESSİZ KALMAYIN"

- Türkiye'de maalesef ilk defa böyle günlerden geçmiyoruz. Geçmişte Ergenekon, Balyoz, FETÖ dosyalarında da mevcut şeyleri gördük, yaşadık. Ben buradan sadece şunu seslenmek istiyorum: Lütfen adaletsizliğe karşı sessiz kalmayın. Ateş sizin evinize düşmeden, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyin.'

- Çünkü adalet sadece mahkemelerin konusu değil. Adalet aynı zamanda bireyin devlete olan güvenine, toplumun birbirine olan saygısına, ekonominin istikrarına dolayısıyla bizim bu ülkede kardeşçe, huzur içerisinde yaşamanızı belirleyen en temel unsurlardan biri. Dolayısıyla adaletin olmadığı bir yerde hiç kimse kendini güvende hissetmesin.

- Bugün beni bir kız çocuğu olarak dinleyip, her zaman biliyorum içtenlikle duygumu paylaşıyorsunuz ama ben bugün adalete susamış bir vatandaş olarak konuşuyorum. Hala umudumu yitirmiş değilim. Biz babamı sağlıkla özgürlüğüne kavuşturacağız. Bu dosyadan muhakkak beraat edecek, ama bu sürecin aynı zamanda yürütülen Barış Süreci'ne vurulan bir darbe olduğunu da düşünüyorum. Artık kamuoyunda zaten itibarını yitirmiş bu dosyada çok trajikomik bir şekilde Erkan Çakır'ın ismi dahi anıldı.

- Kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğunuzda iddianame yazılmıştı ve kendisi sosyal medya hesaplarından benim hakkımda adeta 'benim hakkımda nasıl iddianame yazarsanız?' üslubuyla bir paylaşım yapmıştı. Akabinde iddianamesi iade edildi. İddianameyi hazırlayan savcı şikayet edildi. Böyle trajikomik bir durumun bugün dosyaya Erkan Çakır isminin giriyor olması bence oldukça trajikomik.

"BABAMIN MÜCADELESİYLE GURUR DUYUYORUM"

- Aslında babamın duruşmada da söylediği ve en başından beri söylediği şeyin haklılığını ortaya koyuyor. Babamı içeri aldılar ve sonrasında 'ver belediyeyi gir içeri. Suçun ne olduğunu sonra bakarız' dediler. Bugün de aynı usulle devam ediyorlar ama ben hala umudumu kaybetmedim. Bu ülkede hukuk, demokrasi, gelecek. Biz bugünleri göreceğiz.

- Ant olsun ki ben bu mücadeleden vazgeçmeyeceğim. Babamı sağlıkla özgürlüğüne kavuşturana dek bu ülkeye hukuk ve demokrasi gelene dek ben mücadele etmeye devam edeceğim. Bunu her zaman söyledim. Ben artık 30 Ekim 2024 öncesi ve sonrası diye ayırıyorum kendimi. Edindiğim tecrübe bana şunu söylüyor: Lütfen toplum, halkımız adaletsizliğe sessiz kalmasın. Ateş benim evime düşene kadar bir problem yok demesin. Bu hepimizin problemi.

- Babamın mücadelesiyle gurur duyuyorum. Onun kızı olmaktan, abim adına da konuşayım. Onun evlatları olmaktan onur ve gurur duyuyoruz. Bugün babama terörist diyenler, bu ülkenin barış ve kardeşliğini hançerleyenlerdir. Bu ithamı şiddetle reddediyorum.

- Kabul etmiyorum ve babamı er ya da geç sağlıkla özgürlüğüne kavuşturacağız. Buna olan inancım tam. Çok güçlü, çok ehil, bizi bir an bile yalnız bırakmayan avukatlarımız var. Partimiz yanımızda. Halk yanımızda en önemlisi. Bu kötü günleri hep birlikte atlatacağız."