Alman otomotiv sektörü aylardır krizde. Elektrikli otomobil satışları düşüşte, devlet teşvikleri sona erdi, tüketici güveni ise zayıf. Ancak 2025’in ilk yarısında gelen yeni kayıt verileri, sektörün yeniden ivme kazanabileceğine işaret ediyor.
Almanya Federal Motorlu Taşımacılık Dairesi'nin (KBA) Ocak-Mayıs 2025 dönemine ilişkin yeni araç kayıt verilerine göre, ilk 10 elektrikli otomobilin tamamı Alman üreticilerden ve onların bağlı markalarından oluşuyor.
VW GRUBU ZİRVEYİ KAPATTI
Bild'de yer alan habere göre listenin zirvesinde, Volkswagen’in tamamen elektrikli ID serisi yer alıyor. İlk sırayı 15.615 yeni kayıtla ID.7 alırken, onu 12.717 adetle ID.4/ID.5 ve 12.101 adetle ID.3 izliyor.
Listenin devamında ise yine VW çatısı altındaki markalar yer alıyor: Škoda Enyaq (11.051) ve Cupra Born (8.585). Bu beş modelin tamamı tam elektrikli araçlardan oluşuyor.

TESLA GERİLEDİ, ÇİNLİLER YOK
Elektrikli araç denince ilk akla gelen markalardan Tesla, büyük bir düşüş yaşadı. Uzun süredir listenin zirvesine oynayan Model Y, bu yıl 18. sıraya kadar geriledi. Satışları geçen yıla kıyasla yüzde 62 oranında düştü. Çinli üreticiler ise ilk 20'ye dahi giremedi.
SEKTÖRÜN GENEL DURUMU HALA TEMKİNLİ
Listede ilk 10'un Alman markalarından oluşması olumlu bir gelişme olarak görülse de, sektördeki genel tablo hâlâ endişe verici. Elektrikli Mercedes E-Serisi yüzde 2’lik bir düşüş yaşarken, toplam elektrikli araç pazarı da beklenilen ölçüde büyümüyor. Pek çok tüketici fiyat, altyapı ve teknoloji konusundaki endişeleri nedeniyle alım kararını erteliyor.
Alman Otomotiv Endüstrisi Birliği (VDA) Başkanı Hildegard Müller, tabloya iyimser yaklaştı:
“Bu rakamlar ne kadar güçlü olduğumuzu gösteriyor. Gerçek şu ki: Almanya, Avrupa’nın elektrikli otomobil üretiminde kalbidir ve küresel olarak da ikinci en büyük üretim merkezidir.”
Uzmanlar, bu başarıyı sürdürülebilir kılmak için iç pazarda olduğu kadar ihracatta da güçlü bir büyüme gerektiğine dikkat çekiyor. Ancak bu sayede içten yanmalı motorlu araçlardaki düşüş telafi edilebilir.
Alman üreticiler için bu gelişme, hem moral hem de rekabet gücü açısından kritik bir dönemeç olarak değerlendiriliyor.