Almanya ve İtalya, altın rezervlerinin önemli bir kısmını hâlâ New York’taki ABD Merkez Bankası (Fed) nezdinde tutarken, Başkan Donald Trump’ın Fed’e yönelik eleştirileri ve artan jeopolitik gerilimler, bu rezervlerin geri getirilmesi yönündeki çağrıları yeniden gündeme taşıdı.
Dünya Altın Konseyi verilerine göre, Almanya ve İtalya sırasıyla 3 bin 352 ve 2 bin 452 tonluk rezervleriyle ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci ve üçüncü ulusal altın rezervlerine sahip. Her iki ülke de bu rezervlerin üçte birinden fazlasını Manhattan’daki New York Fed’de saklıyor. Bu miktarın toplam piyasa değeri 245 milyar doların üzerinde.
UZUNN SÜREDİR ABD'DE SAKLANIYOR
Rezervlerin ABD’de tutulmasının tarihsel nedenleri bulunuyor. New York, Londra ile birlikte küresel altın ticaretinin en önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak Trump’ın Fed politikalarına yönelik çıkışları ve küresel ölçekte artan riskler, Avrupa’da bu uygulamanın güvenliği konusunda yeni bir kamuoyu tartışmasına yol açtı.
Avrupa merkez bankalarının Fed’e olan güveni uzun süredir tartışma konusu. 1945 sonrası ekonomik büyüme döneminde Batı Avrupa ülkeleri büyük miktarda altın biriktirmişti. O dönemde altın, Sovyetler Birliği tehdidine karşı güvence olarak da görülüyordu.
Fransa, 1960’ların ortasında altın rezervlerinin büyük kısmını Paris’e taşırken, Almanya'da 2010 yılında başlatılan “Altınımız geri gelsin” kampanyası sonucunda Bundesbank 2013’te rezervlerin yarısını Almanya’da saklama kararı aldı. Bu kapsamda, Paris ve New York’tan Frankfurt’a 674 ton altın getirildi. Şu anda Almanya’nın altın rezervlerinin yüzde 37’si hâlâ New York’ta.
ALMAN SİYASİLER TEPKİLİ
Almanya'da eski Avrupa Parlamentosu üyesi Fabio De Masi, Financial Times’a yaptığı açıklamada, “bu çalkantılı dönemde” altının Avrupa’ya ya da Almanya’ya taşınması yönünde güçlü gerekçeler bulunduğunu söyledi.
Almanya’da altının geri getirilmesi fikri, siyasi yelpazenin her iki ucundan da destek görüyor. Hristiyan Sosyal Birlik partisi üyesi eski milletvekili Peter Gauweiler, altın rezervlerinin güvenliğini sağlamanın Bundesbank’ın temel sorumluluğu olduğunu belirterek, “Altının yurtdışında tutulmasının son on yılda daha güvenli hale gelip gelmediğini sorgulamalıyız. Cevap ortada” dedi.
İTALYA'DA DA TARTIŞMALAR BENZER
İtalya’da da benzer tartışmalar yaşanıyor. Başbakan Giorgia Meloni’nin Trump ile Nisan ayında Washington’da gerçekleştirdiği görüşme öncesinde, ekonomi yorumcusu Enrico Grazzini Il Fatto Quotidiano gazetesinde yayımladığı yazıda, “İtalya’nın altın rezervlerinin yüzde 43’ünü Trump yönetimi altındaki ABD’de bırakmak ulusal çıkar açısından çok tehlikeli” ifadesini kullandı.
Avrupa Vergi Mükellefleri Derneği, Almanya ve İtalya’daki maliye bakanlıkları ile merkez bankalarına mektup göndererek, altının New York Fed’de tutulmasının yeniden değerlendirilmesini istedi. Dernek başkanı Michael Jäger, “Trump’ın Fed’in bağımsızlığına müdahalesi bizi endişelendiriyor,” açıklamasında bulundu. Jäger, altının Avrupa’ya getirilerek “Avrupa merkez bankalarının mutlak kontrolüne alınması” gerektiğini savundu.
Söz konusu kampanyayı başlatan ve şu anda Almanya’nın aşırı sağcı partisi AfD’de milletvekili olan Peter Boehringer, altının sadece yasal değil fiziksel kontrolünün de merkez bankaları açısından kriz anlarında belirleyici olduğunu söyledi.
İtalya’da Meloni’nin partisi, 2019’da altının ülkeye getirilmesi için çağrı yapmıştı. Ancak Meloni, 2022 sonunda başbakanlık koltuğuna oturduğundan beri bu konuda kamuya açık bir açıklama yapmadı. Partinin milletvekillerinden Fabio Rampelli, altının dost ve müttefik bir ülkede saklandığını ifade etti.