Bilim insanları evrenin 'kayıp maddesini' buldu
Evrenin sıradan maddesinin yarısı bugüne kadar kayıptı. Bilim insanları şimdi bu kayıp parçayı bulduklarına inanıyor.
Gökbilimciler, ilk kez evrenin kayıp "normal" maddesini bulmak için hızlı radyo patlamaları (FRBs) denen gizemli ama şiddetli enerji patlamalarından faydalandı.
Kayıp olarak nitelendirilen bu madde, evrenin yaklaşık yüzde 85'ini oluşturduğu düşünülen karanlık madde değil. Aksine ışıkla etkileşime giren ancak görülemeyecek kadar karanlık olan atomlardan oluşan sıradan baryonik madde.
Evrenin yalnızca yüzde dördünü oluşturan bu madde, karanlık madde kadar dikkat çekmiyor. Ancak varlığı evrenin ilk dönemlerinden yapılan ölçümlerle teorik olarak bilinen bu madde, galaksiler arasında çok seyrek bir şekilde dağıldığı için ışıkla ya da teleskoplarla görmek pek kolay bir şey değil.
SORUNUN ÇÖZÜMÜ: HIZLI RADYO PATLAMALARI
Bilim insanları bu sorunu çözmek için milyarlarca ışık yılı uzaktan gelen ve yalnızca milisaniye süren radyo dalgaları FRBs'den faydalandı. Hızlı radyo patlamalarında milisaniyeler içinde Güneş'in 30 yılda yaydığı kadar enerji açığa çıkabiliyor.
Caltech ve Harvard-Smithsonian'daki araştırmacılar baryonik maddeyi tespit etmek için 69 FRB'den faydalandı. Bu patlamalardan en yakını 11.7 milyon ışık yılı uzaktaydı. En uzaktaki FRB 20230521B ise 9.1 milyar ışık yılı uzakta bulunuyor.
Hızlı radyo patlamalarının ışığı uzayda yol alırken, karşılaştığı madde ışığı yavaşlatıyor ve dağıtıyor. Bu dağılım, bir prizmadan geçen ışığın gökkuşağına ayrılması gibi çalışıyor.
Bu ölçü sayesinde, aradaki görünmeyen maddenin miktarı hesaplanabiliyor. Yani FRB’ler bir tür kozmik “arka ışık” gibi çalışıyor.
BARYONİK MADDE NEREDE?
Araştırma sonucunda ekip baryonik maddenin yüzde 76'ının galaksiler arası uzayda dolaştığını gözler önüne serdi. Yüzde 15'i ise galaksileri çevreleyen halelere sıkışmış halde bulunuyor. Geriye kalan yüzde dokuzu ise yıldız ve soğuk galaktik gaz şeklini alarak galaksi içlerinde konsantre halde bulunuyor.
Bu dağılım, evrenin oluşumu ve evrimi üzerine yapılan bilgisayar simülasyonlarıyla birebir uyuşuyor. Ama bu araştırma ilk doğrudan gözlem olması açısından önem taşıyor.