Genç Türk Cumhuriyeti’nin ebedi hayatı burada taçlandı

27 Ağustos’ta Afyonkarahisar, 30 Ağustos’ta Kütahya’nın kurtuluşunu 1 Eylül’de Gediz, 3 Eylül’de Emet ve Tavşanlı’nın kurtuluşları izledi, 9 Eylül’de İzmir’de Yunan Ordusunu denize döken Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın emrini büyük bir başarıyla yerine getirdi.

TAHSİN DOĞAN / NEFES

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos 1922’de başlayıp 30 Ağustos’ta zaferiyle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi, dünya tarihinin gördüğü en büyük kahramanlık destanlarından biri olarak tarihe geçti. Mustafa Kemal Paşa, 3 yıl 4 ay süren Kurtuluş Savaşı’nda Türk milletini ve ordusunu adım adım hedefe taşıdı.

Zaferin ikinci yıldönümünde, 30 Ağustos 1924’te, Mustafa Kemal, Dumlupınar’da Meçhul Asker Anıtı’nın temel atma töreninde özetle şunları söyledi:

Efendiler, savaş ve özellikle meydan savaşı yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; Milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin tüm varlıklarıyla, ilim ve fen sahasındaki dereceleriyle, ahlâklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddi ve manevi güç ve iyi huylarıyla ve her türlü araçlarla çarpıştığı bir sınav sahasıdır.

Bu sahada, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve kıymetleri ölçülür. Sonuç yalnız beden gücünün değil, bütün kuvvetlerin, özellikle ahlaki ve kültürel kuvvetin yükselmesini gerçekleşme derecesine vardırır. Bu nedenle meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddi ve manevi varlığı ile yenilmiş sayılır. Böyle bir sonun ne kadar korkunç olabileceğini tahmin edersiniz. Yok olup gitmek, yalnız savaş sahasında bulunan orduya ait kalmaz. Asıl ordunun ait olduğu millet, korkunç sonlara uğrar. Tarih, başlarındaki hükümdarların, hırslı politikacıların birtakım hayali isteklerle, aracı yerine düşen işgalci orduların, işgalci milletlerin uğradığı bu şekil korkunç sonlarla doludur."

TÜRK’Ü ESİR ETMEK İSTEYENLER KURTULAMADI

Türk vatanını almak düşüncesini, Türk’ü esir etmek hayalini genel, ortak bir düşünce haline koymağa çalışanların da hak ettikleri sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük. Kendilerine bir milletin geleceği emanet edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi yolunda kullanmakla sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Türk milleti son çarpışmalarıyla, özellikle burada kazandığı zaferle, kazandığı kararlılık ve irade ile herkesçe bilinen bu gerçekleri bir defa daha tarihin sinesine çelik kalemle kazımış bulunuyor.

Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son safhası olan 30 Ağustos Savaşı, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasını oluşturur. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir yön vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum.

Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırılmış oldu. Sonsuz hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin sonsuz koruyucularıdır. Burada gerçeklerini söylediğimiz “Şehit Asker” abidesi işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, özverili ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. Bu abide Türk vatanına göz dikeceklere Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, saldırısını, gücü ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.

KAYITSIZ ŞARTSIZ EGEMENLİĞİ ELİMİZİ ALDIK

Bu büyük zaferin çeşitli unsurları üstünde en önemlisi ve büyüğü, Türk milletinin kayıtsız şartsız egemenliğini eline almış olmasıdır. Bu olayın tarihimizde ve bütün dünyada ne büyük ne verimli bir inkılap olduğunu anlatmaya gerek görmem. Milletimizin uzun yüzyıllardan beri hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların yönetim ve baskısı altında ne kadar ezildiğini, onların hırslarını sağlama yolunda ne kadar büyük felaketlere ve zararlara uğradığını düşünürsek, milletimizin egemenliğini eline almış olması olayının, bütün büyüklüğü ve önemi gözleriniz önünde canlanır. Gerçi büyük zaferin ertesi gününe kadar İstanbul’da halife ve sultan adı altında bir şahıs ve onun işgal ettiği hilafet ve saltanat unvanı ile bir makam vardı. Fakat bu zaferden sonra millet o makamları ve o makam sahiplerini hak ettikleri sona ulaştırdı.

Milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş olan kurumlar, her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar. Arkadaşlar, saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla birleşerek Anadolu’nun, Türklüğün karşısında yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından sürülmeleri, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir.

TÜRKİYE’Yİ YÖNETİNLER TÜRKİYE’Yİ DÜŞÜNMEDİLER

Efendiler, artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor. İlim ve hüner, yüksek medeniyet, hür düşünce ve hür zihniyet istiyor. Şeref, namus, istiklâl, gerçek varlık... Vatan bu isteklerini tamamen ve hızla yerine getirmek için kurallı ve gerçek bir şekilde çalışmayı emreder. Yüzyıllardan beri Türkiye’yi yönetenler çok şeyler düşünmüşlerdir; fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir: Türkiye’yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde giderebiliriz: O da artık Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmemek. Ancak bu düşünceyle hareket ederek her türlü kurtuluş ve mutluluk hedeflerine ulaşabiliriz.

Bizim milletimiz vatan için, özgürlüğü ve egemenliği için özverili bir halktır; bunu ispat etti. Milletimiz yaptığı inkılâpların kararlı savunucusudur da. Benliğinde bu iyi huylar yerleşmiş bir milleti yürümekte olduğu doğru yoldan hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz.

Milletimizin hedefi, milletimizin ideali; bütün dünyada tam anlamı ile çağdaş bir sosyal toplum olmaktır. Bilirsiniz ki, dünyada her toplumun varlığı, kıymeti, özgürlük ve kurtuluş hakkı, sahip olduğu öze uygun yapacağı çağdaş eserlerle mümkün olur. Uygar eser oluşturmak yeteneğinden yoksun olan milletler, hürriyet ve kurtuluşlarından ayrılmaya mahkûmdurlar. İnsanlık tarihi baştan başa bu söylediklerimi doğrulamaktadır. Efendiler! Çağdaşlık yolunda başarı yenilenmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadi hayatta ilim ve fen alanında başarılı olmak için tek olgunlaşma ve yükselme yolu budur.

ZAFERİN ANLAŞILMASI İKTİSADİ BAŞARILARIYLA OLUR

Uygarlığın temeli, yükselmenin ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayatta kötülük, mutlaka sosyal, iktisadî, siyasal güçsüzlüğü gerektirir. Aileyi oluşturan kadın ve erkek unsurların doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini idareye yeterli bulunmaları gereklerdendir. Milletimiz burada belirlediğimiz büyük zaferden daha önemli bir görev peşindedir. O zaferin anlaşılması milletimizin iktisat alanındaki başarılarıyla mümkün olacaktır. Bilirsiniz ki, ekonomik açıdan zayıf bir yapı fakirlikten kurtulamaz, kuvvetli bir uygarlığa, refah ve mutluluğa kavuşamaz, sosyal ve siyasal felâketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin yönetimindeki başarı da ekonomisinde edinilen bilgiler derecesiyle uygun olur. Hiçbir medenî devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından önce iktisadını düşünmüş olmasın. Memleket ve istiklâl savunması için varlığı gerekli olan bütün kuvvetler ve araçlar ekonominin genişleme ve açılmasıyla mükemmel olabilir.

Milletimizin özünde bulunan kuvvetli karakter, sarsılmaz irade, ateşli milliyetçilik, iktisadi başarıdan kaynaklanacak verimlerle de hak ettiği derecede desteklenmek zorundadır. Yüzyılın içindeki mücadelede milletimizi başarılı kılacak bir ekonomik hayat sağlanmasını amaç edinen genel öğretim ve eğitim sistemlerimiz, her gün daha çok gelişecek ve elbette başarılı olacaktır.”

CUMHURİYETİ BİZ KURDUK ONU GENÇLER YÜKSELTECEK

Atatürk, Meçhul Asker Anıtı’nın temel atma töreninin sonunda Türk gençliğine hitap etti ve adeta vasiyet bıraktı. Mustafa Kemal sözlerini şöyle tamamladı:

“Efendiler! Son sözlerimi özellikle memleketimizin gençliğine yöneltmek istiyorum: Gençler! Cesaretimizi destekleyen ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve anlayış ile insanlık yüksek karakterinin, vatan sevgisinin, düşünce hürriyetinin en kıymetli örneği olacaksınız. Ey yükselen nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.”

30 AĞUSTOS 'BİZ OLMANIN MUCİZESİDİR

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusunun zaferi ile sonuçlanan bu olay dilden dile anlatılan ve kayıtlara geçen 30 Ağustos’ta ölümsüzleşti.

Araştırmacı - yazar İlknur Kalıpçı da 30 Ağustos’u şu ifadelerle tanımladı:

"30 Ağustos, odaklı, ödünsüz ve dönüşsüz en adanmışından bir çabanın adıdır...

30 Ağustos, etkinlik, yetkinlik ve cesaretin en taze potansiyelidir...

30 Ağustos, dikenleri toplayarak, gülleri bize bırakan, “ünlü” uyumuna hiç takılmamış, “göze girmek” ile “göze almak” arasındaki farkı iyi irdelemiş olanların zaferidir...

30 Ağustos, yaşamlarının amacı, amaçlarını yaşatmak olduğu için “yan”sız, “yalan”sız ve zamansız” olanların zaferidir...

30 Ağustos, kopmak yerine kucaklaşmayı, durmak yerine koşmayı, sonuçta değil süreçte çabalamayı tercih edenlerin zaferidir.

30 Ağustos, Karşılıksız. Beklentisiz, amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız, çıkarsız el ele verenlerin zaferidir...

30 Ağustos, birbirlerinin yoluna çıkmadan, birlikte yola çıkanların zaferidir...

30 Ağustos, bölmeden bölüşenlerin, pay etmeden payidar edenlerin zaferidir...

30 Ağustos, “ben, sen, o” değil “biz” olmanın mucizesini tüm dünyaya gösterenlerin zaferidir..."

Dualarımız, şükranlarımız, minnetlerimiz hep sizinle... İyi ki varsınız...

30 Ağustos Mustafa Kemal Atatürk
SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber