Hakan Fidan'dan SDG mesajı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile düzenlenen ortak basın toplantısında, "DEAŞ ile mücadele kisvesi altında bölücü bir gündem takip eden SDG'nin artık bu denklemden vazgeçmesi gerekiyor. Bugünkü görüşmemize tüm bu hususları ve 10 Mart mutabakatının ivedilikle ve bütünüyle hayata geçirilmesi konusunda atılabilecek adımları etraflıca değerlendirdik" dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'ye çalışma ziyaretinde bulunan Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile bakanlıkta bir araya geldi. İki bakan, görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Fidan, şöyle konuştu:
- "5 Ekim'de Suriye'de bir Halk Meclisi seçimleri düzenlendi. Bu seçimlerin hemen arkasında kardeşimiz bizleri ziyaret ediyor. Gündemimizde gerçekten çok önemli konular vardı. Kendisiyle uzun uzamayan konuları tartıştık. Kendi çözümlerimizi, çıkarımlarımızı, tekliflerimizi, son durumları, ülke arasındaki konuları görüştük. Bölge ülkeleri olarak Esad rejiminin devrilmesinin ardından yeni Suriye yönetimine biliyorsunuz bazı telkinlerde bulunmuştuk, bölge ülkeleri olarak.
- Suriye'nin istikrarsızlık kaynağı olmaktan çıkartılması gerektiğini, terörle mücadele konusunda gereken tedbirlerin alınmasının şart olduğunu ve kapsayıcı bir politika izlenerek Suriyeli hiçbir grubun dışlanmaması gerektiğini söylemiştik. Cumhurbaşkanı Sayın Şara liderliğindeki Suriye Hükümeti'nin bu hususlarda olumlu adımlar atmasından ve iş birliğine açık davranmasından büyük memnuniyet duyuyoruz.
"SURİYE'YE VE SURİYE'NİN TEMSİLCİLERİNE YÖNELİK TÜM YAPTIRIMLAR KALDIRILMALI"
- Suriye Hükümeti'nin bölgesel ve uluslararası alandaki anlaşmaları her geçen gün gittikçe güçlenmekte. Bunun en son örneğini Sayın Şara'nın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yaptığı hitaptı, bu da ayrıca tarihi bir gelişmeydi. Yakalanan bu ivmeden Suriye halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönünde istifade edilmesi önem teşkil etmektedir.
- Türkiye olarak bu hususta bundan sonrada elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz. Uluslararası toplum da Suriye halkına karşı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Nasıl ki, Suriye bölgesi ve uluslararası topluma yönelik kendisinden talep edilen ödevleri yerine getiriyor, uluslararası toplum ve bölge ülkeleri de Suriye'ye yönelik ödevlerini yerine getirmelidir. Suriye’ye ve Suriye'nin temsilcilerine yönelik tüm yaptırımlar bir an önce kaldırılmalıdır. Bu yönde atılacak adımlar Suriye'nin istikrarı ve kalkınmasına hizmet ederek ülkenin güvenlik durumunu iyileştirmesine de katkı sağlayacaktır.
- İsrail'in Suriye yönelik saldırganlığı, Suriye'nin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan birini teşkil etmektedir. Bugünkü görüşmemizde İsrail'in hukuksuz eylemlerini de ele aldık ve Suriye'nin güneyinde güvenliğin tesisine yönelik çabaları değerlendirdik. Suriye'de huzur ve güvenliğin temini ülkenin toprak bütünlüğü, birliği ve egemenliğine saygı göstermesiyle mümkün olacaktır. Türkiye olarak bu yöndeki çabalara destek vermeyi sürdüreceğiz.
"ULUSLARARASI TOPLUM DEAŞ İLE MÜCADELEDE YÖNTEM DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMELİ"
- Suriye'de artık iş birliğine açık bir yönetim iş başında bulunmaktadır. Bu durumu Esad rejimi döneminde ilerleme sağlanamayan güvenlik meseleleri bakımından bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Bu doğrultuda, uluslararası toplumun DEAŞ ile mücadelede yöntem değişikliğine gitmesi gerekmektedir.
- Suriye hükümeti DEAŞ'a karşı eş güdüm halinde operasyonlar gerçekleştirme iradesine sahiptir. Bu iradenin gerekli yetenek ve kapasiteyle desteklemesi konusunda Suriye'ye hep beraber yardımcı olmalıyız. Türkiye, Suriye hükümetinin DEAŞ ile mücadele imkanlarının gelişmesine katı sağlamayı sürdürecektir.
- DEAŞ ile mücadele kisvesi altında bölücü bir gündem takip eden SDG'nin artık bu denklemden vazgeçmesi gerekiyor. Bugünkü görüşmemize tüm bu hususları ve 10 Mart mutabakatının ivedilikle ve bütünüyle hayata geçirilmesi konusunda atılabilecek adımları etraflıca değerlendirdik. Her defasında altını çizdiğimiz üzere 911 kilometre kara sınırı paylaştığımız Suriye'nin güvenliği, Türkiye'nin güvenliği bakımından önem taşımaktadır.
- Suriye'nin güvenliğiyle kast eden unsurlar ülkemiz içinde bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Suriye'nin kendi ayakları üzerinde duran ve bölgesinde istikrarın parçası olan bir ülke olma hedefini güçlü biçimde desteklemekteyiz. Suriye'nin yeniden yapılanmasına kamu ve özel sektör eliyle katkı sağlamaya inşallah devam edeceğiz. Bu sorumluluk sahibi tüm paydaşların bu süreçte yanımızda yer almasını bekliyoruz. Savaş ve çatışmalarla alınan coğrafyamızda artık barış, istikrar ve kalkınmanın egemen olmasını istiyoruz. Bu tarihi sorumluluğu yerine getirmek için elimizden gelen tüm çabayı ortaya koyacağız."
"SURİYE, DÜNYAYA TEKRAR DÖNDÜ"
Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise şöyle konuştu:
- "Rejimin düşmesi Suriye tarihinin karanlık bir dönemin sonuydu. 60 yılı geçkin bir karanlık dönemdi. Despot bir yönetimin hakim olduğu bir dönemdi. Bir milyondan fazla Suriyeli kardeşimiz şehit olmuştu ve yaralılar oldu. Fakat bu uzun yıllar her ne kadar kasvetli ve yıkıcı geçmişse de ve bize yıkık halde bir ülke ve ekonomi bırakmışsa da fakat biz kısa aylar içerisinde güçlü bir altyapı kurmaya yönelik ciddi adımlar attık, bir hukuk devleti inşa etmek için ve Suriyelileri temsil eden gerçek bir yönetim sağlamak için.
- En önemli iç başarılarımızdan biri de üç gün önceki seçimler çoğulculuğun ve diyaloğun hakim olduğu bir seçim iklimiydi. Bu özgür ve şeffaf seçimler sayesinde, ki bu seçimler uzun yıllardan sonra gerçekleşen ilk şeffaf seçimlerdi, böylece anayasaya yönelik ve oluşturulacak anayasa için de önemli bir adım atılmış oldu ve böylece güçlü bir hukuk devletine yönelik adım atmış olduk.
- İç dengeler anlamında Suriye, dünyaya da tekrar döndü ve bütün ağırlığını koydu. Bunun en önemli yansıması da Suriye'nin uzun yıllar sonra ilk defa BM Genel Kurulu'na katılmasıydı ve bunun marjında birçok ülke lideri ve uluslararası kuruluşla görüşmeler sağlandı. Böylece Suriye'nin gerçek yerini ifade etmiş olduk.
- SDG ile bir seri diyaloglar gerçekleştirdik; Suriye Devleti ve kurumlarıyla birleşmesi ve katılması için ve tek ülke, tek ordu, tek toprak esasına dayanarak bir diyalog olması içindi. Bölünmeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu ifade ettik. Bu bağlamda İsrail hala güvenliğimizi tehdit ediyor ve topraklarımızı ihlal ediyor ve 1974 anlaşmalarını ihlal ediyor.
- Buradan biz uluslararası toplumu ve Suriye'yi destekleyen ülkeleri, Suriye Hükümeti'ni bu bağlamda da desteklemeye ve 1974 anlaşmasının yeniden tesis edilmesi için Suriye Hükümeti'ne destek olmaya davet ediyoruz. Bizim bu duruşumuz ülke egemenliğimizin esasına bağlılığımızdan geliyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü yeni Suriye için bir esastır ve aynı zamanda bütün bölge için bir güvence niteliğindedir."
"DİYALOĞA HEP AÇIKTIK FAKAT SDG DOĞRU ADIM ATMAKTA YAVAŞ DAVRANIYOR"
Ortak açıklamanın ardından iki Bakan gazetecilerin sorularını yanıtladı. ABD’nin arabuluculuğunda dün Şam’da yapılan görüşme ile SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyon sürecine ilişkin sorular üzerine Şeybani şu yanıtı verdi:
- "Dünkü toplantı iki tarafın da Suriye olduğu bir toplantıydı. Evet, Amerikan tarafı vardı. Fakat bütün tarafları Suriye olan bir toplantıydı. Cumhurbaşkanımız Ahmed Şara ve SDG Temsilcisi Mazlum Abdi vardı. Bu görüşmelerin sebebi, 10 Mart Anlaşması’nın vurgulanması. 10 Mart Anlaşmaları da Suriye Devleti'nin bir girişimiydi ki, diyalog ve diplomasi hakkı ve önceliğinin öneminin vurgulamasıydı ve sakin yollarla, sakince ve sağduyu içerisinde sorunların çözülmesine yönelikti.
- Böylece Suriye halkının sosyal dokusunun da korunacağı bir süreçti. Fakat buna rağmen somut adım atılmadı, kağıt üzerinde kaldı tabiri caizse. Bundan dolayı bizler SDG'yi bu anlaşmayı uygulamaya davet ediyoruz. Bu anlaşmada ifade edildiği üzere bu adımlar yıl sonundan önce atılmalıdır.
- Sivil ve askeri kuruluşların birleştiği, tek ülke tek ordu halinde, isteklerimiz bunlardı. SDG'den taleplerimiz bunlardı. Biz diyaloğa hep açıktık fakat SDG hep doğru adım atmakta yavaş davranıyordu zannediyorum. Çünkü bizler hükümette siyasi boşluk oluşmaması için çabalıyoruz. Bizler bunun için kapsayıcı ulusal maslahatı uygulamaktan geri durmamalıyız. Burada yeniden yapılandırılan devlet kurumları, ekonomi vesaire var.
- Bu anlaşmanın uygulanmasının aksaması, Suriye halkının daha fazla zarara uğramasına ve kayıp vermesine, hizmetlerin daha geç ulaşmasına yol açmakta ve terörle mücadele meselesini de engellemektedir. Her ülkede güvenlik önemli bir husustur ve bu tür aksamalar bunu yavaşlatacaktır. Bundan asla razı olamayız. Bizler bütün bir Suriye görmek istiyoruz. Kürt haklarını en çok biz savunuruz, en çok biz sahip çıkarız ve Suriye Devleti bütün vatandaşlarının bütün haklarını eşit olarak savunur ve sahip çıkar."
"SDG TAKİYE YAPMAMALI"
Bakan Fidan, aynı soru ve İsrail’in Suriye’nin güneyindeki saldırılarına ilişkin soru üzerine şu değerlendirmede bulundu:
- "Esas itibariyle Suriye'deki tarafların kendi problemlerini kendi özgür iradeleriyle barışçıl bir şekilde çözmeleri ve bu çözümün Suriye'nin birliğine, bütünlüğüne, güvenliğine, halkın özgürlüğüne hizmet etmesini yürekten diliyoruz. Türkiye bundan ancak mutlu olur. Bu noktadan adımların atılmasını bekliyoruz.
- Atılması gereken adımlar var. Tarafların niyetlerini düzgün tutması gerekiyor. SDG'nin başka bir gündemle düşünüp, farklı şekilde hareket etmesi yani takiye yapmaması gerekiyor. Burada sahici olarak her iki tarafın da lehine olacak, Suriye'nin birliğine, bütünlüğüne hizmet edecek bir çözümün ortaya konması gerekiyor.
- Biz bunun barışçıl yöntemlerle hayata geçirilmesini temenni ediyoruz. Bu bizim için önemli. Ama daha önemli ise Suriye'nin istikrarsız olmaması ve Suriye'deki ortamdan hiçbir terör örgütünün ne bölgedeki herhangi bir ülkeye tehdit üretmesi ne de bizim için bir tehdit olması.
"TÜRKİYE'NİN DIŞINDA BÖLGENİN KADERİNE OLUMSUZ ETKİ EDEN ÇIBANBAŞI OLMASINI İSTEMİYORUZ"
- Biz bu tehdit sistemini yıllardır görüyoruz. Türkiye için de barınamayan terör örgütleri kendilerini sınırın dışına atıyorlar. Orada kendilerine bir dünya kurup oradan Türkiye'nin biz bu sistemi tamamıyla bitirme kararı aldık. Tehdidi geldiği yerde karşılıyoruz, yakından takip ediyoruz. Türkiye'nin içerisinde çok şükür bırakmadığımız gibi Türkiye'nin dışında da bölgenin kaderine olumsuz etki eden çıbanbaşı olmasını istemiyoruz. Bu noktada bütün taraflar yeni dönemde üzerine düşeni yapmalı, iyi niyetle hareket etmeli, barışçıl yöntemleri kullanmalı ama bir başkası için tehdit olmadığını ispat etmeli, tehdit olan unsurları elimine etmeli.
- Süveyda'da ortaya çıkacak olan bir istikrarsızlık unsurunun ülkenin geri kalan yerlerine kopyalanması bizim tercih edeceğimiz bir şey değil. Bu, Suriye'nin birliğine, bütünlüğüne hizmet etmez. Bizim amacımız Suriye'nin tamamını istikrar içinde tutacak, vatandaşları özgür, kendi kimlikleriyle müreffeh bir şekilde, güvenli bir şekilde yaşarken aynı zamanda ülkenin genel bütünlüğünün bozulmadığı ve bölge için herhangi bir tehlike oluşmadığı ne bugün ne gelecek için bir Suriye önemli. Süveyda'daki gelişmeleri bu perspektifle yakından takip ediyoruz. Buraya yönelik çünkü İsrail'in Süveyda'yı ve oradaki Dürzi kardeşlerimizi gerekçe göstererek tek taraflı operasyonlarda bulunması, bu bölgede farklı negatif dalgalanmalara yol açıyor."
"BUGÜN OLUMLU BİR HABER ÇIKARSA PLANIN BİRİNCİ BLOĞUYLA İLGİLİ ADIM ATILMIŞ OLUR"
Gazze için barış planına ilişkin devam eden müzakerelerdeki son duruma ilişkin soru üzerine Fidan şu yanıtı verdi:
- "Pazartesi günü itibariyle taraflar arasında başlayan görüşmelerle bugün yeni bir aşamaya gelmiş durumda. Bugün itibariyle İbrahim Bey, MİT Başkanımız da biliyorsunuz görüşmelerde. Hatta basın toplantısına gelmeden önce kendisiyle konuştuk son durumu. An itibariyle Gazze planı, 20 maddelik plan, geniş bir plan. Çok fazla konuyu içermekte. Ama ana maddelere ayıracak olursak, birinci öncelikli maddemiz ateşkesin sağlanması, rehinelerin bırakılması konusu var.
- İnşallah bugünkü görüşmeler yani şu anda İsrail ve Hamas dolaylı olarak Mısır'a görüşüyorlar, burada Katar, Amerika, Mısır ve Türkiye taraflara gerekli görüşleri sağlıyorlar, kendi yapıcı görüşleriyle beraber, bu bir müzakere süreci, bugün inşallah bir olumlu tablo çıkması halinde hedeflenen dört tane husus var. Şu anda onun detaylar üzerinde tartışmalar devam ediyor, belli maddelerde epey mesafe kat edildi. Bir iki tane husus var.
- Önümüzdeki saatlerde belki onların netleşmesi konusunda şu anda çaba söz konusu. Bu dört madde şu: yani bugün uzlaşmaya varılırsa bir ateşkes ilan edilecek. Ateşkesi müteakip Hamas'ın elindeki rehineler ve cesetler, İsrail'in elindeki belli miktar müebbet hapse mahkum olanlar, 7 Ekim'den sonra tutuklanmış olan belli sayıdaki Filistinli serbest bırakılacak, bunların değişimi olacak, bu ikinci madde. Üçüncü madde, insani yardımların arttırılması. Şu anda çok az miktarda giriyor, onun bir an önce daha yüksek miktarlara çıkması. Dördüncü madde de İsrail birliklerinin planda belirtilen geri çekilme hatlarına geri çekilmesine yönelik süreci başlatması.
- İnşallah bugün olumlu bir haber çıkarsa planın birinci bloğuyla ilgili adım atılmış olur. Daha sonra tabii daha ağır maddeler var. Gazze’de Filistin yerel yönetiminin oluşturulması, yerel güvenlik polis gücünün oluşturulması, daha sonra uluslararası istikrar gücü ve silahsızlanma gibi çok fazla konular var.
- Bu konuda yarın Fransa'da bir önemli toplantı olacak. Gazze'deki devam eden görüşmelerin bir tamamlayıcı niteliğinde, olayın genel siyasi çerçevesini görüşeceğimiz, burada Amerika Dışişleri Bakanı, Avrupa'nın belli başlı ülkelerinin Dışişleri Bakanları ve bizim Türkiye'nin de dahil olduğu Temas Grubu’nun olduğu bir toplantı olacak. Bu toplantı aslında planın ilerletilmesi, Gazze'de savaşın durması, yaraların sarılması ve iki devletli çözümün hayata geçirmesi konusunda önemli tamamlayıcı bir çaba olacağını düşünüyoruz."
"ÖZGÜR FİLOSU'NDAKİ 144 AKTİVİST ARASINDA TOPLAM 21 VATANDAŞIMIZ VAR"
Fidan, İsrail'in baskın düzenlediği Özgürlük Filosu'ndaki Türk vatandaşlarının son durumuna ilişkin, "Vatandaşlarımızın ne zaman dönmesini bekliyorsunuz? Sürecin nasıl ilerlemesi bekleniyor" soruları şöyle yanıtladı:
- "Filoda an itibariyle bize verilen rakamlar, 144 aktivistin olduğu yönünde. Bunların arasında toplam 21 vatandaşımız var. 21 vatandaşımızdan da üçü milletvekilimiz. Konuyu ilk andan itibaren çok yakın bir şekilde takip ediyoruz. An an harita üzerinde gerekli takibatı ve koordinasyonu yapıyoruz. İlgili bakanlıklarımızla, kurumlarımızla ve Sumud Filosu'nda olduğu gibi burada da diğer ülkelerle irtibatımız var.
- Sumud Filosu'ndaki tahliye için biliyorsunuz çok fazla emek ve koordinasyon vardı. Burada da daha hızlı ve seri şekilde inşallah hem aktivistlerin hem vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin burnu kanamadan onların tahliye edilmesi, Türkiye'ye getirilmesi için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Tel Aviv'deki Maslahatgüzarımız şu anda İsrail makamlarıyla ön koordinasyonu yapıyor. Bir önceki Sumud Filosu tahliyesinde olduğu gibi, burada hem zamanı kısaltmak hem daha seri bir şekilde hareket etmek için.
- Şu anda bize verilen bilgilere göre bu sabaha karşı el konulan gemilerin aktivistlerle beraber Aşdod Limanı'na doğru çekilmekte olduğunu görüyoruz. Gemilerin kademeli olarak limana yaklaşmalarından sonra aktivistlerin kayıt işlemleri tamamlanacak. Bu işlemin bu gece saatlerinde tamamlanması bekleniyor. Bunun ardından aktivistlerin Mısır sınırı yakınında İsrail'in güneyinde bulunan, bir önceki Sumud Filosu olayında olduğu gibi tahminimiz, Ketziot gözaltı merkezine götürülmesi söz konusu. İsrail'den çıkış işlemleri bir önceki seferde olduğu gibi burada başlatılması bekleniyor. Vatandaşlarımızı gözaltı merkezine transferlerinden ardından inşallah ziyaret etmeyi umuyoruz. Bir önceki seferde de Maslahatgüzarımız sık sık gitti, vatandaşlarımızı ziyaret etmişti. Bu konudaki süreçleri başlattık.
- Söz konusu 21 vatandaşımızın dışında İsrail'e başka bir ülke pasaportuyla giren vatandaşlarımızın da bilgilerini temin etmeye ve onlara da ulaşmaya çalışıyoruz. Sumud Filosu'nda olduğu gibi burada da tahliyelerle ilgili alternatif senaryolarımız var. İsrail ilgili makamlarıyla Tel Aviv Büyükelçiliğimiz bunları koordine ediyor. Bu senaryoların arasında yine bir Türk Hava Yolları'ndan bir uçağımızın gönderilerek toplu tahliyede bulunması konusu da var. Bütün olayların gidişatına göre elimizdeki senaryolardan birini uygulayarak inşallah daha önce yaptığımız gibi bu kardeşlerimizi de inşallah kazasız belasız tahliye edip vatana geri getireceğiz."