İzmir'den sonra Ankara ve İstanbul'da su krizi kapıda
İzmir'de yaşanan su kesintilerinin ve kuraklık probleminin, daha büyük krizlerin habercisi olduğunu belirten TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası "İzmir'de yaşananlar, daha büyük krizlerin habercisidir. İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş ve diğer büyükşehirlerin su kaynakları üzerindeki baskılar giderek artmaktadır" açıklaması yaptı.
HAŞİM KILIÇ / NEFES
Uzmanlar İzmir’de yaşanan su probleminin ardından diğer büyükşehirlerde de yaşanabilecek olası risklere dikkati çekti.
Özellikle Ankara’da barajların aktif doluluk oranı yüzde 10 seviyesine geriledi. Şehir genelinde pek çok küçük gölet ve göl kuruma tehlikesi ile karşı karşıya. Son olarak Çubuk ilçesi Kızılca Mahallesi’nde bulunan Kızılca Göleti’nde su, büyük oranda kurudu ve göletteki balıkların büyük bir kısmının ölümüne sebep oldu.
ASIL SORUN PLANSIZLIK VE RANT ODAKLI KENTLEŞME
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası, İzmir özelinde yaşanan su sorununun beklenmedik bir gelişme olmadığını, bölgenin sürekli artan nüfusu, dönemsel nüfus yükleri ve bölgeye kaydırılan su yoğunluklu endüstriyel yatırımların, mevcut kaynaklar üzerinde sürdürülemez bir baskı yarattığı açıklamasında bulundu.
Bu durumun nedenini yalnızca iklim değişimine bağlamanın eksik ve yanıltıcı olduğunu belirten Meteoroloji Mühendisleri Odası açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
- Kuraklık doğal bir döngüsel süreçtir. Ancak bu döngünün kesin bir kuralı yoktur. Her türlü su yapısı ve işletme planı, bu döngüleri öngörerek hazırlanmalıdır. Asıl sorun, plansızlık, rant odaklı kentleşme ve doğal kaynakların ticari meta haline getirilmesindedir.
- Ülkemizde su havzaları sistematik şekilde daraltılmakta, koruma altındaki alanlar amacı dışında kullanılmakta, özellikle inşaat, madencilik ve endüstri baskısı altında su kalitesi ve miktarı ciddi şekilde azalmaktadır. Bu yalnızca su krizine değil; aynı zamanda sel, taşkın ve ekosistem çöküşlerine de davetiye çıkarmaktadır. İçme suyu yalnızca İzmir’in değil, Türkiye’deki pek çok yerleşim yerinin de temel sorunudur.
"LOKAL ÇÖZÜMLER SORUNUN DAHA DA BÜYÜMESİNE NEDEN OLUYOR"
- İzmir'de yaşananlar, daha büyük krizlerin habercisidir. İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş ve diğer büyükşehirlerin su kaynakları üzerindeki baskılar giderek artmaktadır. Özellikle havzalar arası su transferleri, yalnızca enerji maliyetleri değil, su hakları ve ekolojik yaşamın korunması açısından da derin sorunlar doğuracaktır.
- Bir havzanın suyunun yok edilerek başka bölgelere taşınması, uzun vadede hem alıcı hem de verici havzaları riske atacaktır. Ayrıca bu tür su transferi çözümleri, ek karbon emisyonları ve enerji yükleri oluşturarak, iklim değişimiyle mücadele söylemine uygun değildir. Bu sorunlar bütünleşik ulusal planlar ile çözülebilir. Lokal günübirlik çözümler sorunların daha da büyümesine neden olmaktadır.
"HİÇBİR BELEDİYE BU SORUNU TEK BAŞINA ÇÖZEMEZ"
- Sorunlar, farklı boyutlarıyla ülkenin pek çok yerleşim yerinde yaşanmaktadır. Su meselesi yalnızca kentsel içme suyu ekseninde değil; tarımdan sanayiye, ekosistemlerden kırsal alanlara kadar çok daha geniş bir perspektifte ele alınmak zorundadır. Bu sorun lokal değil; yapısal, kapsamlı ve ulusal ölçekte bir sorundur. Hiçbir belediye bu sorunu kendi başına çözemez. İzmir Büyükşehir Belediyesi de bu sorunu tek başına çözemez.