Kartalkaya davası 7 Temmuz'da: Kolektif bir kötülük

Kartalkaya'daki yangın faciasının 7 Temmuz'da görülecek olan davasının öncesinde İstanbul Barosu’nda toplantı düzenlendi. İktidarın tutumu eleştirilirken "Kolektif bir kötülüğün getirdiği bir sonuç. Denetleme mekanizmasıyla sermayenin iş birliğinin de sonucu" dendi.

Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli’nde 21 Ocak’ta 78 kişinin yaşamını yitirdiği, 133 kişinin de yaralandığı yangın faciasının ilk duruşması Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 7 Temmuz’da yapılacak. Aralarında otelin sahibi ile belediye yetkililerinin de olduğu 32 sanıklı dava öncesinde İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, dava avukatları ve kayıp yakınları, basın toplantısı düzenledi.

'OTELLER ZİNCİRİNE SAHİP PATRON'

İstanbul Barosu’nda düzenlenen toplantıda konuşan Kaboğlu, sorumluların sorumluluktan kaçmaması gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi:

“Türkiye’nin en büyük depremlerinin yaşandığı dönemin 35’inci günüydü ve seçimler 35 gün öne alındı. O sırada Sayın Cumhurbaşkanı, 22 Mart 2023 günü ‘Bütün bakanlar vekil olacak, seçime girecek, milletvekili seçilecek Cumhurbaşkanı Yardımcısı dahil’ dedi ve öyle oldu iki bakan dışında. Biri Sağlık Bakanı, diğeri Turizm Bakanı. Hepsi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı dahil milletvekili oldular ama iki bakan kabinede kaldı. O ikisinden biri yok şimdi ve tek kişi devam ediyor.

Bu da Turizm Bakanı. Herkes biliyor, oteller zincirine sahip ve büyük bir patron. Bu dava, adil bir dava olmalı, adil bir biçimde yürütülmeli.

Bir tarafta acı çeken aileler, öbür tarafta ise büyük patronların bir tür dayanışma içerisinde olduğu, devletin arkalarında yer aldığı bir dengesizlik durumu. Bunun bilincinde olmak, aslında bu davanın yürütülmesinde karşılaşılacak olası engelleri teşhir etmek açısından da önemli. Nitekim bugün bu konuyla belki doğrudan ilgili gözükmeyebilir ama tanık olduğumuz, Meclis’te görüşülmekte olan yasalara baktığımız ormanların, madenlerin talan edilmesinde kullanılan kavramlar, üstün kamu yararı, süper yetki gibi kavramlar, aslında gelecek kuşakların da haklarını açılacak olan düzenlemelerdir. Bunlar büyük bir bilgi kirliliği eşliğinde yürütülmektedir.

'YAŞAM HAKKI DEVLET YÜKÜMLÜLÜĞÜNDE'

Yasama organında kirletilerek sanki yabancılara satılan kaynaklarımız, onlara peşkeş çekmek için halkın önünde yasama düzenlemesi adı altında yasal düzenlemeler yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu davayı yürütmeyi, bu temelde bu hedefte yapalım derim ve tabii ki anayasa madde 17, insan yaşamı, yaşam hakkı güvencesi tam da hukuk devletinin pozitif yükümlülüğü altında olan bir haktır. Demek ki burada devletimiz, devlet görevlileri pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemiştir ve şimdi sorumluluktan kaçmak için gerekli karartmayı yapmaktadırlar. Buna asla müsaade edilmemeli. Bu bakımdan tekrar acılarımızı, üzüntülerinizi İstanbul Barosu olarak paylaşıyor, avukat arkadaşlara kolaylıklar diliyorum. Biz İstanbul Barosu olarak bu davanın başından sonuna kadar izleyicisi, gözlemesi olacağız. Bize ne düşüyorsa hukuki bilgi olarak dayanışma bağlamında yerine getireceğiz.”

'YETKİMİZ VAR AMA SORUMLU DEĞİLİZ'

Dava avukatı Onur Fırat Kaynun da denetim mekanizmasındaki kamu görevlilerinin soruşturmadan ve yargılamadan kaçırılması endişelerinin doğru çıktığını belirtti.

Kaynun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Olay yerinde o bedenler sıcakken, soğumamışken İçişleri Bakanı gelip ‘Biz 10 gün içinde bütün sorumluları bulacağız’ dedi. Aradan 6 ay geçti. Geçen hafta biz müşteki mağdur vekilleri olarak Kültür Bakanlığı’ndan soruşturma izni olmadığına dair kararı tebliğ aldık. 40 sayfa karar yazmışlar. ‘Bizim denetleme, yangın tatbikatı yapma, yeterliliği kontrol etme yetkimiz var ama bu bizi sorumlu yapmaz’ diye. Kültür Bakanı’nın tek imzasıyla bir karar elimize ulaştı. Bu da yine somut olarak denetleme mekanizmasındaki kamu görevlilerinin ceza yargılamasından kaçırılması sonucunu doğuruyor. Bu olay tekil bir olay değil. Yani otel yönetiminin bencilliği veya başkaca sorumsuzluğunun getirdiği bir sonuç değil. Kolektif bir kötülüğün getirdiği bir sonuç. Denetleme mekanizmasıyla sermayenin iş birliğinin de sonucu. Bolu Belediye Başkanlığı, Bolu İl Özel İdaresi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, tamamı açısından skandal boyutunda eksiklikler, ihmal var. Bu kolektif ihmal sonucu biz vatandaşlarımızı kaybettik. Hayatta kalan vatandaşlarımız birer yaşayan ölü gibi."

Kartalkaya Bolu
SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber