KESK'ten İzmir ve Van'da 'Geçinemiyoruz' mitingi
Kamu emekçileri, KESK’in “Geçinemiyoruz - Halk İçin Bütçe, Demokratik Türkiye” çağrısıyla SGK İzmir İl Müdürlüğü önünden Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. KESK Van'da da Musa Anter Barış Parkı'nda bir araya geldi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) “Geçinemiyoruz - Halk İçin Bütçe, Demokratik Türkiye” temalı mitingi kapsamında kamu emekçileri SGK İzmir İl Müdürlüğü önünde toplanarak Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.
TÜRK-İŞ, İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu ve TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’nun da destek verdiği mitinge Ege Bölgesi’ndeki illerden çok sayıda kamu emekçisinin yanı sıra özel sektör emekçisi ve emekliler de katıldı.
Mitingde konuşan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Başak Edge Gürkan, emekçilerin yakıcı bir sürecin içinde geçtiğini belirterek şunları söyledi:
- "Zengin bir azınlık servetine servet katarken yoksul çoğunluk sefalet, geleceksizlik, umutsuzluk, güvencesiz bir yaşam kabullenilmesi şart bir kader olarak dayatılıyor. Ülkenin bütçesini hazırlayanlar bu bütçeyi zenginler için, savaş taraftarları için, silah için, doğal kaynaklarımızın yabancılara peşkeş çekilmesi için, ağır vergi yükü altında halkı ezmek için hazırlıyor.
- Ülke geliri zenginler, konsorsiyumlar, tekeller arasında paylaştırılırken yoksullara, ezilenlere, işçi ve emekçilere, memurlara, küçük esnafa, köylüye, öğrenciye, gence, yaşlıya, emekliye kırıntı dahi denemeyecek bir pay ayrılıyor. Bu eşitsizlik artık büyük bir özgüven ve pervasızlıkla, gözümüzün içine baka baka yapılıyor."
Emekçilerin taleplerini de sıralayan Gürkan, şunları kaydetti:
- "Yüksek enflasyon altında ezilen, işsizlikte, yüksek faizde dünya rekorları kıran bir ülkede yaşam mücadelesi vermenin ne demek olduğunu patronlar bilemez. Bu düzen onların kârlarına kar katmakta olduğundan bilseler de buna ses etmezler. Bu yüzden emekçilerin yegane yolu kendi sınıf kardeşleri ile birlikte mücadele ederek haklarını almaktır.
- Bütçeyi hazırlayanlar bizlere neleri dayatmak istiyorlar hep beraber bakalım: Maaşlarımız enflasyon oranında kesinlikle artmayacak. Buna karşılık vergiler olağanüstü yükselecek ve yine zenginlerin ödemesi gereken 2.5 trilyon verginin yüzde 18’i muafiyet veya istisna adı altında affedilecek, bunun yükü yine emekçiye yüklenecek.
- Her 100 TL verginin sadece 11 TL’si sermayeden alınırken geri kalanı emekçilerin üzerine bırakılacak. Yine alınan her 100 TL’lik verginin 20 TL’si faiz, 5 TL’si teşvik primi, en az 16 TL’si silahlanma, 3 TL’si de hazine garantisi olarak sermayedarlara aktarılacak. Kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan pay düşürülecek.
- Eğitim, sağlık başta olmak üzere kamu hizmetleri hızla paralı hale getirilecek, kamu hızla tasfiye edilecek. İşte tam da bu emek ve halk düşmanı bütçe nedeniyle sesimizi yükseltmek, duyulmasını sağlamak, emekten, yoksullardan yana bir devlet bütçesinin hazırlanması için haykırmak için bir araya geldik.
- Asgari ücretin ülkenin temel ücretlendirme modeli olmaktan çıkartılmasını istiyoruz. Asgari ücretin insanca yaşamayı elverir seviyeye yükseltilmesini talep ediyoruz. İşsizliğin ortadan kaldırılmasını, enflasyonun düşürülmesini, ekonomik refahın sağlanmasını, gelir dağılımında adaleti, vergi yükünün çok kazanandan çok az kazanandan az olacak şekilde eşit ve adil şekilde düzenlenmesini istiyoruz.
- Bütçe hakkımız için tüm işçi ve emekçileri, ezilenleri ortak mücadeleye genel grev, genel direnişe çağırıyoruz. Geçinemiyoruz. Halk için bütçe, demokratik bir Türkiye istiyoruz."
"ÜCRETLERİMİZLE YOKSULLAŞTIRILIRKEN, BİR TARAFTAN DA KAMUSAL HİZMETLERE ULAŞIRKEN YOKSULLAŞTIRILIYORUZ"
KESK Eş Başkanı Ayfer Koçak da şunları söyledi:
- "Gelir ve gider kalemleri sınıfsal tercihler şeklinde oluşturulur. Bu iktidarın 20 yıldır oluşturduğu bütçe sınıfsal tercihini ortaya koyuyor. Gelir oluştururken biz emekçilerden alıyor. Bugün oluşan verginin, yani bütçenin yüzde 82’si bizlerin maaşlarından, yine bizlerin yaşarken ekmeğimizden, elektriğimizden, suyumuzdan kesilen vergilerle oluşuyor. Peki pay edilirken ne oluyor?
- Pay edilirken çok açık ki yandaşa, yandaş olduklarına; kamu-özel iş birliğiyle bizim başımıza bela ettikleri faizlere gidiyor. Bu ülke bugün faiz giderlerinde dünyada birinci olmuş. Peki bizler yoksullaşırken başka neler oluyor? Dünyada dolar milyarder sayısı 2024 verilerine göre yüzde 1,2 artmış. Bizim ülkemizde yüzde 8 artmış.
- Biz bu kadar yoksullaşırken dolar milyarderleri nasıl bu kadar çoğalıyor diye soru sormak zorundayız. 'Kaynak yok' diyorlar ama belli ki kaynak var. Sorun, kaynağı kime verdikleri meselesidir. Sağlığa ve eğitime pay yok, kamu yatırımlarına pay yok. Peki kamu yatırımlarına pay olmayınca karşımıza ne çıkıyor?
- Elbette ki hepimiz biliyoruz: Hastaneye gittiğimizde tetkikler için altı ay sonrasına randevu verilebiliyor. Çocuklarımızı okula kaydetmek istediğimizde okul bulamıyoruz. Eğitimde nitelik düşüyor, kreş açılmıyor, yaşlı bakım evleri açılmıyor. Bütün sorumluluk biz yoksul emekçilere bırakılıyor. Biz ücretlerimizle yoksullaştırılırken, bir taraftan da kamusal hizmetlere ulaşırken yoksullaştırılıyoruz."
"BU BÜTÇE EGE’NİN DEĞİL, ŞİRKETLERİN BÜTÇESİ"
"Kamu hizmetleri halk içindir ve kamu emekçileri bir ülkenin omurgasıdır" diyen Koçak, şunları kaydetti:
- "Ama bütçe bizleri de bir kez daha kamu emekçisi değil, kapı kulu bekçisi olarak tarif ediyor. AKP iktidarında kamu çalışanlarına biat kültürü dayatılıyor. Muhaliflerin kamuda istihdamı engelleniyor. Kamuda liyakat yerine mülakat, torpil, kayırma istihdamın merkezi oluşturuluyor. Enerji fiyatlarında yılda yüzde 85 artış varken, gıda fiyatları yüzde 70’i aşarken, kiralar asgari ücretin üstüne çıkmışken hâlâ biz kamu emekçilerine sahte enflasyonla baskı maaş belirlemek istiyorlar.
- Toplu sözleşmede sahte sendika yasası, yandaş konfederasyon ve iktidar üçlüsünün marifetiyle biz kamu emekçilerine düşen yine Merkez Bankası'nın öngörülü enflasyon oranları oldu. Belli ki insana dair temel değerleri hiçleştiren bu düzen karşısında birlikte mücadele vermekten başka hiçbir şansımız yoktur.
- Bu bütçe sizin taleplerinize ve yaşam gerçekliğinize de kör bir bütçe. Bu bütçe Ege’nin değil, şirketlerin bütçesidir. Bu bütçe üreticinin değil, ithalat lobilerinin bütçesidir. Bu bütçe İzmir’in, Aydın’ın, Manisa’nın, Denizli’nin, Muğla’nın bütçesi değildir; Uşak’ın, Kütahya’nın bütçesi değildir."
"BÜTÇE MÜCADELESİ AYNI ZAMANDA BİR DEMOKRASİ MÜCADELESİDİR"
İktidarın bütçe hakkını yok saydığını da ifade eden Koçak şunları söyledi:
- "Oysa bütçe hakkı eşit yurttaşlık hakkıdır. Bugün Türkiye’de bütçe, halktan gizlenen, emek örgütlerinin dışlandığı, sadece yürütmenin belirlediği bir belgeye dönüşmüştür. Meclis'teki birkaç eleştirinin hiçbir hükmü kalmamıştır. Asıl karar, uluslararası sermayenin ve sarayın çıkarları doğrultusunda alınmaktadır.
- Tam da ondandır: Bize yıllarca yerlilik, millilik nutukları atanlar; madenlerimizi, topraklarımızı, kurumlarımızı uluslararası şirketlere peşkeş çekenlerdir. Halkın oyuyla seçilmiş belediyelere kayyum atanırken, halkın iradesi gasbedilirken, kentler şirket gibi yönetilirken, kayyumlar gelir gelmez demokratik kurumlarımız kapatılırken demokratik bütçe elbette mümkün değildir.
- Tam da o yüzden mitingimizi 'Halk için bütçe' derken aynı zamanda 'Demokratik Türkiye' dedik. Çünkü biliyoruz ki bir ülke demokrasiden uzaklaşırsa var olan haklar bir günde elimizden alınabilir. Bütçe mücadelesi aynı zamanda bir demokrasi mücadelesidir ve tarihe böyle geçecektir. Demokratik bir ülke, halk için bütçe istiyoruz. Bunun için mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz."
"HALK İÇİN BÜTÇE, DEMOKRATİK TÜRKİYE TALEBİMİZ VAR"
Yürüyüşün ardından düzenlenen mitinge katılan kamu emekçileri açıklamalarda bulundu. HABER-SEN Genel Örgütlenme Sekreteri Ayhan Zengin, şunları söyledi:
- "Halk için bütçe, demokratik Türkiye talebimiz var. Halktan kesilen vergilerin tekrar halka dönüşmesi için, sermayeye değil emekçiye bütçe talebimiz var. Son 5 yıllık dönemde kamu kaynaklarından ayrılan paylar yüzde 40’lardan yüzde 17’lere kadar düştü. Biz bu kesilen vergilerin tekrar halka, emekçiye, emekliye, köylüye, kadınlara, çocuklara, eğitime ve sağlığa dönmesini istiyoruz.
- Maalesef kamu emekçileri hiçbir zaman dikkate alınmadığı gibi, bu yıl yapılan 2026 ve 2027 toplu sözleşmelerinde de yok sayıldı. 2026 için yüzde 11’lik, 2027 için yüzde 7’lik bir enflasyon farkı öngörüldü. Bundan 10 yıl önce olduğu gibi, bugün de kamu emekçisi, halk bütçe görüşmelerinde dikkate alınmıyor.
- Son dönemde dünyada milyarder sayısı yüzde 1,2 artarken Türkiye’de bu oran yüzde 8’lere kadar çıkmış durumda. Gördüğümüz kadarıyla hükümet, bütçeden kesilen payı sermayeden yana değerlendiriyor; emekçiden yana hiçbir zaman değerlendirmedi. Bu yüzden biz de KESK olarak tüm gücümüzle meydanlarda haykırarak halktan kesilen verginin tekrar halka dönmesi için mücadele ediyoruz."
"MAALESEF SESİMİZ MECLİSİN DUVARLARINDA YANKILANIP GERİ DÖNÜYOR"
Eğitim Sen üyesi Tahsin Yelkovan ise "Kamu emekçilerinin talebi, insanca yaşayacak bir ücret ve demokratik Türkiye’dir. Ülkemizde son zamanlarda biliyorsunuz kayyumların atanması, siyasilerin hapse atılması, emekçilerin, işçilerin, özellikle asgari ücretle geçinenlerin yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürmek zorunda kalması, emeklilerin aynı şekilde…Biz bugün bütün bunlara 'hayır' demek ve emekçilerin sesini dile getirmek için bu alanda bir araya geldik" dedi.
TBMM'deki bütçe görüşmelerinde kamu emekçilerinin gözetilmediğini de aktaran Yelkovan, "Kamu emekçileri tarih boyunca pek gözetilmedi. Sadece kamu emekçileri değil; asgari ücretliler, diğer işçiler, memurların talepleri hiçbir zaman tam olarak gözetilmedi. Elbette emekçilerin hakkını savunan vekiller var; fakat iktidar bir şekilde kulağını tıkamış durumda. Maalesef sesimiz Meclis'in duvarlarında yankılanıp geri dönüyor bize. Kamu emekçilerinin taleplerini karşılayacak bir bütçe şimdiye kadar görmedik" diye konuştu.
"DUYMAMAK İÇİN KULAKLARINI KAPATIYORLAR"
Ambar işçisi Serkan Karaağaç da "Bugün emeğin sömürüldüğü bir sistemde, bu sisteme karşı çıkmak için buradayız. Kamu emekçilerinin taleplerini bugüne kadar kimse dikkate almadı. Bu saatten sonra da kimse almaz. Emekçinin sesi duyuluyor ama duymamak için kulaklarını kapatıyorlar. Ama biz sesimizi yükseltiyoruz. Onlar da duyuyor, sadece örtbas ediyorlar" dedi.
"HALKTAN VE EMEKÇİDEN YANA BİR BÜTÇE PLANLAMASI YAPILMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ"
Kamu emekçisi Metin Erözcan ise "Bugün burada olma sebebimiz; bütçenin halktan ve emekçiden yana olmayıp, belli bir kesime para aktarılmasına isyan etmemiz. Biz kamu emekçileri olarak, KESK olarak örgütlü emekçilerin tepkisini dile getirmek için buradayız. Bütçenin kamu emekçisinden, halktan yana olmasını istiyoruz ve bütçe düzenlemelerinde özellikle sermayeye ayrılan payların halka dayalı şekilde yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz. Türkiye’de yaşayan herkes hissediyordur. Halktan ve emekçiden yana bir bütçe planlaması yapılmadığını düşünüyoruz. Durum çok net: Herkesin ekonomiden alınan pay ortada. Türkiye’de halkın büyük bir kısmı bütçeden çok sınırlı pay alıyor ve yaşam şansı bulamıyor. Bugün yaşanan bütün olumsuzluklar da ekonomik tablonun ne kadar kötü olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı.
"BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ"
Grevdeki Digel Tekstil işçisi Bahar Tunçer de şöyle konuştu:
- "Yedi yıllık Digel Tekstil çalışanıydım. 17 Ocak’ta sefalet ücretine ‘hayır’ dediğimiz için ilk önce dört arkadaş aynı gün işten atıldı. Aynı gün yetkiyi de aldık, çoğunluğu elde ettik. Sonrasında 4 Şubat’ta ‘atılan işçileri geri alın’ dediğimiz için üç arkadaşı da haksız, hukuksuz ve tazminatsız şekilde kodlarla işten attılar. Ardından 13 Haziran’da sekiz arkadaşı işten attılar. Onlar da çalışma saatleri bittikten sonra, evlerine giderken işten çıkarıldılar.
- 317 gündür direniyoruz. Direnişimizi ve mücadelemizi hiçbir güç kıramaz. Yetki itiraz davasını, İzmir’de olan bir fabrika olan Digel Tekstil, sırf mücadelemizi kırmak için Ankara’da açtı. Ama bizim mücadelemizi hiçbir şekilde kıramayacaklar. Toplu sözleşme masasına oturacaklar, o imzayı atacaklar. O günü umutla bekliyoruz. Bugün KESK’in düzenlemiş olduğu programa katıldık. İşçi sınıfının ve diğer emekçi sınıfların birleşmekten başka bir yolu yok. Birleşe birleşe kazanacağız.”
KESK VAN'DA DA MİTİNG DÜZENLEDİ
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) “Geçinemiyoruz - Halk İçin Bütçe, Demokratik Türkiye” temalı mitingi kapsamında kamu emekçileri Van'da Musa Anter Barış Parkı'nda bir araya geldi. Çevre illerden de yoğun katılımın olduğu mitingde, kamu emekçilerinin yanı sıra siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri de yer aldı.
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, TBMM Plan ve Büyçe Komisyonu'nda görüşmeleri devam eden 2026 yılı bakanlık bütçelerine tepki göstererek, bütçlerin gelir ve gider kalemlerinin sınıfsal tercihler sonucu belirlendiğine vurgu yaptı. Karagöz'ün konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
- "2026 bütçesi adeta kamu hizmetlerinin çöküşünü hızlandırmak için yazılmış. Sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerin payı her yıl reel olarak biraz daha geriliyor. Sağlık sistemi çöktü, eğitimde nitelik yerlerde sürünüyor ama iktidar bu sorunları çözeceğine, 'Hastane kuyruklarına girmek istemiyorsan özel hastanelere git' diyor. Çocuğunu hangi okula göndereceğini şaşıran velilere 'Beğenmiyorsan özel okula gönder' diyor. On binlerce çocuğu MESEM üzerinden kölelik koşullarında çalışmaya zorlayan Milli Eğitim Bakanı kendi çocuğunu ise özel okullara gönderiyor.
"ENERJİ FİYATLARI YÜZDE 85 ARTMIŞ DURUMDA"
- Enerji fiyatları son bir yılda yüzde 85 artmış durumda. Gıda fiyatları yüzde 70 artmış, kiralar ise asgari ücreti geçmiş durumda. Hala kamu emekçilerinin özlük hakları enflasyon üzerinden şekillendiriliyor. İnsana dair temel değerleri hiçleştiren bu düzene karşı birlikte mücadele verilmedikçe, direnmedikçe bu iktidar ceberrut tutumunu sürdürecektir.
- Köyleri boşaltıldığı için göç etmek zorunda kalan, hayvancılığı çöken, aylarca tarlasına, merasına çıkması yasaklanan halk; bu karanlık zihniyeti bu topraklardan söküp atmak hepimizin temel görevidir. Bu bütçe sizin taleplerinize ve gerçekliğine kör bir bütçe. Bugün Van’da hâlâ binlerce aile köyüne dönemiyor. Çünkü dönmek isteyenlere destek verilmiyor. Tarım ve hayvancılığı yeniden canlandıracak hiçbir plan yapılmıyor. Tarıma ayrılan bütçe komik bile değil. Mazot, yem, gübre fiyatları almış başını gidiyor. Kadın işsizliğinde Avrupa'da birinci sıradayız.
"BÜTÇEDE KADINLARA AYRILAN BÜTÇE YÜZDE 1 BİLE DEĞİL"
- Kadına yönelik sistematik cinsiyetçi, baskıcı ve ayrımcı politikalar nedeniyle Rojin Kabaiş cinayetinin üzeri örtülmek isteniyor. Bu devasa bütçe içerisinde kadınlara ayrılan bütçe sadece yüzde 1'in altındaki bir bütçe reva görülüyor. Ceberrut iktidar yıllarca kendisine hizmet etmiş, primini yatırmış emekli yoldaşlarımızı açlık sınırının altındaki ücretlere mahkum etmiş.
- Bugün Anadolu'nun küçük bir kasabasında dahi kiralar 20 bin lirayı geçmişken 16 bin 880 lirayla 'buyrun geçinin' diyor. Herkese kaynak buluyor. Yeni sarayların inşası için, cemaat ve tarikatlar için, kendi siyasal ömrünü uzatmak için kaynak bulanlar, söz konusu bu ülkenin emeklileri olduğunda 'kaynak yok' diyor. Kaynak çok ancak kaynağın başında olanların tercihi farklı.
"GENÇLER KAYITLARINI DONDURUP AİLELERİNİN YANINA DÖNMEK ZORUNDA KALIYOR"
- Son bir yıl içerisinde barınma ve ekonomik koşulları nedeniyle okullarında kayıtlarını dondurup veya sildirerek ailelerinin yanına dönmek zorunda bırakılıyor bu ülkenin gençleri. Türkiye genelinde genç işsizlik oranı yüzde 17- 20 bantlarında iken burada bu rakam yüzde 35- 50'ye kadar çıkmaktadır.
- Gençler yalnızlaştırılıyor, örgütlü yaşamdan koparılıyor ve sistem çürütme politikası uyguluyor. Bugün her beş gençten biri ne eğitimde ne istihdamda yer buluyor. Van'da da çeteler sokaklarda cirit atıyor. Gençlerimiz mafyanın tuzağına, uyuşturucu bataklığına çekilmek istenirken bütçede uyuşturucu ile mücadele için kaynak Saray’ın bir aylık elektrik gideri kadar bile değil.
- İktidarın Kürt sorununu nasıl çözmek istediğini anlamak için de bütçeye bakmamız yeterli. Özellikle son on yıldır bütçede savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya devasa miktarda kaynaklar aktarıldı. 2026 yılı bütçesinde de bu gerçeklik değişmemiş görünüyor. Yani bu bütçe 'çatışma sürsün' diyor. 'Barış değil, operasyon' diyorlar.
- Oysa bir yandan da ülkemizin son 50 yılında binlerce cana, milyarlarca dolar ekonomik kayba, toplumsal kırılmalara yol açan çatışmalı sürecin sonra erdirilmesi için bazı çalışmalar yapılıyor ama bütçe bunun tersini söylüyor."
Konuşmaların ardından Kuçebend ve Barody sahne aldı. Miting, emekçilerin halay ve sloganlarıyla devam etti.