Mustafa Kemal Atatürk’ten unutulmaz hikayeler

Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmakla kalmadı, onu oluşturan tüm unsurları da bir saydı. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözleri ile bu üniter bir devlet yapısına vurgu yaptı. 10. Yıl Nutku’nu da bu düstur çerçevesinde “Ne Mutlu Türküm” diye bitirdi.

İngiltere Kralı 8. Edward, 1937 yılında Türkiye’yi ziyaret etti. Mustafa Kemal Atatürk, misafirini İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda rıhtımda karşıladı ve ağırladı.

TAHSİN DOĞAN / NEFES

Atatürk’ün Türk milletine verdiği değeri ortaya koyduğu bir olay İngiltere Kralı 8. Edward’ı Dolmabahçe sarayında ağırlandığı akşam yemeğinde yaşandı. Ziyafetten önce “Bana İngiltere Saray’ında verilen ziyafetler ne şekilde olur? Onu bilen birisini yahut bir aşçıyı bulunuz” dedi. Ve nihayet bu sofra kurallarını bilen birinden bilgi alarak sofrayı bu şekilde düzene koydular.

Kral akşam sofraya oturunca kendisini sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek “Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim” diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekteydi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak elindeki büyük bir tabakla birden yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Garsonlar ve misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Atatürk bunun üzerine Kral’a dönerek “Bu millete her şeyi öğrettim fakat uşaklığı öğretemedim” dedi.

Mustafa Kemal, Anafartalar Zaferi ile adını dünyaya duyurdu.

Bütün sofradakiler Atatürk’ün bu sözüne hayran oldular. Atatürk garsona da vazifene devam edebilirsin emrini verdi.

10. Yıl Nutku’nda da Atatürk Türk milletini şu ifadelerle över:

“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti’dir. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir.

Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu gelişme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.”

İNGİLİZ KONUKLAR ATA’NIN SÖZLERİNE HAYRAN OLDU

Atatürk “Ne Mutlu Türküm diyene” düsturu ile Türkiye’deki tüm halkları bir millet olarak görür. İngiltere Kralı 8. Edward’ı ağırladığı yemekte bu milletin uşak olamayacağı vurgusunu yapar.

BİR TÜRK CİHANA BEDELDİR!

Mustafa Kemal Paşa 25 Ağustos 1925 günü, Mareşal üniforması ve göğsünde İstiklâl Madalyası ile Kastamonu kışlasına giderek askeri teftiş etmişti. Yanında Kastamonu Milletvekilleri Ali Rıza, Mehmet Fuat, Çankırı Milletvekilleri Talât, Ziya, Kütahya Milletvekili Nuri, Rize Milletvekili Fuat Beyler, Paşalar ve yaverleri bulunuyordu. Koğuşlar gezerken duvarlarda tank ve uçak modellerini gören Atatürk yanına iki asker çağırıp “Serbest dur, konuşalım” diyerek tank ve uçaklarla ilgili sorular sordu Bu arada koğuş çıkışında “Bir Türk on düşmana bedeldir” levhasını görünce oradaki subayı çağırıp: “Öyle mi?” diye sordu. “Evet Paşam!” yanıtını aldı. Mustafa Kemal başını dikleştirerek, “Hayır, bence öyle değildir, ‘Bir Türk Cihana Bedeldir!’ demiştir.

MUSTAFA KEMAL’İ TANIMAYAN ÇOBAN

Atatürk güzel havalarda arabaya atlar, bir süre gittikten sonra arabadan iner, biraz da yürürdü. Böyle bir gezinti sırasında dağ başında, kendisini tanımayan bir çobanla aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:

-“Sen Atatürk’ü bilir misin?

-Bilmez miyim efendi? Ona Gazi Paşa da derler.

-Peki ne yapmış Gazi Paşa?

-Neler yaptığını sen daha iyi bilmelisin.

-Onu görmek ister misin?

-İstemem mi? Ama ben onu nerden göreyim?

-Öyleyse bana bak, o bana çok benzer.

-Haydi oradan. Senin kılığında Atatürk mü olur? Sakalın bıyığın bile yok, karşılığını vermiş.”

ATATÜRK’ÜN BAYRAĞA SAYGISI

Büyük Taarruz sırasında bir sabah Ata, savaş meydanında dolaşmaktadır. Yerde yırtılmış bir de Yunan bayrağı görünce kaldırılmasını işaret eder: “Bayrak bir milletin istiklal alametidir, düşman da olsa hürmet etmek lazımdır, kaldırıp topun üzerine koyunuz.”

RÜTBELERİMİ, NİŞANLARIMI SARAYLARDA KAZANMADIM

Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından 8 Temmuz 1919’da 3. Ordu Müfettişliği’nden alındı. O aynı gece askerlikten istifa etti. 9 Ağustos’ta ise nişan ve rütbeleri alındı. Mustafa Kemal, Tokat’tan Sivas’a giderken yolda bu konuyu değindi. “İstanbul’dakiler rütbelerimi, nişanlarımı geri alacaklarmış! Hakları yok. Çünkü ben onların her birini bir harp meydanında, bir hizmet karşılığında kazanmıştım. Salonlarda, saraylarda değil! Haydi kordonumu alsınlar, o sarayındı. Zaten ben onlardan önce davranarak istifamı verdim. Varsın alsınlar!” Ardından da göğsündeki altın imtiyaz madalyasını okşar gibi gösterdi ve “Ancak bunu vermem. Bunu benden kimse alamaz! Bunu, Anafartalar’da harp meydanında, ateşin karşısında benim göğsüme taktılar” dedi.

İSTANBUL ÇARK ETTİ

Mustafa Kemal’den alınan rütbe ve nişanlar 6 ay sonra iade edildi. İstanbul Hükümeti’nin 29 Aralık 1919’da bunları geri vermek için aldığı kararnameyi Padişah Vahdettin 4 Şubat 1920’de imzaladı.

YARIN: GENELGEYLE DEVRİMLERİ ANLATAMAZSINIZ

Mustafa Kemal Atatürk
SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber