Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan umudu kesince direniş için Anadolu’ya geçti
Mustafa Kemal Paşa, Mondros’tan sonra başlayan işgallere Padişah Vahdettin ve hükümetin çare olamayacağını anladı. Anadolu’ya tayinini sağladı ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.
TAHSİN DOĞAN / NEFES
Mustafa Kemal Paşa, 7. Ordu’da göreve başlamadan önce Padişah Vahdettin ile 4 kez görüştü ve onun başkomutanlığı üstlenmesini istedi. Ama Vahdettin olumsuz yanıt verdi. Mustafa Kemal 16 Ağustos 1918’de Suriye’ye tayin edildi. Ama Arap kabilelerin ihaneti ile Suriye cephesi çözülünce Osmanlı birlikleri geri çekildi. 7. ve 3. Orduların kalan birlikleri birleştirilerek komutanlığı Mustafa Kemal’e verildi. Düşman karşısında tutunmanın imkansız olduğunu görünce birliklerini Halep’e çekti. 30 Ekim 1918’de Mondros ateşkes anlaşması imzalanıp Liman von Sanders görevden ayrılınca ertesi günü Yıldırım Orduları Grubu kumandanlığına atandı.
MONDROS’A KARŞI ÇIKTI
Ateşkesin yapılması barışa kavuşulduğu inancıyla genelde olumlu karşılandı. Ama Mustafa Kemal anlaşmanın bağımsızlık ve ülke bütünlüğü kavramlarıyla bağdaşmayan hükümler içerdiğini söyledi. Çok geçmeden Musul’u işgal eden İngilizler, İskenderun’a yöneldi. Mustafa Kemal birliklerine gerekirse ateşle engel olunması emrini verdi. Ama Sadrazam İzzet Paşa’nın araya girmesiyle İngilizler 9 Kasım’da İskenderun’a girdi. Ertesi gün de Yıldırım Ordular Grubu ve 7. Ordu dağıtıldı. Mustafa Kemal 13 Kasım sabahı İstanbul’a vardı, Dolmabahçe önünde demirleyen 61 gemiden oluşan işgal donanmasını görünce “Geldikleri gibi giderler!” dedi.
Mustafa Kemal, Şişli’de kiraladığı eve yerleşti. Yeni kurulacak hükümete girmeye çalıştı. Padişah ile görüşmeler yaptı ama Vahdettin 21 Aralık 1918’de Mebuslar Meclisi’ni kapattı. Başkent’te bir sonuç alınamayacağı kanaatine varınca Anadolu’ya geçmek için çare arayışına girdi ve o dönemde yeni kurulan 9. Ordu Kıtaları Müfettişliği görevine atanmasını sağladı. 3. ve 15. Kolordular müfettişliğin emrinde olacaktı. Hazırlıklarını tamamlayıp 16 Mayıs 1919 sabahı karargahında görev alan 17 subay ve Sivas’taki 3. Kolordu kumandanlığına atanan Refet Paşa ile birlikte Bandırma vapuru ile saat 04.30’da İstanbul’dan hareket etti.
18 Mayıs’ta Sinop’ta birkaç saat demirleyen vapur 19 Mayıs sabahı saat 08.00’de Samsun’a vardı. Bu sırada İzmir, 15 Mayıs’ta Yunanlılar tarafından işgal edilmişti. Protesto için düzenlenen mitingler yayılırken Mustafa Kemal de protestoların artırılmasını sağladı. Sivas ve Havsa’daki mitingler sonrası İngilizlerin baskısı ile hükümet 8 Haziran’da Mustafa Kemal’i geri çağırdı. Ama O reddetti, karargahını Anadolu içerilere çekmeye yöneldi. 22 Haziran’da yayınladığı “Amasya Genelgesi” ile “Milletin geleceğinin esir ve aciz duruma düşen İstanbul hükümetine bırakılamayacağı, ulusal bağımsızlığı kurtarabilmek için bütün Anadolu halkının tek vücut olması gerektiğini” ilan etti. Bu sırada Mustafa Kemal’i görevden almak isteyen İstanbul hükümeti müfettişlik görevini 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’e vermek istedi ancak Karabekir kabul etmedi.
‘KAFAM BANA ACI VERECEK KADAR HIZLI ÇALIŞIYOR’
Mustafa
Kemal Atatürk’ün sofraları ve rakıya düşkünlüğü en çok
tartışılan konulardan biridir. Onun sekreteri Hasan Rıza Soyak ise
anılarında O’nun içkiyi zihnini dinlendiren bir ilaç olarak
gördüğünü anlatıyor. “Gündüz vakti hiç içki içmezdi. Geceleyin
yemekle beraber içerdi ama hiçbir zaman kontrolü kaybedecek kadar
içmezdi. Az içerdi” diyen Soyak bir gün Atatürk’e içkinin
zararlarını anlatıp “Keşke
şu içkiyi içmeseniz” uyarısını yapar. Atatürk’ün cevabı ise çok
ilginç:
“Haklısın, bunları ben de bilmez değilim çocuk! Fakat ne yapayım ki içmeye mecburum. Kafam çok, ama beni mustarip edecek kadar çok ve hızlı çalışıyor. Vakit vakit onu uyuşturup dinlendirme ihtiyacı duyuyorum. Harbiye’de öğrenci iken akşamdan zihnim bir meseleye takılır, onu düşüne düşüne kafam şişer, uykum kaçardı. Bütün gece dönüp dururdum, ancak sabaha karşı bitkin bir halde uyuyakalırdım. Şimdi de içmediğim zamanlar uyuyamıyorum, ıstırap içinde bunalıyorum. Aynı zamanda içki bağırsaklarımı da düzenliyor. Bu durumda yapabileceğim şey ancak miktarını mümkün mertebe azaltmak olabilir.”
Soyak, doktorların Atatürk’ün belli başlı özelliklerini “Uykusuz, kabız ve utangaç” olarak tanımladıklarını belirttikten sonra şu tespiti dile getiriyor: “Kendisi içki içmeye mecbur olduğunu söylerken bunların ikisinden bahsetmişti. Ama bence mecburiyeti doğuranlar arasında üçüncüsü, belki de diğerlerinden daha fazla yer tutmaktaydı.”
MEMLEKET SOFRASI
Atatürk diğer yandan sofraları memleket meselelerini rahat konuşulacak bir ortam olarak kullanırdı. O’nun güçlü bir kişiliğe sahip olduğu biliniyordu. Genellikle insanların, hatta yakın arkadaşlarının, karşısında rahat konuşamadıklarını, fikirlerini açıklamaktan çekindiklerini görüyordu. Her şeyi bilmek, her bildiğini değerlendirmek amacında olan Atatürk, konuştuğu insanları rahatlatabilmek için sofrasına çağırırdı. İçki ve dostlukla rahatlamış insanlar, bir süre sonra fikirlerini cesaretle ortaya dökerler, bildiklerini, işittiklerini kendi görüşlerine göre değerlendirirlerdi. Bu yüzden birçok devlet, memleket, dünya meseleleri zaman zaman sofraya gelmiş, orada konuşulmuş, hatta kararlara bağlanmıştır.
SABAHLARI HİÇBİR ŞEY YEMEZ, KAHVE VE SİGARA İÇERDİ, KURU-PİLAV SEVERDİ
Atatürk, çocukluğundan beri temizliğe önem verir, iyi giyinmeyi severdi ama yemeğe meraklı değildi. Sekreteri Hasan Rıza Soyak anılarında Mustafa Kemal’in bu özelliklerini şöyle anlatıyor: “Bazı sıcak günlerde 2-3 defa yıkandığı olurdu. Savaş sırasında en sıkışık cephede bile ne yapıp edip her gün yıkanacak bir yer sağlardı. Kendisine her çeşit elbise yakışırdı. Özellikle askeri üniforma. Yemeğe meraklı değildi. Sabahları hiçbir şey yemez yalnız bir kahve ve sigara içerdi. Öğlen yemeklerini bazen bir dilim ekmekle beraber bir bardak ayran veya limonata oluştururdu. Ekmeği uzun uzun parçalar, ayran veya limonataya batırarak yerdi. Sevdiği ve istediği sayılı yemeklerin başında sade yağlı kuru fasulye ve pilav gelirdi. Bunlardan başka yağ ve yumurta ile ezilmiş beyaz peynirden yapılmış omleti, ekli taze bamyayı ve meyvelerden kavunu severdi.”