Türk sporunun 'altın'da sorun var
A Milli Kadın ve Erkek Voleybol Takımlarımız 2025'te dünya ve Avrupa finaline çıkmasına rağmen kupaya uzanamadı. Türk sporunun yıllardır aşamadığı "final sendromu", istatistiklere bir kez daha acı şekilde yansıdı.
2025 yılı Türk sporunun kronikleşen bir sorununu bir kez daha gözler önüne serdi: Final sendromu.
A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın dünya ikinciliğinin ardından, bu kez de A Milli Erkek Voleybol Takımı Avrupa finalinden mağlubiyetle ayrıldı.
Milli takımlar ve kulüpler düzeyindeki veriler, Türk sporunun en büyük eksiğini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
MİLLİ TAKIMLAR KUPAYA HASRET
Salon sporlarında A Milli takımlar düzeyinde oynadığımız büyük finallerde tablo iç açıcı değil:
- Erkek basketbolu 2010’da, kadın voleybolu ise 2025’te dünya finaline çıktı ancak ikisi de kupaya ulaşamadı.
- Erkeklerde iki, kadınlarda bir Avrupa basketbol finali oynadık. Bu üç final de kayıpla sonuçlandı.
- Kadın voleybol takımı Avrupa’da üç kez finale çıktı, sadece birini kazanabildi.
Toplamda salon sporlarında oynanan 6 büyük (Dünya ve Avrupa) finalde yalnızca 1 şampiyonluk geldi.
Bu da kazanma oranımızın yüzde 16’da kalmasına neden oldu.
KULÜP TAKIMLARINDA DA MANZARA BENZER
A Milli düzeyde kupa sevinci yaşanmasa da kulüpler düzeyinde tablo biraz daha olumlu, ancak orada da final travması dikkat çekiyor.
Türkiye, basketbolda A Milli takım seviyesinde hiç şampiyonluk göremedi. Ancak kadın ve erkek kulüpler toplamda 17 uluslararası kupa kazandı. Buna karşın 30 finalde sahadan mağlup ayrıldı.
Voleybolda ise kulüplerimiz basketbola göre daha başarılı bir grafik çizdi. Uluslararası arenada 29 kupa kazanılırken, aynı sayıda final de kaybedildi. Kazanma oranı ise yüzde 50.
KAZANMAKTA ZORLANYORUZ
Veriler, Türk sporunun büyük maçlarda psikolojik eşiği aşamadığını gösteriyor. Özellikle final karşılaşmalarında yaşanan kayıplar, yalnızca sportif değil, mental bir soruna da işaret ediyor.
2025'te yaşanan üç büyük finalin üçünde de kupaya ulaşılamaması, bu sendromun devam ettiğini açıkça ortaya koyuyor.