Atatürk’ün tanıttığı muhteşem eser
Grigory Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” isimli romanı, bilhassa benim kuşağımın gençliğinde bir şekilde karşılaştığı:
Kimi zaman askerî okullarda, kimi zaman öğretmenler odasında elden ele dolaşan harika bir eserdir…
“Roman” dedim ama aslında pek de öyle değil…
(Bence) Toplumsal kalkınma ve uyanışın adım adım nasıl olabileceğini gösteren bir rehber...
Finlandiya’nın geri kalmışlıktan modern bir ulusa dönüşümünü anlatıyor…
***
Aynı tarzda bir kitabı Türk edebiyatçıların yazıp yazmadıklarını merak edip araştırdım…
Yazmamışlar...
Bizim yazarlarımız daha çok roman formunu seçmişler...
Meselâ, Yakup Kadri’nin Yaban’ı köylü-aydın uçurumunu anlatıyor ama “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” ile benzerliği yok…
Halide Edip’in “Vurun Kahpeye” romanı: toplumsal cehaletle hesaplaşmayı, yozlaştırılmış bir dinin nasıl kötülük ürettiğini ele alır...
Şevket Süreyya Aydemir, “Suyu Arayan Adam” ile aydının yolculuğunu anlatır...
Hepsi topluma rehberlik etmeyi amaçlar ama…
“Beyaz Zambaklar Ülkesinde” gibi “rehber kitap” formatında değildirler...
Benim bulduğum cevap
Neden, “Beyaz Zambaklar Ülkesinde benzeri bir kitap yazılmamış?” diye kendime sorup cevap aradım…
Öncelikle, Türkiye’nin şartlarının, Finlandiya’nın şartlarından çok farklı olduğu gerçeği çıktı karşıma…
Biz Kurtuluş Savaşı’nı verdik, devrimleri yaşadık…
Yani bizde “rehberlik” rolünü, Petrov’un eserini bizzat ordunun ve gençliğin eline tutuşturan Atatürk’ün liderliğinde Devlet üstlendi…
Bence o yüzden Türk edebiyatçıların aynı tarzda bir kitap yazmasına gerek kalmadı...
***
Ama şunu da unutmayalım:
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Türkiye’de bir boşluğu doldurdu...
Bir milletin ayağa kalkması için yalnızca siyasetin değil, öğretmenin, subayın, işçinin de sorumluluk alması gerektiğini hatırlattı…
Sözümün özü
Bizim edebiyatımız farklı biçimlerde aynı mesajı verdi ama Petrov’un kitabı bizde öyle bir yankı uyandırdı ki…
Adeta kendi yerli eserimiz gibi sahiplendik...
İşte belki de bu yüzden Türk edebiyatında birebir eşini göremiyoruz…
Niye niye niye?
Önce 60 adet Toyota kamyonete yüklenmiş yerden yere füzelerle Şam’ı ele geçirmesi için IŞİD bozması İslami terör örgütüne yol verdiler…
Bizimkiler sevindi…
Esad gidince devlet disiplinini tamamen kaybeden Suriye böylece, Gazze’nin İsrail tarafından işgal edilmesi için kolay lokma haline getirildi:
Bizimkiler üzüldüler…
Madem sonunda üzüleceklerdi…
Baştan niye sevindiler?..
Günün sözü
“Cehalet içinde yüzen İslamcılar, içki alemleri yapan padişahları evliya mertebesine yükseltirken, bu ülkede rahat içinde yaşamanızı sağlayan Atatürk’e sövmeniz, saymanız, nankörlük etmeniz kanıma dokunuyor…”.
İlahiyatçı Prof. Mustafa Öztürk