Başarıyla değil, bağlantıyla kazanılan makamlar
Dünkü NEFES Gazetesi manşeti şöyleydi: “Dayısı olan iş buluyor, liyakat lâfta kalıyor...”.
Bu manşet rejimi anlatmak için yazılacak 1000 sayfalık kitaptan daha etkileyiciydi çünkü:
Toplumda adalet duygusunun zedelendiği, fırsat eşitliğinin bozulduğu ve bireylerin emeğinin karşılığını alamadığı bir yapının özeti... Torpilin ve adam kayırmanın, liyakatin önüne geçtiği bir, sisteme sitem cümlesiydi...
Türkiye’de kamu ve özel sektörde yaşanan liyakat sorunlarının, torpilin etkilerinin ve toplumsal sonuçlarının kısaca anlatımıydı...
***
Liyakat, bir kişinin bilgi, beceri, deneyim ve etik değerler doğrultusunda bir göreve uygunluğu demektir… Modern hukuk devletlerinde kamu görevlileri, yeteneklerine göre seçilir ve atanır…
Nepotizm ise genellikle akraba kayırmacılığı olarak bilinse de…
Geniş anlamıyla kişisel ilişkiler ve sadakat esas alınarak yapılan kayırmaları ifade eder…
Türkiye gibi genç nüfusu yüksek, rekabetin yoğun olduğu toplumlarda liyakat ilkesi:
Toplumsal adaletin teminatıdır ancak…
Kamu kurumlarına veya özel sektör pozisyonlarına yapılan atamalarda liyakatin göz ardı edilmesi, bireylerde: “Başarıyla değil, bağlantıyla kazanılır” algısını yerleştirir...
Bu durum: Motivasyon kaybına, beyin göçüne, kurum içi verimsizliğe ve toplumsal güvensizliğe sebep olur... Hem insani gelişimi engeller hem de ekonomik büyümeyi…
Kime yakın olursan kazanırsın
Peki “dayısı olan” deyimi ne demektir…
Kısaca, “İktidar sınıfının imtiyazı” manasında kullanılır…
“Dayı” kelimesi burada sembolik bir figürdür...
Aile bağları, siyasi ilişkiler, cemaat mensubiyeti ya da zümre aidiyeti gibi torpil kaynaklarını temsil eder… Türkiye’de özellikle bürokraside ve kamu kurumlarında bu tür ilişkiler yoluyla işe girme yaygın bir eleştiri konusudur…
Kamu sınavlarında başarı gösteren bireylerin mülâkatlarda elenmesi, torpilin işlevselliğini ve liyakatin “lafta kaldığını” pekiştirir.
Bir ülkede insanlar, eğitimle bir yerlere gelemeyeceğine inanırsa, eğitim sistemine olan güven de sarsılır...
Bu durum: eğitimin sembolikleşmesine, gençlerin umutsuzlaşmasına, nitelikli bireylerin sistemin dışına itilmesine neden olur...
Bunun sonucu olarak toplumda “nasıl daha iyi olurum” değil…
“Kime yakın olursam kazanırım” kültürü gelişir…
Şaka değil, toplumsal çığlık
Torpilin normalleşmesi, devlet kurumlarına duyulan güveni zayıflatır…
Halk, devleti bir adalet ve eşitlik aracı değil, belli grupların güç aracı olarak görmeye başlar...
Bu durum demokrasinin altını oyar, toplumsal barışı bozar ve uzun vadede siyasi istikrarsızlığa zemin hazırlar…
Peki çözüm ne?.. Şeffaflık, denetim, toplum vicdanı ve hukuk ahlâkı…
Yani canlarım, NEFES’in “Dayısı olan iş buluyor, liyakat lafta kalıyor” manşeti bir şaka değil, toplumsal bir çığlıktır...
Bu sözle dile getirilen adaletsizlik, sadece bireylerin hayatını değil, ülkenin geleceğini de olumsuz etkiler...