Birlikte yürümeyeceksek, terörsüz Türkiye hayal olur
Erdoğan geçtiğimiz hafta sonu yaptığı tarihi(!) konuşmanın bir yerinde şöyle dedi:
“AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak birlikte yürüyeceğiz...”.
***
İlk bakışta bu söz, siyasette ezber bozan, hatta belki de cesur bir birliktelik çağrısı gibi görünebilir, ancak biraz daha yakından bakıldığında, bu cümlenin ardında daha karmaşık, hatta oldukça paradoksal bir tablo çıkıyor...
Çünkü ortada garip bir denklem var: Devletin “beka” reflekslerini temsil eden MHP, Kürt kimliğinin ve yerel demokratik taleplerin sözcüsü olarak görülen DEM ve…
Her ikisiyle farklı zamanlarda hem kavga etmiş hem el ele vermiş AKP...
Soruyorum: Bu üçlü, bir masa kuracak ise, o masanın adı “Barış Masası” olabilir mi?..
Barış kiminle yapılır?
Barış, sadece “dün kavgalı olduğun ile” yapılmaz, barış, toplumun tamamıyla yapılır...
Bu yüzden “Terörsüz Türkiye” gibi büyük bir vizyon, ancak toplumun tüm temsilcilerini sürece dahil ederek başarıya ulaşabilir...
Bu bağlamda, CHP’nin (Sanki terörsüz Türkiye’ye karşıymış gibi) bu söylem dışına itilmiş olması, dikkat çekici ve düşündürücüdür...
Yani canlarım CHP, terörsüz Türkiye vizyonuna destek veren bir aktör olarak görülmek bir yana, adeta dışlanıyor... Bu durumda sormak gerekiyor:
“Terörsüz Türkiye”, bir toplumsal mutabakat hedefi mi?..
Yoksa yalnızca yeni bir siyasi koalisyon formülü mü?
Kutuplaşmadan barış çıkar mı?
Eğer “Terörsüz Türkiye” hedefi, yalnızca AKP’nin etrafında toplanan partilerle yürütülecekse, bu hedef eksik kalır… Çünkü güvenlik sorunu sadece dağlarda değil; aynı zamanda şehirlerde, mecliste, sosyal medyada, zihinlerde yaşanıyor…
Bu sürecin gerçek anlamda barışçıl ve kalıcı olabilmesi için: Kürt siyasetinin kriminalize edilmeden sürece dahil edilmesi, Devletçi reflekslerin demokratikleşmeyle dengelenmesi ve en önemlisi:
Muhalefetin bu sürecin düşmanı değil, paydaşı olarak görülmesi gerekir...
Aksi takdirde, “barış” denilen şey, sadece bir medya kampanyasına dönüşür…
İçeriği ise kamuoyundan, en çok da gerçek ihtiyaç sahiplerinden gizlenir…
Kimin barışı, kimin savaşı?
Barış; düşmanı yenmek, muhalefeti susturmak ya da seçimi kazanmak için kullanılan bir slogan olamaz... Barış; ortak gelecek inşasıdır... Bu da kapsayıcı bir vizyon ve çoğulcu bir liderlik ister…
“AK Parti, MHP ve DEM birlikte yürüyeceğiz” diyerek başlayan yol, CHP’yi dışarda bırakıyorsa; bu bir “barış ittifakı” değil, olsa olsa bir “çıkar koalisyonu” olur. Böyle bir zeminde kalıcı çözüm değil, geçici suskunluk üretilebilir ama suskunluk barış değildir…
Sözümün özü canlarım: Birlikte yürüyeceksek, hep birlikte yürüyelim... Yoksa barış, sadece seçilmişlerin masasında pişen bir propaganda yemeği olur ve o yemekte, halkın karnı doymaz...