Devletin zirvesinde Kürt ve Alevi olmak

Türk siyasetinde bazı cümleler vardır ki, yankısı uzun sürer ama anlaşılması zaman alır...

Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, diğeri Alevi olsun” önerisi tam da böyle bir cümledir:

Şaşırtıcıdır, sarsıcıdır…

Ve belki de en önemlisi: Bir eşiği zorlayan ifadedir…

***

Bahçeli gibi yıllarını “beka”, “üniter yapı”, “milli kimlik” gibi kavramlarla geçirmiş bir liderin bu önerisi, ilk bakışta bir çelişki gibi görülebilir...

Ama dikkatli bakarsanız, bu bir çelişki değil, bir zorunlu yüzleşmenin işaretidir…

Çünkü bu ülke yıllardır bazı kimliklerle yüzleşmekten kaçtı…

Kürtler hep “bölücü” paranoyasına sıkıştırıldı…

Aleviler hep “devlet nezdinde mesafeli yurttaş” muamelesi gördü...

Ve şimdi biri hem de bu iki kitleyi en çok karşısına almış bir siyasi lider çıkıp diyor ki:

“Bu iki yarayı, devletin zirvesine çıkararak onarabiliriz…”.

Bu öneri samimi mi?

Ben “samimiyet ölçer” cihazı değilim…

Kaldı ki siyaset bu...

Her sözün bir zamanlaması, her önerinin bir zemini vardır...

MHP’nin son aylarda “demokratik hukuk devletinden giderek uzaklaşan iktidarla arasına belli ölçüde mesafe koyarak” yeni ve ideolojiden arınmış bir siyasi alana yerleşme çabasında olduğunu görüyoruz (Ya da en azından ben öyle görüyorum…).

Bu söz, bir hamle olabilir…

Seçmene bir mesaj…

Muhalefete bir zemin yoklaması…

İktidara bir ayar verme biçimi…

Ama hangi motivasyonla söylenirse söylensin, bu öneri değerlidir...

Çünkü bu ülkede şimdiye kadar kimse, bu iki kimliği aynı cümlede, aynı zirvede anma cesareti gösterememiştir

Bu, bir vitrin mi olur yoksa bir eşik mi?

Asıl mesele bu… Kürt ve Alevi yurttaşlar, sadece görünür olmak istemiyor…

Söz sahibi olmak istiyor…

Karar mekanizmalarında yer alacaklarından emin olmak, bu ülkenin asli unsurları olarak tanınmak istiyor...

O yüzden bu öneri, vitrin için değil, vicdan için yapılmalı...

Eğer bu çağrı samimiyse… Eğer bu öneri gerçekten bir eşit yurttaşlık vizyonuysa…

O zaman Türkiye sadece kimlikleri değil, kırgınlıkları da barıştırır…

***

Ve son söz: “Kürt olmak suç değil, Alevi olmak eksiklik değil… Her ikisi de bu milletin, bu toprağın, bu tarihin asli parçalarıdır…”.

Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı gibi en yüksek devlet kademelerinde bu kimliklerin temsil edilmesi, sadece siyasetin değil, vicdanın da normalleşmesidir…

Ve eğer bu öneri siyasetin diliyle değil, insanın diliyle okunursa…

Belki de bu ülkenin kaderi, ilk kez kendi halkıyla barışır…

***

NOT: Bu makale Bahçeli’nin her dediğini tasdik anlamına gelmemeli, ne amaçla söylediğini açıklaması şartı unutulmamalı…

SON DAKİKA HABERLERİ

Memduh Bayraktaroğlu Diğer Yazıları