Kabul ederseniz ekranlarda tartışalım
Geçtiğimiz hafta pazartesi günü (18.08.2025) “Hem düşük işsizlik hem düşük enflasyon mümkün müdür” başlığı altında yayımlanan yazılarımda bu sorunun cevabını, aklım yettiğince bugün vereceğimi belirttiğimi o günkü köşemi okuyanlar hatırlayacaklardır…
Evet canlarım…
Hem düşük oranlı işsizlik hem düşük oranlı enflasyon ve hem de gerçekçi bir büyüme modeli mümkündür… Ancak öncelikli olan nasıl bir büyüme modeli tercih edileceğidir…
***
Bunun için, hedefli sektörel politikalar olmalı…
DPT derhal kurulmalı ve bugüne kadar:
Bilgisine, deneyimlerine, kariyerine ve kalitesine ihanet ettiğimiz İlhan Kesici görevlendirilmeli…
Neler yapılmalı?..
İşgücü yoğun sektörlere kamu yatırımı (tarım, yeşil enerji, yerli üretim...) yapılmalı...
Hizmet sektörüne değil, sanayiye dönük (İthal ikamesi üreten) büyüme teşvikleri verilmeli...
Aktif işgücü programları, beceri eğitimi, bölgesel istihdam desteklenmeli…
Kadın istihdamı, genç işsizlik gibi alanlarda özel çözümler üretilmeli...
***
Para politikası gelir politikalarıyla uyumlu olmalı…
Asgari ücret artışları ile talep canlandırılmalı ama…
Fiyat baskısı mali araçlarla dengelenmeli...
Fiyat istikrarı sadece faizle değil arz politikalarıyla sağlanmalı…
Gıda, enerji gibi temel alanlarda yapısal arz reformları (stoklama, lojistik, tarım destekleri) gerçekleştirmeli ve...
***
Masallarda geçen “Kırk katır mı kırk satır mı?” sorusunun güncellenmiş hali olarak ülkemizi bir köşeye sıkıştıran:
“Ya o ya bu” zihniyetinin eskidiğini kabul etmemiz lâzım…
Ama biz halen ve hem de yıllardır:
“Ya enflasyon oranı düşük olur ya da işsizlik oranı… İkisi birden olmaz” ilkelliğinde patinaj çekiyoruz…
Çözüm lütfen
Bugünün ekonomik gerçekliği şunu söylüyor:
Akıllı ve çok boyutlu bir politika setiyle hem enflasyonu kontrol altında tutmak…
Hem de istihdamı artırmak mümkündür…
Bunun için, sadece büyümeye değil:
Büyümenin niteliğine…
Sadece faiz ayarına değil:
Arz ve işgücü politikalarına da odaklanmak gerekiyor...
***
Yine sayfam bitti ancak her hafta başı ekonomi konusunda sorunları değil, çözümleri yazmaya devam edeceğim…
Neden “sorunları” değil?..
Sorunları bizzat yaşayan halk, sorunları hiç yaşamayan siyasetçilerden ve ekonomistlerden daha iyi biliyor da ondan… Sorunları halk kadar bilmediği için çözüm de üretmeyen ve sadece sorunları anlatan ekonomistler çözümleri anlatın lütfen…