Öcalan’ın Demirtaş’a karşı duruşunun sebepleri
Kimi çevrelerin iddiası o ki: Öcalan ve Erdoğan Demirtaş’a karşı o halde önce Öcalan’ın Demirtaş’a bakışı üzerinden analiz edeyim…
Öcalan için Kürt siyaseti bir “örgütlü hiyerarşi”, bir “liderlik piramidi” meselesidir…
Onun resmi olmasa da sosyolojik liderliği tartışmasızdır… Demirtaş ise tam tersine:
Demokratik siyaseti savunuyor, silahlı mücadele yerine parlamento zeminini, tek adam önderliği yerine kolektif aklı öne çıkarıyor… Bunu sadece teoride değil, sahada başarıyla uygulayan, bir başka deyişle: kökeni Kürt olmayan ve fakat, hukukun üstünlüğü ile Kuvvetler ayrılığı ilkelerini samimiyetle savunan milyonlarca demokratı olumlu etkileyen tek Kürt siyasetçi…
Onun bu başarılı stratejisi sonucu: Kürt veya başka etnik kökenden gelen gençler Öcalan’ın çizgisinden çok Demirtaş’ın çizgisine yöneldi…
Demirtaş, Öcalan’ın ideolojik alanını sivil alanda daraltmaya başladı ve en önemlisi:
Demirtaş karizmatik bir lider… Bu da her otoriter lider için potansiyel rakip demektir…
Bu yüzden Öcalan’ın çevresi uzun süredir Demirtaş’ı “bağımsızlaşmakla”, “çizgiyi aşmakla” suçluyor…
Erdoğan’ın Demirtaş’a bakışı
Erdoğan’ın en zorlandığı üç isim var: Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş…
Ama Demirtaş’ın yeri diğer ikisinden daha farklı çünkü… Erdoğan’ı en sert eleştiren O, fakat bunu asla düşmanlaştırmadan, mizahla yapıyor…
Üslubuyla, özgüveniyle, zekâsıyla Erdoğan’ın anlatı üstünlüğünü kırabilen tek isim de O...
2015 seçimlerini hatırlayalım…
Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı, Erdoğan’ın bütün stratejisini bozan tarihi bir sözdü… O gün Erdoğan’ın kaybettiği şey sadece oy değil, kontrol duygusuydu…
Ve Erdoğan için en tehlikeli siyasetçi, onu öfkelendiren değil, ona gülen, gülümseyen siyasetçidir…
Demirtaş’ın mizahı Erdoğan’a politik olarak ağır geldi…
Bu yüzden Erdoğan, Demirtaş’ın: siyasete dönmesini, tahliye olup sahaya çıkmasını, Kürt seçmenin yeniden konsolide olmasını kesinlikle istemiyor...
Demirtaş neden alttan almıyor?
Erdoğan ve Öcalan birbirine tamamen zıt gibi görünen iki siyasi aktör ama Demirtaş söz konusu olunca çıkarları aynı noktada birleşiyor çünkü Demirtaş:
Öcalan için: “alternatif lider…”.
Erdoğan için: “alternatif hikâye…”.
Her ikisi için de: “Kontrol edilemeyen bir potansiyel başrol oyuncusu…”.
Kısacası Demirtaş, kimsenin adamı değil… Gücü ise bağımsızlığından geliyor...
***
Neden alttan almadığına gelince:
Demirtaş, “özgürlük karşılığı susma” pazarlığını reddeden bir siyasetçi…
Devlete de örgüte de “benim üzerimden strateji kuramazsınız” demek istiyor…
Örgütün gölgesine girerek elde edilen liderlik, gerçek liderlik değildir...
İktidarın onayıyla kazanılan meşruiyet, gerçek meşruiyet değildir…
Demirtaş, tahliyesini iki kişinin insafına borçlu olmamak için direniyor ve diyor ki:
“Ben özgürlüğümü kişilerin iradesinden değil, hukukun iradesinden alırım.”
Bu duruş ona içeride 8,5 yıl kaybettirdi, ama meşruiyet kazandırdı…
Demirtaş biliyor ki: alttan alarak kazanılan özgürlük, gerçek özgürlük değildir…
Çünkü tarihte hiçbir büyük lider alttan alarak lider olmadı…
Alttan alıyormuş gibi yapmak ise o liderin asla alttan almadığını gösterir ama bunu ancak, kibirsiz rakipler anlar…
O’nun şansı, rakiplerinin önlenemez kibirleri…