“Neler öğrendim” deyince

Faik Bulut (d.1950) ...

1972 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü/FKÖ kamplarına gitti, bir yıl sonra MOSSAD tarafından esir alındı, 7 yıl 2 ay İsrail cezaevinde yattı. Döneme dair “Filistin Rüyası” adlı anı kitabı yazdı...

1980 yılında Türkiye’ye dönünce gazeteciliğe başladı, kitaplar yazdı.

Sanıyorum 30-35 yıllık tanışıklığımız var, aynı yayın organlarında çalıştık, sevgim ve saygım çoktur.

Independent Türkçe bölümünde çalışıyor. Ortadoğu konusunda hayli bilgili olduğu için elimden geldikçe takip ediyorum...

Geçen gün bir videosuna denk geldim. M. Emin Sever’in 2023 yılında yayınladığı “Kürt Tarihinden Bir Kesit/Azadî Örgütü ve Cibranlı Xalid Bey” kitabına övgü yapıp, “ne çok bilgi öğrendim” deyince, kitabı okumaya karar verdim.

Ayrıca aynı yayın organında eski Diyarbakır Milletvekili Altan Tan da kitaba övgüler dizmişti; kitapta ne belgeler vardı ne belgeler… Meraklandım.

Kitabın yazarı M. Emin Sever’i,
1991 yılında SHP-HEP ittifakı ile Muş milletvekili seçilip parlamentoya gelince tanıdım. Sonra, Cem Boyner’in “Yeniden Demokrasi Hareketi/YDH
ve ardından Şerafettin Elçi’nin Katılımcı Demokrasi Partisi/KADEP kurucusu oldu…

Uzatmayayım, kitabı aldım ve
okumaya başladım…

Anılar aldatır

Mehmet Emin Sever, kitabın omurgasını oluşturan ve tarihimizde “1925 Şeyh Sait İsyanı” olarak geçen ayaklanmada yakalanıp idam edilen Miralay Cibranlı Halit’in kardeşi Ahmet’in oğlu...

Ahmet de isyanda aktif rol oynadı, ayaklanma bozguna uğrayınca Suriye’deki Fransız Hükümetine sığındı, genel afla Türkiye’ye
döndü.

Kitap genellikle M. Emin Sever’in babası Ahmet Sever’in anlattıklarına dayanıyor. Keza:

Cibranlı Halit’in oğlu Mahmut Sever veya amcazadesi M. Selim Kılıçoğlu gibi aile anlatımlarından yararlanıyor.

Cibranlı Halit, Şeyh Sait, Şeyh Abdullah gibi isyanın lider kadrosu kardeş çocukları ve kitap geride kalan aile fertlerinin anlatımlarını kaynak olarak kullanıyor…

Sözel tarih önemlidir. Ancak tarih yazımı, anılara pek güvenmez, mutlak gerçek diye kabul etmez. Bilinir ki, insan hafızası yanıltır, hayal gücü ile hakikati birbirine karıştırır, zamanla düşler ile gerçeği ayırt edemez hale gelebilir.

Gerçeğin değil, itibarın kanıtıdır çoğu zaman anılar!

Bu sebeple, her fısıltı süzgeçten geçirilmeden doğru kabul edilmez.

Günümüzde nörobilim
ortaya çıkardı; kurnaz beyin insana hep oyun oynar, tuzaklar kurar ve yaşamın hakikatini budayarak onu kendince şekillendirir. Mesela:

Olmasını/olmak istediğini gerçek gibi anlatır beyin; anıları yeniden yeniden kurgular. Aradığı sonuca kendi istediği yoldan varabilir ama bu genellikle hakikat olmaz.

Eğer yalın gerçeği arıyorsanız hayal gücü divaneliğine kapılmamak şart… Aklın ezeli ölçütü mantıktır.

Örneğin: Kendinden “bir şeyler saklandığına inanan” tutkulu taraftarı kimse ikna edemez. Sadece onun doğruları vardır ve mutlak haklıdır, diğerleri salt iftiradır! Sadece kendisine yapılmıştır haksızlık, vicdansız olan öteki’dir! Sorunu hep kendi dışında arar…

Ki bu tarihin değil, psikolojinin konusudur.

Kitaba dönersem…

Böyle sorumsuzluk olmaz

Tarihimizde “1925 Şeyh Sait İsyanı” olarak geçen ayaklanmanın yüzüncü yılındayız.

Kuşkusuz tarihimizle ilgili daha çok kitaplar yazılsın, tartışmalar yapılsın. Düşünce karşıtlarıyla doğrudur.

Marifet iltifata tabidir

  1. Emin Sever, ailesi ve birinci derece akrabalarının anlatımıyla yazdığı üç yüz sayfalık kitabı bir çırpıda okudum.

Kitap, gerçeği olması gibi arıyor mu, şüpheliyim.

1925 isyanına karşı tek şüphe yok, tek özeleştiri yok, ölçmek, tartmak ve düşünmek hiç yok…

Rivayet, belagat dolu kitapta. Her satırı peşin hükümlü.

Arka arkaya yazdığı yetersiz muhakeme ile, -kendi ifadesiyle yazarsam- “Kürt ulusal özgürlük mücadelesi” propagandası
yapıyor.

Sıklıkla yaptığı retoriğin, öğrenmek ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını hatırlatmak isterim.

Belgesiz dayanaksız güçsüz mübalağalar ile, kurmaca savlarla, genelleştirmeler ile her kötülüğün kaynağı olarak Mustafa Kemal’i bıktırıcı halde tekrarlamasının bir anlamı olmalı: Askeri öğrenci olarak tıp fakültesine giren, tabip asker olarak yıllarca Türk Ordusu’nda görev yapan Dr. M. Emin Sever’in bugün kaleminin düşmanca ithamlar içermesini yadırgadım. 80 yıllık ömründe ne çok kin biriktirmiş! Yazık.

Tarih yazmıyor, fanatizm ruhunu ortaya çıkıyor; kendinden olmayan herkesi safsatayla gözü kapalı düşmanlaştırıyor!

Barışa giden hele bugünlerde adil düşünmek, doğru konuşmak-yazmak gerek.

Hâlâ siyasi rant peşinde koşmanın ne alemi var?

Faik Bulut’a şaşırdım; kitaptan hangi yeni bilgiyi edinmiş,
öğrenmiş?

Ezeli-ebedi düşmanlık üzerine inşa edilen bu kitap, olsa olsa toplumun daha hastalanmasına sebep olur. Böyle aydın sorumluluğu olmaz.

SON DAKİKA HABERLERİ

Soner Yalçın Diğer Yazıları