Bir liberal paydaşın acıklı güldürüsü!

AKP’li Cumhurbaşkanı’nın “Hasan Abisi”, başından itibaren “Liberal paydaş” arkadaşlarıyla birlikte cansiperane iktidarı savunan Hasan Cemal, geçtiğimiz pazar günü CHP’nin Ankara’daki görkemli mitingini büyük bir heyecanla izledi, alkışlarla anlattı!

AKP’nin iktidara gelişinden 2013’e kadar var gücüyle iktidarın arkasında duranlardan biri olan Hasan Cemal, örneğin kumpas yıllarında Ergenekon-Balyoz davalarına yürekten destek veriyor, soruşturmaların daha da derinleştirilmesini isteyenler korosunda ter alıyor hatta şöyle diyordu:

-Balyoz, Ak Parti’yi hedef alan bal gibi darbe planıdır!

Yıllar sonra, iktidarın zirve isimlerinin bile itiraf ettiği gibi, Ergenekon-Balyoz, askeri casusluk davalarının adi bir kumpas olduğu ortaya çıktığında bu paydaşların önemli bölümü buharlaşıverdi. The Taraf gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Yıldıray Oğur mesela “kullanışlı aptallarmışız “itirafında bulundu… Bir kısmı eveledi geveledi “kandırılmışız” diyenler oldu. Peki Hasan Cemal ne yaptı? koca bir hiç! Tek yaptığı 2012 yılında AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu eliyle tarihin çöp sepetine atıldıklarında kendine bir başka yer aramak oldu! Babuşçu bu elemanları paydaş olarak niteleyip ilişkilerini şu sözlerle kesmişti:

-10 yıllık iktidar dönemimizde şu ya da bu şekilde paydaş olanlar, gelecek 10 yılda paydaş olmayacaklar!

AKP İstanbul İl Başkanı gerekçesini de şöyle açıklıyordu:

- Gelecek bir inşa dönemidir! İnşa dönemi onların istediği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle olmayacaklar

İşte Hasan Cemal ve diğer paydaşların bileti böyle kesilmişti!

Paydaşın gözyaşları!

Gelelim günümüze…

Hasan Cemal, uzun yıllar sonra katıldığı CHP mitingini köşesinde şöyle anlatıyordu:

-Uzun yıllardır ilk kez bir eylemi içinde yaşıyorum. Tam bir heyecan fırtınası… Gözlerim yaşarıyor. Özgür Başkan’ın sesi patlıyor: Türkiye’nin bütün demokratları, demokrasiye yapılan darbeye karşı ayaktalar. Bu darbeye karşı direneceğiz, direneceğiz, direneceğiz…

Bitmedi: fotoğraflarla da bezemişti yazısını. Birisi çok anlamlıydı, yumruğunu havaya kaldırmış, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye bağırıyordu. Yazısında bunu da anlatmıştı etraflıca!

Okuyunca “vay arkadaş” dedim, bir insan geçmişini bir çırpıda böyle silebiliyordu demek! Özgür Özel, Hikmet Çetin, Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Hanım ve neredeyse tüm üst düzey yöneticilerle fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmemişti! E, doğrusu da buydu:

-Yeni bir dönüşün başlangıcındaydı ne de olsa!

Aklıma nereden geldiyse, 2014 yılında bu muhteremlerle ilgili kaleme aldığım bir yazı aklıma geldi. Açtım arşivimi, çıkardım o yazıyı. Aynı yazıya “Liberal Paydaşlar-AKP İle Yürüyenlerin Hikayesi” kitabımda da yer vermiştim. Bu tiplerin geçmişini pek güzel anlatıyordu…

Suçluyorum!

Başlığı, Dreyfus Davası nedeniyle Fransa Cumhurbaşkanı’na yazdığı mektupla tarihteki onurlu yerini perçinleyen Emil Zola’dan ödünç almıştım…

Giriş ise Nazım Hikmet’in “Bir Provokatör Üstüne Hiciv Denemeleri” isimli şahane şiirinden küçük bir alıntıyla başlıyordu:

Sen de bilirsin ki,

Jurnal esnafı, senin gibiler,

Tutulup kulaklarından

Birer birer

Teşhir edilirler

Ben sadece söküp

bir fitnenin 32 dişini

Ve Babıali kaldırımlarına döküp

Geleceğini, geçmişini,

Aldım omzuma bu teşhir işini…

Sonra da art arda 32 liberal paydaşın ismini sıraladım; hepsinin isimlerini biliyorsunuz. 3. sırada Hasan Cemal’in adı vardı! Tabii ki 32’den çok daha fazlaydılar ancak Nazım’ın şiirine bir gönderme olsun istemiştim. O nedenle de 32’nci ismin altına “Vesaire” sözcüğünü ekledim! Ve devam ettim:

Bu yazı, iktidara sundukları kalemleriyle, halkın beyninin iğfal edilmesinde büyük hizmetleri geçenleri halka ve tarihe havale etmek için kaleme alınmıştı. Özellikle isim dökümü yapmıştım; unutulmaz hizmetleri, üstlendikleri “yetmez ama evet” misyonu, hiç unutulmamalı, nesilden nesile aktarılmalıydı...

Ancak, iktidarın, büyük bir pervasızlıkla ülkeye ve halka karşı işlediği “günahları” gördükçe, bu isimleri bir kereyle “azat etmeye” yüreğim elvermedi... İşlenen büyük günahlarda, ülkenin açıkça parçalanmaya götürülmesinde, insanların arasına dinsel, mezhepsel kin tohumları ekilmesinde çok ama çok katkıları olmuştu...

Taa, Irak’ın işgalinden başlayarak, “demokrasi”, “insan hakları”, “özgürlük” gibi üzerine milyonların kanı sıçramış sözcükleri hiç sıkılmadan kullanarak, iktidarın ve göbeğinden bağlı olduğu efendilerin Ortadoğu emellerine alet olan, halkın zekasıyla alay eden makaleler kaleme alan, televizyon ekranlarına yalan üstüne yalan kusan da yine onlardı... Bugün ülkenin boğazına dek kirli bir savaşa batmak üzere olmasında “fitnenin 32 dişi ve diğer zevatın” çok büyük günahı vardı...

İşte bu nedenle, onlar bugünün ve yarının insanlarına, gelecek kuşaklara çok iyi anlatılmalıydı. Halk onları çok ama çok iyi tanımalıydı. Tanımalıydı ki, bir daha aynı karanlıklara, aynı acılara, aynı geri kalmışlığa mahkûm olmasın...

Onları sık sık hatırlatmanın her şeyden önce bir yurtseverlik görevi olduğunu düşünerek, paylaşmaya karar verdim…

Ve hiç kuşkunuz olmasın; onlar büyük şairin dediği gibi:

-Bu büyük kavgada değil bir virgül, bir zavallı vesile bile olamayacaklar...”

SON DAKİKA HABERLERİ

Ümit Zileli Diğer Yazıları