Bu denli cehalet hele bir kadına hiç yakışmıyor!

AKP İzmir Urla Kadın Kolları Yönetim Kurulu üyesi Serap Ergani, geçen gün Atatürk’ü arkasında Yunan bayrağı ile paylaşıp altına da şu satırları karaladı:

-Yunan lider Venizelos, 1934 yılında Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Hani Yunan’ı denize dökmüştü?

Okuyunca, “içinde çırpındığı cehalete mi üzüleyim, yoksa marifetmiş gibi ima ettiği alçakça düşünceye mi, tarihten bu denli bihaber oluşuna mı kızayım” bilemedim!

Evet, Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne üstelik kendi el yazısıyla ve Nobel Komitesi Başkanına hitaben yazdığı mektupla aday göstermişti…

Bu müthiş mektubu sütunumda defalarca büyük bir gururla paylaştım. Gerici, yobaz kafanın, Atatürk düşmanlarının anlamayacağını, anlamak istemeyeceğini bilerek yazdım! Neden peki?

-Ortak paydaları Atatürk, Cumhuriyet ve Kemalizm düşmanlığı da ondan!

Yıllarca “solculuk” oynayıp, bugün “Neo liberalizmin” kucağına oturmakta hiçbir sakınca görmeyenler... Dünün dincileri, bugünün takiyyecileri... Dönekler... Ruhunu ve kalemini kiralayanlar... Kısacası, çıkarları için her renge bürünebilen işbirlikçiler bu konuda etle tırnak gibidirler de onun için!

Ancak, Atatürk’e saldıran bir kadın olunca, insan ister istemez üzülüyor. Kadını yüzyıllarca ezildiği, neredeyse üçüncü, beşinci sınıf sayıldığı karanlıktan kurtaran, daha dünyanın büyük çoğunluğu hayal dahi edemezken seçme seçilme hakkı dahil özgürlük ve eşitliği adeta altın bir tepsi içinde sunan bir dehaya böylesine bir terbiyesizlik yapılması iç acıtıyor!

Düşmanının kaleminden Atatürk!

Gelelim Venizelos’un mektubuna…

Atatürk ve cumhuriyete soysuzca saldıranlara yanıt 1934 yılında, daha o tarihten 12 yıl önce Anadolu’dan kovulmuş bir düşman tarafından verilmişti...

-Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından!..

Venizelos’un 12 Ocak 1934’te Nobel Komitesi Başkanı’na yazdığı mektup, Mustafa Kemal’in ve henüz 10 yılını doldurmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin akıl almaz başarısını anlatan binlerce kitap ve makalenin kısacık bir özeti gibiydi...

Yunan Başbakanı, mektubunun girişinde, Yakın Doğu ve Orta Avrupa’nın büyük bir kısmının (Balkanlar) asırlardır çektiği acıları aktardıktan sonra şöyle devam ediyordu:

- Mustafa Kemal Paşa’nın düşmanlarına karşı yaptığı milli harekatın galibiyetle sonuçlanmasının ardından 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması bu istikrarsız duruma son verdi. Bir milletin hayatında bu kadar kısa süre içinde böylesine köklü bir değişim nadir görülmüştür... Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı hızla, sultanlar rejimi yıkılmış ve gerçekten laik bir devlet kurulmuştur. Millet tümü ile çağdaş uygarlıkların önünde yer almak için şevk ile, ilerleme yolunda bir atılım yapmıştır. Barışı takviye hareketi, yeni ve seçkin Türk devletine bugünkü görüntüsünü veren tüm iç reform hareketleriyle birlikte yürütülmüştür... Anadolu faciasının hemen akabinde kendini yenileyen Türkiye’ye, bir anlaşma fırsatı görerek elimizi uzattık. O, bu uzanan eli samimiyetle kabul etti... Barışın borçlu olduğu bu kıymetli katkının sahibi kişi, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’dır. Bu nedenle Yunan Hükümet Başkanı sıfatı ile ben, Mustafa Kemal Paşa’yı Yüksek Nobel Barış Ödülü için aday göstermekle şeref kazanırım...”

Yaa, işte böyle!

“Anadolu İhtilali!”

Daha on yıl önce işgal ettiği, boğazlaştığı bir ülkenin liderini Nobel’e aday gösteren bir başbakan, inanılmaz değil mi?

Bir de dünyaca ünlü İngiliz The Times gazetesinde, 1938 yılında çıkan başyazıya bir göz atalım.

-Avrupa’nın hasta adamını birkaç yılda ilerici modern bir ülkeye ve Balkan Yarımadası’nda, Doğu Akdeniz’de ve Batı Asya’da bir barış ve istikrar abidesine dönüştüren ihtilal (Anadolu ihtilali) gibi sürpriz değişimlere tarihte çok az rastlanmıştır.

Bugün Türkiye herkesin saygısını kazanmıştır. Artık hiçbir yabancı Türkiye’nin içişlerine karışmayı aklının ucuna bile getirmiyor. Komşular, bırakın Türkiye’ye kötülük yapmayı onunla iyi geçinmek ve iş birliği yapmak istiyorlar. Yabancı finans çevreleri; yeni Türkiye’nin, herhangi bir projeyi, ancak ülkenin çıkarları ve iktisadi bağımsızlık doğrultusunda olduğu takdirde görüşülebileceğini artık öğrenmiş bulunuyorlar.

Venizelos, İngiliz gazetesinden dört yıl önce bu tarihi gerçeği görmüş, tüm dünyaya da ilan etmişti!

O kadıncağız, bizzat Kadın Kolları Başkanı tarafından AKP’den uzaklaştırıldı.

-Umarım bu bir fırsat olur ve bu hanımefendi, tarihi okumak ve anlamak için çaba harcar!

SON DAKİKA HABERLERİ

Ümit Zileli Diğer Yazıları