İşbirlikçiler (3)
Bugün size bir takım kişi ve kuruluşlardan söz edeceğim...
Birinci ortak özellikleri Alman olmaları. İkinci ortak özellikleri Alman hükümeti ve istihbarat örgütüyle “çok yakın” olmaları. Üçüncü ortak özellikleri ise bizim yerli malı işbirlikçilerle pek sıkı fıkı olup, eşgüdüm içinde çalışmaları!..
Önce işbirlikçilerin “son kahramanı” Heinz Kramer’in kimliğine bakalım. Geçen yazılarımda da belirttiğim gibi, işbirlikçi kalemlerden biri onu bize gayet güzel anlatmıştı:
-Kramer, Avrupa ve Amerika’da “görevi gereği” Türkiye ile çok yakından ilgilenen bir uzman, bir Türkiye uzmanı!
Devamı var. Kramer Almanya’da özellikle üniversite ve politika çevrelerinde epey şöhretli bir isim. Türkiye ve Ortadoğu uzmanı olarak tanınıyor.
Heinz Kramer ve aynı kumaştan birçok “uzman” bilim adamı ya da araştırmacının “görevli” olarak çalıştığı yerin adı şöyle:
-Wissenschaftliche und Politische Stiftung.
Türkçe adıyla Bilim ve Politika Vakfı. Ebenhausen kentinde faaliyet gösteriyor. Bir alman yazarın kalemiyle tanıyalım bu kuruluşu. Araştırmacı yazar Erich Schmidt Eenbohm’un iki yıl önce yayımlanan “Undercover; Der BND und Die Deutschen Journalisten” adlı kitabının 72. sayfasında ‘Bilim ve Politika Vakfı’nın Alman Dış İstihbarat Servisi BND ile çok yakın ilişkiler içinde olduğu anlatılıyor.’
İnanın, hiç şaşırmadım!..
“Gazeteci eğitimi!”
Makalenin başlığı, “Türkiye’de Alman Vakıfları”
Doğubilimci Tamer Bacınoğlu tarafından kaleme alınan bu yazıda Türkiye’de “kültür hizmeti” adı altında faaliyet gösteren alman Vakıfları; moda ismiyle “Non Govermental Organisations” yani NGO’lar anlatılıyor. Tümünü, isimleriyle, programlarıyla, amaçlarıyla gözler önüne seriyor. Okudukça bulmacanın parçaları birleşiyor. Batılı dostlarımızın bizi ne denli sevdiğini, iyiliğimiz için ne çok “gayret” gösterdiğini bir daha hiç unutmamacasına öğreniyorsunuz! Bu göz yaşartan çalışmaları öğrenmek sizin de hakkınız. İşte bu çarpıcı makalenin en önemli bölümleri:
“Alman parlamentosunda grubu bulunan partilerin vakıflarının yurtdışı etkinlikleri tamamen federal hükümet bütçesinden karşılanır. Konunun uzmanlarından sosyolog Ute Paschner’e göre, Alman parti vakıfları devlet finansmanlı çok özel NGO’lardır ve Alman dış politikasının önemli bir aracı durumuna gelmişlerdir. Bu vakıfların Türkiye’deki hizmetleri, ‘Türk halkına ve politikacılarına demokratik tartışma kültürü öğretmek’ten, ‘Elmalı kereste sanayisini teşvik’e, ‘özelleştirme ve serbest piyasa ekonomisi derslerinden, ‘gazeteci eğitimi’ne kadar çok renkli bir programı içerir!”
Ne kadar ilginç değil mi! Maşallah, hangi taşı kaldırsanız altından NGO yaftalı yabancı vakıflar çıkıyor! Ama beni en çok ‘gazeteci eğitimi’ bölümü ilgilendirdi. Acaba hangi “gazeteciler” ne tür eğitim alıyorlar doğrusu çok merak ettim!
“Yapay ve uyduruk Türk ulusu!”
Devam edelim:
“Bu vakıfların Türkiye’de yürüttüğü etkinlikler tamamen siyasi içerikli olup, diğer projeler sadece kamufle işlevini görmektedir. Ankara ve İstanbul’da şubeleri bulunan bu vakıfların programları şu üç maddeden oluşur:
-Kemalizm’in iflas
ettiğini ve sorunun geçici bir hükümet sorunu değil, ‘yapay ve
uyduruk, Türk ulusunu tepeden inme yöntemlerle yaşatmaya çalışan
Türk devleti olduğunu kanıtlamaya yönelik etkinlikler. Bu çerçevede
üçlü bir strateji izlenir:
- a) Toplumun değişik katmanlarını Kürt sorunu üzerine tartışmaya ve çözüm üretmeye alıştırmak ve buna paralel olarak Kürtçü gruplarla Almanya arasında köprü kurmak.
- b) Toplumun değişik katmanları ile siyasal İslamcıları bir araya getirmek ve buna paralel olarak İslamcılar ile Alman devleti arasında köprü kurmak.
- c) Alevilerin aşırı İslam’a karşı oluşlarını dikkate alarak, Aleviler ile özel görüşmek ve konuyu gerektiğinde Kürt sorununa kaydırmak.”
Türkiye’de şakır şakır “hizmet üreten!” bu vakıfların programlarındaki ilk madde, Heinz Kramer’in kitabındaki görüşlerine neredeyse tıpatıp benziyor.
-Hayret ki hayret!
Daha sırada, bu “NGO” etiketli vakıfların isimleri, Türkiye sathında yaptıkları “çook yararlı” hizmetler, Türkiye, Türk insanı ve Mustafa Kemal Atatürk hakkında neler düşündükleri, neler planladıkları var. Ama yine yerim bitti. Yarın, yerli malı işbirlikçilerimizin kimlerle kol kola girip, hangi “kalkındırma yardımlarından” faydalandıklarını anlatacağım!