Merdan, Fatih ve havaya atılan dosya!

Merdan Yanardağ, bir ay önce 27 Ekim 2025’te tutuklandı… Neydi atfedilen suç?

-Casusluk!

Sokaktaki birine, hatta bir çocuğa sorsanız kahkahalar dolusu yanıt alacağınız böylesine itibarsızlaştırıcı bir iddia ile ilgili daha ifadesi bile alınmadan, kurucu genel yayın yönetmeni olduğu TELE 1 televizyonuna kayyım atandı, iyi mi!

İfadesinde, tüm suçlamaları reddeden Merdan, tarihe armağan ettiği savunmasında şöyle diyecekti:

-Saçmalığın bu kadarı da olmaz!

Sevgili kardeşim Merdan, son kitabını da Silivri zindanında imzalamak zorunda kaldı! İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve onun seçim kampanyası direktörü Necati Özkan ile ortaklaşa işlediği ileri sürülen casusluk suçlamaları ile ilgili olarak verdiği ifadesinde, gençliğinden bu yana emperyalizm ve Siyonizm’e karşı mücadele ettiğini belirterek şu vurguyu yaptı:

-Ben sol görüşlü ve yurtsever bir gazeteciyim. Ülkemin aleyhine halkımızın aleyhine bir faaliyet içinde olmam düşünülemez…

Eminim şu sıralar yazmayı, yeni projelere kafa patlatmayı bitmez bir enerji ve hırsla sürdüren tanıdığım Merdan’ın azmini kırmak olanaksızdır!

-Özledik sevgili
kardeşim…

Kaçma şüphesi!

Fatih Altaylı 22 Haziran tarihinden bu yana yaklaşık 5,5 aydır tutuklu olarak Silivri zindanında tutuluyordu. Neydi iddia edilen suçlama?

-Cumhurbaşkanına tehdit!

Nasıl tehdit etmişti peki? Osmanlı tarihinden vermiş olduğu bir örnekle! Konunun uzmanı tarihçiler, hukukçular bu iddiaya tepki gösterdi “mesnetsiz” buldu ve tek başına bir gazetecinin nasıl olup da böyle bir tehdidi gerçekleştirebileceğini dahi sordu! Fatih mahkemede verdiği savunmasında da bu iddianın hem kendisine hem de Cumhurbaşkanı’na haksızlık olduğunu belirterek şöyle konuştu:

-Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanlığı’nda 4 bin personel çalışıyor!

Fatih, yaptığı yayın sonrasında Cumhurbaşkanının programında hiçbir değişiklik olmadığını da anlattı. Sonra ne oldu? 4 yıl 2 ay hapse mahkûm edildi ve tutukluluğunun devamına karar verildi… Gerekçe çok çarpıcıydı:

-Kaçma şüphesi nedeniyle!

İçerdeyken dahi yüzbinlerce kişiye “boş koltukla” program yapan, zaten çarptırıldığı cezanın önemli bölümünü yatmış olan değerli bir gazeteci, tüm itibarını paketleyip yurdunu terk edecekti öyle mi? Acaba vatan toprakları üzerinde yaşayan kaç kişi inanırdı buna?

Karar açıklandığında, Fatih elindeki savunma dosyasını havaya fırlatmış.

-Eminim o dosya adalet mahkûm edildiği karanlıktan çıkana dek o mahkeme salonunda bulunduğu boşlukta asılı kalacak!

Ayrıca, almış olduğu, “YouTube programına” geri dönme kararına da çok sevindim. İki elim kanda da olsa izleyeceğim…

Birisi 30 küsur yıllık dostum, diğeri radyo programında “Halef-Selef” olduğum iki değerli gazeteci arkadaşımın zindandan çıktığı ve halka karşı aydınlatma görevini hakkıyla yerine getirdiği günleri de göreceğiz!

-O aydınlık günlerin umuduyla…

Kurultaya katılmamış!

Çok da iyi olmuş!

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum… Dün başlayan CHP Kurultayı’na Genel Başkan Özgür Özel tarafından davet edildiğini duyduğumda, gelmeyeceğini bildiğim halde “aman ha” diye düşünmüştüm!

Gelseydi, o salondan nasıl çıkacağını üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordum! İmralı ziyareti ve yolsuzluk iddiaları hakkında CHP’yi açıkça hedef alan bir eski genel başkan sizce nasıl karşılanırdı, yanıtını siz verin!

Haa, bu arada Özel, Kılıçdaroğlu’nun tüm sınırları ihlal eden açıklamaları karşısında bir süre sessiz kaldıktan sonra şöyle konuşmuştu:

-Kemal Bey’in bu açıklamasının parti tarihinde bir istisna olacağını ümit ediyorum!

Valla, ben hiç de öyle bir ümit taşımıyorum! Tam tersine, yeni “salvolara” hazır olunması gerektiğini düşünüyorum… Kemal Bey’e “vefa gösterilmesi” yolunda konuşanlara da bir cümleyle anımsatmak isterim:

-Kılıçdaroğlu’na vefa demek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucu başkanı Büyük Devrimciye büyük vefasızlık ve ihanet anlamına gelir, affı da yoktur!

İşte gördünüz, kurultaya gelemedi. Kendisine yakışanı yaptı. İktidarın sesi Sabah Gazetesi’ne röportaj verdi.

SON DAKİKA HABERLERİ

Ümit Zileli Diğer Yazıları