Vatansız solcular!

Aslında, sol adına ne varsa tavan arasına kaldırdıklarından bu yana neredeyse yarım asır geçti!

Daha önceki yıllarda bile, solun vazgeçilmez temeli olan anti emperyalist duruştan sıyrılmaya, “Tam Bağımsız Türkiye” sloganından kurtulmaya hazırdılar... En büyük yetenekleri, amip hızıyla bölünmek, kendi gettolarını, kendi çetelerini yaratmak, gencecik çocukları “devrim”, “sosyalizm” yalanlarıyla ateşe sürmek, o çocukların üzerinden elde ettikleri rantın üzerine yatmaktı...

Devrimci önderlerin, Denizlerin, Mahirlerin, Kaypakkayaların, Sinan Cemgillerin, yurtdışında sürgünde ölen Hikmet Kıvılcımlıların yani gerçek devrimcilerin ve sosyalistlerin alçakça yok edilmesi, tasfiyeye uğraması da bu beşinci sınıf tiplerin meydanı iyice boş bulmasını, dizginleri ele geçirmesini sağladı ne yazık ki...

Başına geçtikleri, “örgüt” adını verdikleri yapılar, aslında mafya tipi ilişkilerin geçerli olduğu, tek adama dayalı haraç ve kaba güç şebekeleriydi. Ele geçirdikleri, inandırdıkları gençleri, gözlerini kıpmadan harcadılar... Durumun farkına varan, baş kaldıranları acımasızca un ufak ettiler...

Kurdukları düzene tehdit olabileceğini düşündüklerini ölüme göndermekten bile çekinmediler... Ve beyler, paşalar gibi yaşam sürdükleri bu düzenin mezesi olarak hep o sözcükleri, “devrimi”, “Sosyalizmi” afişlerde, broşürlerde, beş para etmeyecek kitap müsveddelerinde hiç utanıp sıkılmadan kullandılar

-Halkı gerçek devrimcilerden, gerçek sosyalistlerden uzaklaştırmayı da başardılar tabii!

12 Eylül’ün büyük katkısı!

12 Eylül karşıdevrimi bir yanıyla da turnusol kağıdı görevi yaptı...

Faşizm, solun üzerinden bir buldozer gibi geçerken, yüzbinlerce insan işkencelere yatırılır, onlarca genç darağaçlarında sallandırılırken, bu tiplerin bir bölümü kapağı yurtdışına attılar ve aynı alçakça düzeni Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, Belçika’da, Hollanda’da, İsveç’te sahneye koymaya başladılar.

Gitmeyenler ise kabuk değiştirmeye, üzerlerinde zaten eğreti duran sol kimliklerinden soyunmaya başladılar. Sol ideolojinin iyice gözden düşürülmesi, ülkenin tamamen sağcı ideolojiye teslim olması sürecinin piyonları olarak cansiperane hizmette bulundular.

Ağırlıklı bölümü iş adamı oldu zaten! Öyle olunca yeni bir tanrı ve yeni bir ideoloji de gerekiyordu tabii!.. Bir bölümü açıkça Liberalizm sözcüğünü telaffuz etmeye başladı. Sapına kadar Özal müridi kesiliverdi!

“Bağımsızlık değil, karşılıklı bağımlılık!”

Solculuk etiketinin hala para ettiğini düşünen, aydın, gazeteci, iş adamı kılıklı dönekler ise bu etiket altında vatansıza dönüştü...

En gerici, en hırsız, en vatansız iktidarları işte o etiket altında desteklediler. Onlar için “bağımsızlık” boş bir laftı artık, günümüzde olması gereken “karşılıklı bağımlılıktı!”. Örneğin Türkiye ile ABD birbirine karşılıklı bağımlıydı, iyi mi!

Yani dünyanın en büyük emperyalisti ile ekonomisi 18. Sırada yarı bağımlı Türkiye birbirine bağımlıydı! Üstelik bu soysuzca yalanı ekranlarda pazarlamaktan da geri durmadılar...

Bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin memuru olmayı içlerine sindirebilen, sosyalizmden hiçbir şekilde nasibini almamış, sosyalist etiketli zevat için, Sovyetler birliğinin yıkılması dönekliklerine de şahane bir bahane oldu. Artık ABD’nin neo-liberal ideologlarının eteğine dilediklerince yüz sürebilirlerdi...

-Kral öldü, yaşasın yeni kral derken hiç yüzleri kızarmadı...

Ama “sosyalist” sıfatı altında geldikleri son nokta gerçekten “pes” dedirtti!..

Yıllar önce bir televizyon kanalındaki tartışma esnasında “solcu olmanın, sosyalist olmanın temel kriteri anti emperyalist olmaktır” sözlerine bu tiplerden birinin verdiği yanıt, vatansız solun hangi içler acısı noktalara savrulduğunu açıkça gösteriyordu:

-Anti emperyalizm yabancı düşmanlığıdır!

Vah ki vah! Televizyon ekranında iki de bir “sosyalist olmanın en önemli değeri vicdandır” diye kostaklanan bu döneklerin, Kapitalizmin son aşaması olan vahşi emperyalizme karşı olmayı, ırkçı parti ideolojisi ile eşdeğer düzeyde tutabilecek denli zavallı, piyon durumuna dönüşmesi nasıl bir duygu, nasıl bir vicdandı acaba?

-Bugünlere nasıl sürüklendik diye kahrolanların asla unutmaması, unutturmaması gereken en önemli noktalardan biri de işte budur!

SON DAKİKA HABERLERİ

Ümit Zileli Diğer Yazıları