Şehriban Kıraç / NEFES
ABD Başkanı Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşları dünyada ciddi bir belirsizlik yarattı. Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen’e göre Türkiye için açıklanan yüzde 10’luk ek vergi miktarı önümüzdeki dönemlerde yükseltilebilir. TÜSİAD başkanlarına yönelik soruşturma ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile ilgili de Ülgen, “Türkiye demokrasi ve hukuktan uzaklaşma lüksüne sahip değil” dedi. Ülgen ile tarife savaşları, ekonomi ve siyasette yaşanan son gelişmeleri konuştuk.
* Trump’un başlattığı ticaret savaşları ekonomileri altüst etti. Gelinen aşamayı değerlendirir misiniz?
Geldiğimiz aşama belirsizlik aşaması. Şu anda belirsizliğin tam ortasındayız. Belirsizliğin bu kadar artması dünya ekonomisine, tarifelerin yüksekliğinden daha büyük zarar veriyor. Belirsizlik olduğu zaman şirketler yatırım ve üretim kararlarını doğru düzgün alamaz hale geliyor. ABD Başkanı başta Çin olmak üzere birçok ülkeye yüksek tarifeler açıkladı. Sonra AB’ye 90 gün süre tanıdı. ‘Hepsiyle müzakereye oturacağım ve sonrasında kesinleşecek’ dedi. Kimse üretim yaptığı coğrafyaya uygulanacak kalıcı tarifelerin ne olacağını bilmiyor. Diğer ülkeler de ABD’ye tarife misillemeleri yapacak. Böyle bir domino etkisini göreceğiz. Bu Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren bir durum.
TÜRKİYE OLUMSUZ ETKİLENİR
* Türkiye bu süreçten zarar mı görür?
Türkiye’ye yönelik Çin kaynaklı ithalat baskısı artabilir. Türk ihracatçısı bakımından rekabet ettiğimiz coğrafyalarda Çin’in daha şiddetli rekabeti olabilir. Ama yüksek tarifeler nedeniyle Çin’in dışlandığı pazarlarda Türk ihraç ürünlerinin rekabet şansı da artabilir.
* Hangi senaryo ağırlık basar?
İki etkinin hangisi ağır basacak, bu çok belirsiz. Ülke ve sektör bazında değerlendirmek gerekecek. Türkiye sadece Çin’le rekabet etmiyor. Mesela Meksika tekstil bakımından önde gelen bir ülke. Yüksek tarifeler nedeniyle dünya ekonomileri resesyona girecek. Talebin azalması ihracatı olumsuz etkileyecek. Bu durum Türkiye’yi de olumsuz etkiler.
VERGİ DAHA DA ARTABİLİR
* Ticaret savaşının kazananı Çin mi ABD mi olur?
İkisi de kaybeder. Ama Çin tabii daha fazla kaybeder. Çin 400 milyar dolar civarında ihracat kaybıyla karşılaşabilir. ABD’nin de uluslararası alanda rekabetçiliği azalacak. ABD tüketicisi daha yüksek enflasyonla karşılaşacak.
* AB’ye 90 günlük süre tanındı, bir orta yol bulurlar mı?
Avrupa Birliği ile bir orta yol bulmaları zor. ABD’nin taleplerini Avrupa Birliği’nin kabul edeceğini zannetmiyorum. Bir daha eskiye dönülmeyecek. Ekonomik öngörülebilirlik çok büyük yara alacak.
* Trump Türkiye için yüzde 10 ek vergi koydu, bu artabilir mi?
Türkiye ile ABD arasında bir ticari müzakere başlayacak. Türkiye’ye ilave vergi gelebilir. Yani bu ihtimali hiç göz ardı etmemek lazım.
* Türkiye ekonomisi zor bir dönemden geçiyor. Şimşek öncülüğünde uygulanan ekonomi programını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimşek programı doğru bir program, ama yeterli değil. Kemal Derviş döneminde uygulanan program çok daha derinlikliydi. Ancak şu anda gördüğümüz çok daha para, faiz politikası ve döviz kurunun tutulması üzerinden enflasyon düşürmeye çalışan bir program. Reçetenin daha kapsamlı olması gerekiyor. Enflasyonu yaratan yapısal sorunlara da el atılması gerekiyor. Bir de işin kredibilite tarafı var.
VATANDAŞA RAHAT GÜN GÖRÜNMÜYOR
* TÜSİAD başkanlarının mahkeme koridorundaki görüntüsünü yabancı yatırımcıyı endişelendirdi mi?
Tabii... Çünkü bunlar nihayetinde Türkiye’de demokratik normların ne kadar gelişmiş olduğuna dair bir sembol taşıyor.
* Vatandaşı nasıl günler bekliyor?
Vatandaş bakımından kısa dönemde bir rahatlama olmayacak. Enflasyon hâlâ yüksek ve faizler yeniden yükseldi. Dezenflasyon programında 4-5 ay geriye gittik. Bu da vatandaş açısından zor dönemin uzadığına işaret ediyor. 2026 sonuna kadar içeride büyümeyi teşvik edecek, rahatlama sağlayacak bir ekonomik ortam olmayacak.
BEŞ AY ÖNCESİNE DÖNDÜK
* Faiz yükseltildi, indirildi, şimdi yine yükseltildi, bu ekonomiye zarar vermiyor mu?
Bu programı zorlayan ve zaman kaybettiren bir durum. Faizde beş ay öncesine döndük.
* TÜSİAD başkanlarına dönük soruşturma, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması. Bunlar dışarıdaki yatırımcıda nasıl algılanıyor?
Türkiye’nin yabancı yatırım çekme performansı maalesef ekonominin büyüklüğüyle orantılı değil. Mesela 2006, 2007, 2008’de Türkiye yılda 20 milyar dolara yakın yabancı sermaye çeken bir ülke olmuştu. Ülkede doğru işler yapıldığı zaman gerçekten yatırım geliyor. Geçen yıl Türkiye’ye gelen yabancı sermaye rakamı 11 milyar dolar. Yabancı yatırımcı gözüyle bakıldığında yatırımlar gelmiyorsa, demek ki bizim yabancı sermaye tarafındaki performansımız yeterli değil. Burada çok ev ödevlerimiz var.
* Nedir o ödevler?
Bu kısmen Türkiye’nin makroekonomik istikrarıyla, ülkenin hukuk düzeniyle ve öngörülebilirliğiyle ilgili. Eğer sonuç şu an yaşadıklarımızsa, demek ki arka planda yabancı yatırımcı bakımından burası yeterince cazip değil. Ayrınca, şu anda Türkiye’ye ciddi bir fırsat penceresi açıldı. Dünyada tedarik zincirleri yeni coğrafyalar arayacak. Türkiye’nin bu fırsatı kaçırmaması için yapısal reformlara hız vermesi gerekiyor.
HUKUKTAN UZAKLAŞMA LÜKSÜMÜZ YOK
* Önümüzdeki dönemde ekonomiyle ilgili öngörüleriniz neler?
Türkiye, demokrasi ve hukuk eksikliğini gidermediği zaman ekonomik olarak da performansını üste çekemiyor. Türkiye demokrasi ve hukuktan uzaklaşma lüksüne sahip değil. Yabancı sermaye çekmeye muhtacız.
Bu konuda iyi performans gösterebilmenin şartı da demokrasi ve hukuktan geçiyor. Hukuk, demokrasi, ekonomi ilişkisinin çok iyi oturtması gerekiyor. Aksi takdirde ekonomik zorluklardan, ekonomik şoklardan kurtulmak mümkün olmayacak.