Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Sahte diploma konusuna da değinen Erdoğan şunları söyledi:
- "Dün akşam saatlerinde Balıkesir Sındırgı ilçemizde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Enkazdan çıkarıldıktan sonra vefat eden bir vatandaşımıza Allah’tan rahmet, hastanelerde tedavileri süren altı kardeşimize acil şifalar diliyorum.
- Depremin haberini alır almaz İçişleri Bakanımızı ve Sağlık Bakanımızı hiç vakit kaybetmeden ilçemize yönlendirdik. Kabinemizin tüm üyelerini teyakkuza geçirdik. Biz de yürütülen çalışmaları anbean takip ettik. Arama kurtarma çalışmaları tamamlandı. Hasar ve zarar tespit çalışmaları sürüyor. Bakan arkadaşlarımız kendi alanlarıyla ilgili bilgileri çok şeffaf bir şekilde kamuoyumuzla paylaştılar. Devletimizin tüm kurumları depremden etkilenen vatandaşlarımızın yanındadır.
- Yaşanan her deprem ve sarsıntıyla depreme hazırlık konusunun önemini tekrar hatırlıyoruz. Hükümetimizin kentsel dönüşüm başta olmak üzere yapı stokumuzun yenilenmesi noktasındaki gayretleri bilinmektedir. Ancak hep söylediğimiz gibi bu, merkezi idarenin tek başına altından kalkabileceği bir yük değildir.
- İktidarı, muhalefeti, yerel yönetimleri ve elbette şehir sakinleri ile beraber el ele verip bu mücadeleyi seferberlik ruhuyla yürütmemiz şarttır. Bu konuda artık bir mutabakat oluşmalıdır. İdeolojik ön yargılar terk edilmeli, herkes elini taşın altına koymaktan kaçmamalıdır. Biz bunu sağlamak için her türlü iş birliğine açığız. Rabbim, ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza eylesin diyorum.
"SÜRECİ ENFEKTE EDECEK SÖYLEMLERDEN UZAK DURULMASI ŞÜPHESİZ ÇOK MÜHİMDİR"
- Aziz milletim, bugün henüz 15 yaşındayken şehit olan Eren Bülbül evladımız ile Jandarma Astsubay Ferhat Gedik’in şehadetlerinin 8. yıldönümü. Vatan için, bayrak için toprağa düşen bu iki kahramanımızı bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Şehitlerimizin uğruna hayatlarını feda ettikleri mukaddes emanetlere sahip çıkmaya inşallah devam edeceğiz. Terörsüz Türkiye hedefimize mutlaka ulaşarak kahraman şehitlerimizin ve gazilerimizin fedakarlıklarının boşa gitmediğini göstereceğiz.
- Geçen hafta bu hedefe giden yolda anlamlı bir adım daha atıldı. Muhalefet partilerinin de katılımıyla kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, milli iradenin tecelligahı olan Meclisimizin süreci sahiplenmesi ve desteklemesi bakımından son derece kıymetlidir. Bu sahiplenmenin gerçekleşmesinden memnuniyet duyuyoruz. Komisyonun ilk iki toplantısında kararların oy birliği ile alınması ise ümit verici bir başka gelişmedir. Bu yapıcı yaklaşımın sürdürülmesini temenni ediyoruz. Bir günden beri bu konuda tavrımız gayet nettir. Milli meselelerde milli duruş sergilemek, siyaset kurumunun millete karşı görevidir.
- Türkiye hepimizin ortak yurdudur. Bu devlet Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Alevi’si ve Sünni’siyle 86 milyonun her bir ferdinin devletidir. Her karışında bir şehidin yattığı bu topraklar bizim ebedi vatanımızdır. Siyasi görüşlerimiz, hayat tarzlarımız, kökenlerimiz, fikirlerimiz farklı olsa bile hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin asli sahipleriyiz. Aynı evin fertleriyiz. Ne farklılıklarımız, ne siyasi rekabetimiz, ne de günlük tartışmalar bunun önüne geçemez, geçmemelidir. Hiçbirimiz buna izin vermemeliyiz.
"TERÖRDEN İLANİHAYE KURTULMAMIZ İÇİN TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE BİR FIRSAT PENCERESİ ARALANMIŞTIR"
- 86 milyonun bekasını, güvenliğini, huzurunu ve istikbalini ilgilendiren böyle bir meselenin çözümünde sorumluluk sahibi herkesin katkısını, desteğini, yol gösterici eleştirisini bu bakımdan ayrıca önemsiyoruz. Komisyon çalışmalarında 'ehem-mühim' tercihinin çok iyi yapılması, süreci enfekte edecek söylemlerden uzak durulması şüphesiz çok mühimdir. Milletin yeşeren umutları ümit ederiz ki gündelik siyasetin mevzi kazanma hesaplarına kurban edilmez. Terörden ilanihaye kurtulmamız için Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi aralanmıştır. Bunu ziyan etmenin vebali ağır olacaktır. Komisyonun, milletimizin beklentilerine uygun şekilde Terörsüz Türkiye çabalarının başarısı için üzerine düşeni layıkıyla yapacağına inanıyorum.
- Gerek Cumhur İttifakı gerekse hükümet olarak bizler de komisyonun çalışmalarına her türlü desteği veriyoruz. Cuma günü Milli Savunma ve İçişleri Bakanımız ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımız komisyona kapsamlı sunum yaptılar, üyeleri bilgilendirdiler, soruları açık yüreklilikle cevapladılar. Hep beraber akan kanı durduralım, acıyı ve gözyaşını dindirelim. Milletimize karşı mesuliyetimizi hakkıyla yerine getirelim istiyoruz. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum.
"TERÖR DEVLETİ İSRAİL’İN VAHŞETİ KARŞISINDA EN NET TEPKİYİ VEREN ÜLKE TÜRKİYE’DİR"
- Hafta sonu Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir telefon görüşmesi yaparak İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal planlarını değerlendirdik. Türkiye’nin bu konudaki kararlı duruşunu kendisine ifade ettim.
- Netanyahu ve katliam şebekesinin siyasi ömürlerini uzatmak uğruna bölgemizi felakete sürüklemelerine izin vermeyeceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanlarını olağanüstü toplantıya çağırdık. Gazze’deki vahşeti durdurmak, açlıktan kırılan Gazzeli kardeşlerimize insani yardımları ulaştırmak için tüm imkanlarımızı seferber ettik. Terör devleti İsrail’in vahşeti karşısında en net tepkiyi veren ülke Türkiye’dir.
"AZERBAYCAN’A YÖNELİK KISITLAMALARIN GÜNDEMDEN DÜŞECEK OLMASI SEVİNDİRİCİDİR"
- Cumartesi günü Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir telefon görüşmesi yaptık. 8 Ağustos’ta Washington’da varılan mutabakat, Güney Kafkasya’da kalıcı barışa giden yolda tarihi bir adımdır. Azerbaycan’a yönelik kısıtlamaların gündemden düşecek olması sevindiricidir. Bugün de aynı konuyu Ermenistan Başbakanı Paşinyan ile görüştük.
- Yarın Gürcistan Cumhurbaşkanı’nı Ankara’da ağırlayacağız. Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Afrika’dan Orta Asya’ya sulh ve sükunun hakim olması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
- Aziz milletim, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz için kritik önemdeki Yüksek Askeri Şura'mızın 2025 yılı toplantısını 5 Ağustos Salı günü başarıyla İcra ettik. Şura kararlarıyla bir üst rütbeye terfi eden, görev süreleri uzatılan, yeni görev yerlerine atanan subaylarımızı tekrar tebrik ediyorum. Emekliye sevk edilen subaylarımıza da devletimize yaptıkları hizmetler için teşekkürlerimi iletiyorum.
"ENFLASYON 14 AYDIR ARALIKSIZ DÜŞÜYOR"
- Turizm alanında da önceki hafta müjdeli haberler aldık. 2025 yılının ilk 6 ayında 25,8 milyar dolarla tüm zamanların gelir rekoru kırıldı. Bu geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7,6 artış anlamına geliyor. Bu senenin ilk 6 ayında 26 milyon 389 bin ziyaretçiyi ülkemizde ağırladık. 2025 yılı ilk 6 ayında yabancı turist gecelik harcaması yüzde 10 artışla 121 dolara çıktı.
- 2025 yıl sonu hedefimiz olan 64 milyar dolar turizm gelirine emin adımlarla ilerliyoruz. Şunu da memnuniyetle belirtmek durumundayım: Enflasyon 14 aydır aralıksız düşüyor. Temmuz ayında hem yıllık enflasyon hem de gıda enflasyonu son 44 ayın en düşük seviyesini gördü. Temel mallarda enflasyon yüzde 20,7'ye indi. Enflasyonun direncini artıran kiralarda da düşüş başladı. Ancak halen arzu ettiğimiz seviyede değil. Deprem Bölgesindeki çalışmalar tamamlandıkça konut arzını artırmaya dönük projelerimiz daha da hızlanacak. Sanayi üretimimiz de hamdolsun iyi gidiyor.
- Reel sektöre kulak verdik. KOBİ tanımını değiştirdik. Artık daha fazla işletme KOBİ desteklerinden yararlanabilecek. Merkez Bankası rezervlerimizde mayıstan bu yana hızla artıyor. Ana muhalefetin Türkiye ekonomisini baltalamaya yönelik tüm çabalarına rağmen brüt rezervlerimiz 169 milyar dolara çıktı. Yine muhalefetin kışkırtmalarına rağmen kamu işçilerimizle yürütülen görüşmelerde uzlaşıyla sonuçlandı. Önemli iyileştirmeler içeren protokolün kamu işçilerimiz ve çalışma hayatımız için tekrar hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
"TÜRKİYE’NİN YÜKSELİŞİNE, ALLAH’IN İZNİYLE, KİMSE ENGEL OLAMAYACAK"
- Aziz milletim, basınımızın değerli mensupları, burada özetin özeti olarak anlattığım başlıklara bakmak bile ülkemizin asıl gündeminin ne kadar dikkat gerektirdiğini anlamak için yeterlidir. Üç kıtanın merkezinde yer alan Türkiye, farklı cephelerde gelecek asrını şekillendirecek çok çetin bir mücadele yürütmektedir. Biz buna 'Türkiye Yüzyılı’nın inşası mücadelesi' diyoruz. Bir kere daha şunu açık ve net söylemek isterim: Türkiye’nin yükselişine, Allah’ın izniyle, kimse engel olamayacaktır. Ülkemizin çeşitli ayak oyunlarıyla denklem dışına itilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Tabii burada şu acı gerçeği de üzülerek ifade etmek mecburiyetindeyim: Bu zorlu yolculukta karşımıza sadece dışarıdaki düşmanlarımız dikilmiyor. Onlarla birlikte içerideki uzantıları ve taşeronlarıyla da mücadele ediyoruz.
- 2002 yılında AK Parti’nin iktidara gelmesiyle rant muslukları kesilen, imtiyazlarını kaybeden, uzun yıllar sonra halkla eşitlenen çevreler; tam bir gözü dönmüşlükle kaybettiklerinin rövanşını alma hırsıyla hükümetimiz üzerinden devlete ve milletimizin kurumlarına saldırmaktadır. Bakınız, daha önce de farklı vesilelerle söyledim: Şahsımız dahil hiç kimse 'layüsel' değildir, eleştirilemez değildir. Yapıcı eleştirilere hiçbir zaman kulaklarımızı tıkamadık. Tam tersine bunları dikkatle değerlendirdik. Hatta ülkeye ve millete hayrı dokunan eleştirilerin gereğini, hiçbir komplekse kapılmadan yaptık.
- Ama eleştiri bahanesiyle ülkemiz içinde 5. kol faaliyeti yürütülmesine de rıza göstermedik. Bizim değişmez ilkemiz şudur: Milletimize karşı su gibi berrak, toprak gibi mütevazıyız. Ancak devletin itibarını, milletin kazanımlarını hedef alan hadsizlere had bildirmeyi de 40 yetime kaftan giydirmekten evla görürüz. Siyasi hayatımız bütünüyle daima bu hassasiyetle hareket ederek geçti. Bundan sonra da çizgimizi, duruşumuzu inşallah bozmayacağız.
SAHTE DİPLOMA KONUSU
- Son haftalarda yaşanan tartışmalar, Türkiye’nin halen en büyük sorununun; siyasi rekabeti yıkım siyasetine çeviren, hükümeti yıpratmak için devletin kurumlarını itibarsız hale getirmeyi meşru gören çarpık muhalefet anlayışı olduğunu bir kez daha teyit etmiştir. Biliyorsunuz, önce LGS sonuçları üzerinden imam hatip okullarına yönelik bir linç kampanyası yürüttüler.
- Bursa’daki bir okulumuzun duvarına astığı tebrik mesajını çarpıtarak sınav üzerinde şüphe oluşturmaya çalıştılar. Yüz binlerce gencimizin umutlarıyla, hayalleriyle, tertemiz duygularıyla oynadılar. İddialarının hepsinin yalan olduğu ortaya çıkınca, erdemli davranıp özür dilemek yerine hiçbir şey olmamış gibi sessizce köşelerine çekildiler.
- Daha sonra Manavgat’taki rüşvet skandalını aklamak için emniyet ve yargı mensuplarımıza kumpas iftirası attılar. 'Madem kumpas var, elinizdeki 32 saatlik video kaydıyla beraber gidin mahkemeye başvurun' dedik. Burada da hemen geri vitese taktılar. Dikkatinizi çekiyorum: Bu yıpratma savaşında hedef yalnızca hükümetimiz değildi; aynı zamanda çocuklarımızdı, gençlerimizdi, devletimizdi, milletimizin hayatını kolaylaştıran hizmetlerimizdi.
- Şimdi aynı koroyu, yargıya intikal etmiş bir soruşturma dosyasının başına üşüşmüş halde yine sahnede görüyoruz. Basın etiğiymiş, gazetecilik ilkeleriymiş, siyasi mesuliyet duygusuymuş, insanların onuruymuş, devlet kurumlarının itibarı, tüm Türkiye’nin kazanımlarıymış… Bunların hiçbiri umurlarında değil. Ellerine almışlar bir iftira fırçası, önlerine gelene kara çalıyorlar.
- Oysa ortada çok açık bir gerçek var: Soruşturma konusu suçu bundan bir sene önce tespit eden de, şikayet eden de, yargıya intikal ettirip şüphelilerin yakalanmasını sağlayan da devletimizin ilgili kurumlarıdır. Soruşturma kapsamında 220 şüpheliye yönelik adli işlem başlatılmış ve 199 şüpheli hakkında kamu davası açılmıştır.
- İki dalga olarak yürütülen operasyonlarda 37 kişi tutuklanmış, 150 kişi hakkında adli kontrol kararı verilmiştir. Tıpkı İstanbul merkezli yolsuzluk ve sahtekarlık soruşturmasında olduğu gibi devletimiz, burada da milletin hakkını yiyen haramzadelere acımamış; hepsini kulaklarından tutup adalete teslim etmiştir.
- Şunu açık ve net ifade ediyorum: 30 yıl sonra İstanbul’da yakayı ele verenlerin konum ve unvanlarına nasıl bakılmadıysa, bu dosyada da kimsenin gözünün yaşına bakılmadı. Daha önemlisi, suç örgütü üyelerini aklamak için kimse sokağa çıkmadı, protesto eylemi düzenlemedi. Milli markalara boykot çağrısı yapılmadı.
- Batılı medya kuruluşlarına ezilip bükülerek kimse şikayette bulunmadı. Hele hele tehdit ederek, hakaret ederek kimse mahkemeler üzerinde baskı kurmaya çalışmadı. Yani her şey kanuna, nizama ve hukuk devleti ilkelerine uygun yürütüldü.
- Şunu herkesin, özellikle de bağıran çağıran ve tetikçileri vasıtasıyla devlet kurumlarına saldıran hadsizlerin bilmesini istiyorum: Ne yaparsanız yapın, Türkiye’nin rüşvetçilerle, suç örgütleriyle, milletin malına çöken siyasi tefecilerle mücadelesini sulandıramazsınız. Kendinizi ve suç ortaklarınızı temize çıkarmak için gençlerimizi, masum çocuklarımızı kullanmaktan artık vazgeçin. Biraz dürüst olun, biraz ilkeli olun. Ekmeğini yediğiniz devletinize karşı asgari seviyede de olsa mesuliyet duygusuyla hareket edin.
- Tekrar söylüyorum: Her kim milletin hakkına giriyor, malına mülküne el uzatıyorsa yakasına yapışmaya devam edeceğiz. Türkiye, unutmayın, bir hukuk devletidir. Yasalarımızda hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, sahtekarlık yapanların cezası bellidir. Kim olursa olsun, bunlar gerekli cezaları alacaklardır. Biz de anayasamızın verdiği yetki ve sorumluluklar çerçevesinde bunun sonuna kadar takipçisi olacağız.
"ŞANS OYUNLARI VE KUMAR BAĞIMLILIĞI ÜRKÜTÜCÜ BOYUTLARA ULAŞMIŞTIR"
- Dijitalleşmenin artmasıyla birlikte her geçen gün yeni tehdit ve tehlikeler ortaya çıkmaktadır. Bunların en başında da bağımlılık türlerine yenilerinin eklenmesi vardır. Ekran bağımlılığı, siber zorbalık derken, son dönemde sanal bahis, şans oyunları ve kumar bağımlılığı da ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
- Maalesef erişim kolaylığı ve internetin denetim zorluğu, bu illetin giderek yaygınlaşmasına sebep oluyor. Yeşilay’ımızın son verileri, çevrim içi kumar ve bahis bağımlılığının diğer bağımlılık türlerinin önüne geçtiğini gösteriyor. Suç örgütlerinin de ciddi miktarda buradan nemalandığını görüyoruz.
- Hükümet olarak, ocakları söndüren, aileleri parçalayan, milli bünyemizi içeriden çökerten bu sorunun üzerine kararlılıkla gidiyoruz. Meselenin güvenlik boyutunda Emniyet ve istihbarat birimlerimizin yanı sıra yargımız ve MASAK Başkanlığımız titizlikle çalışıyor.
- Sosyal ve sağlık boyutuyla ilgili olarak da Cumhurbaşkanı Yardımcımızın riyasetinde kapsamlı bir eylem planı hazırlanıyor. Hiçbir boşluk bırakmadan sorunu çok yönlü bir şekilde ele alıyoruz. Daha fazla can yanmadan, devlet, sivil toplum ve siyaset el ele vererek bu illetin önünü kesmemiz gerekiyor.
- Temennimiz, dijital suçlarla ilgili attığımız her adıma 'özgürlük' bahanesiyle karşı çıkanların en azından yasa dışı sanal kumar ve bahis musibetiyle mücadelede aynı yanlışa düşmemeleridir. Aksi takdirde, Allah korusun, bunun bedelini toplumca hep beraber öderiz.
- Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Aldığımız kararların ve yaptığımız istişarelerin hayırlı olmasını diliyorum. Bu düşüncelerle, kabine toplantımıza katkı veren tüm arkadaşlarımızı tebrik ediyor, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum."
Trump’tan çelişkili Putin açıklamasıDünya
Balıkesir'de 4,5 büyüklüğünde depremGündem