Haşim Kılıç / NEFES

Kendisi de Goncourt ödüllü olan Leïla Slimani’nin başkanlığını yaptığı Türkiye Goncourt Jürisi, finale kalan dört kitap arasından Türkiye Goncourt ödülünü Sandrine Collette’in yazdığı “Madelaine avant l’aube” adlı romanına verilmesine karar verdi. Jüri başkanlığı için Ankara’ya gelen Slimani, NEFES’e özel açıklamalarda bulundu.

Slimani, jürinin değerlendirmesi ile ilgili olarak “Bütün bu okurların kitaplar hakkında fikirlerini dile getirmelerini duymak çok güzeldi, çok duygulandırıcıydı. Bir romancı olarak, okurların bu kadar ilgili, zeki, romanları analiz etme yeteneğine sahip olduklarını görmek, kitaplara dair zaman zaman çok keskin ve net görüşler geliştirdiklerine tanık olmak son derece hoş bir duygu. Bu yüzden gerçekten keyifli bir an yaşadım” ifadelerini kullandı.

Fas asıllı Fransız yazar Slimani: İnce Memed ile kendimi Türk gibi hissettim - Resim : 1

“BİRLİKTE VAKİT GEÇİRMEK İSTEDİĞİNİZ KARAKTER BULMAK ÖNEMLİ”

Roman yazma süreci ile ilgili de konuşan yazar, “Bence edebiyat ya da roman dediğimiz şey, temalar ya da mesajlardan ibaret değil. Bu, bir karakterle ya da bir hikayeyle ansızın karşılaşmak gibi bir şey; sizi etkisi altına alıyor ve onu paylaşmak istiyorsunuz. Bu da çoğu zaman tesadüflerle gelişiyor” diye konuştu. Slimani, karakter yaratımında karşılaştığı tesadüflerin önemine de değinerek, “Bir anda duyduğum bir haber, izlediğim bir film ya da birinin anlattığı bir hikaye beni etkileyebiliyor. Önemli olan, birlikte uzun zaman geçirmek isteyeceğiniz bir karakter bulmak; haftalar, aylar, hatta bazen yıllar boyunca onun hakkında yazmak istiyorsunuz. Bu tamamen tesadüf meselesi” değerlendirmesinde bulundu.

“GÜNCEL OLAYLAR HAKKINDA İYİ KİTAPLAR YAZMAK İÇİN BEKLEMEK GEREKLİ”

Güncel olaylara dair roman yazmanın zaman gerektirdiğini vurgulayan Slimani, “Güncel olana hemen değinmek gerektiği hissine kapılabiliriz ama bence yazarların zamana ve mesafeye ihtiyacı var. Kitaplar zaman geçtikten sonra yazılıyor. Örneğin, Kovid ortaya çıktığında herkes hemen Kovid üzerine romanlar yazılacağını düşündü. Oysa bence en iyi romanlar ancak 20 yıl sonra yazılacak. 11 Eylül de öyleydi. 11 Eylül hakkında gerçekten iyi romanlar daha yeni yazılmaya başlandı. Güncel olaylar hakkında iyi kitaplar yazmak için beklemek gerekir. Benim de aklımda konular var ama onların içimde zamanla yer etmesine izin vermem gerekiyor” diye konuştu.

Fas asıllı Fransız yazar Slimani: İnce Memed ile kendimi Türk gibi hissettim - Resim : 2

“ÇİFT KÜLTÜRLÜLÜK NE İYİ NE KÖTÜ”

Fas asıllı bir Fransız vatandaşı olduğunu belirten Slimani, iki kültürlülüğü değerlendirdi, “Çift kültürlü olmanın eserlerime bir zenginlik katıp katmadığını bilmiyorum, bunu söylemeye çekiniyorum. Hatta bunun iyi mi kötü mü olduğunu tartışmayı bile sevmem. Beyaz olmak ya da siyah olmak gibi; bu ne iyi ne de kötü bir şey, sadece böyle" dedi.

“EDEBİYAT FARKLI KÜLTÜRLERLE BAĞLARI GÜÇLENDİRİYOR”

“Kök salmak benim için özel bir anlam taşımıyor. Örneğin İstanbul’a geldiğimde, şehri çok iyi tanımıyormuşum gibi hissetmiyorum. Çünkü İstanbul hakkında çok roman okudum ve bu bana bir tür aşinalık hissi veriyor” diyen yazar, edebiyatın okuyucuda farklı kültürlerle kurulan bağları nasıl güçlendirdiğini anlattı.

Slimani, “İşte edebiyatın güzelliği de burada; bir Türk romanı okuduğunuzda kendinizi Türk hissediyorsunuz, karakterle birlikte onun şehrinde yürüyormuşsunuz gibi geliyor. Elbette Orhan Pamuk okudum ama Ahmet Altan, Aslı Erdoğan ve Yaşar Kemal de okudum. İnce Memed’i okudum. Ne zaman okuduğumu çok iyi hatırlıyorum ve beni çok etkilemiş bir kitaptı. Bu yüzden kendimi elbette Türk gibi hissettim ve ülkem Fas ile Türkiye arasında pek çok benzerlik keşfettim. Bu ortaklıkları edebiyat ve sinema sayesinde gördüm” ifadelerini kullandı.