Türkiye'den göç eden hekimlerin sayısı her yıl artıyor. 2020'den bu yana devam eden göç dalgası 2024'te biraz durulmuş olsa da hekimler 'iyi hal belgesi' yani yurtdışında eğitim görmek ya da çalışmak için Sağlık Bakanlığı'na başvurulunca verilen belgeyi almaya devam ediyor.

ÖNCE 'GİTSİNLER' SONRA 'GELSİNLER'

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre 2020’de 931, 2021’de bin 405, 2022’de 2 bin 685, 2023’te 3 bin 25, 2024’te ise 2 bin 692 hekim yurtdışına çıkmak için iyi hal belgesine başvurdu. Hekimlerin göçü ciddi anlamda gündem olunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022 yılında "Giderlerse gitsinler" demişti. Ancak daha sonra yurtdışı göçleri artış gösterince Erdoğan gençleri yeniden çağırmıştı:

"Her ne şekilde olursa olsun teröre bulaşmamış, bu şartla bu ülkenin kapıları da milletimizin gönlü de tüm evlatlarına sonuna kadar açıktır. Bizim keyfi yere feda edecek tek bir insanımız, tek bir gencimiz yoktur. Hepinize her birinizin hayaline, birikimine, becerisine bizim ihtiyacımız var."

'DÜŞÜŞÜN SEBEBİ AVRUPA'NIN VİZE UYGULAMASI'

Erdoğan'ın açıklamalarına karşın yaşam koşullarında iyileşme göremeyen meslek gruplarından hekimler de yurtdışına gitmekten vazgeçmiyor. TTB Merkez Konsey Üyesi Nilüfer Ustael 2024'te yaşanan iyi hal belgesi alımındaki düşüşün nedeninin ise Avrupa ülkelerindeki vize uygulamalarından kaynaklandığını anlatıyor.

Hekimlerin üzerinde ciddi bir baskı olduğunu ve mesleğin değersizleştirildiğini vurgulayan Ustael, şunları söyledi:

"Hasta, hoca, akran mobbingi, mesleğin değersizleşmesiyle birlikte kendini değersiz hissetme, meslekten ve ülkeden uzaklaşma ihtiyacı doğuruyor. Bunun dışında tıp fakültesi bittiğinde mecbur hizmetimiz var, o koşullar eskisi gibi değil gittikçe zorlaşıyor. Bu ülkede eskiden uygulanan hukuk ve özlük hakları gittikçe kaybediliyor.

Mecbur hizmet sırasındaki geçici görevler, erkek hekimler için 2 gün öncesinden bildirilip uygulanan sınır dışı görevler, mecbur hizmete gitmemek veya istifa etmek yönünde hareket etmelerini sağlıyor. Bu da hekimlik üzerinde ciddi bir baskı.

'5 DAKİKADA BİR MUAYENE BASKISI, YETERSİZ MAAŞLAR...'

Bir de TUS gibi dünyanın en ağır sınavlarından biri var fakat bu sınavın da kendine göre bir standart çizgisi yok. Kadrolar bazen iki kat artıyor bazen de iki kat azalıyor. Aynı şekilde bir kliniğin bir dönem 20 asistanı oluyor, bir sonraki dönem 10 asistanı oluyor. Oradaki iş gücü ve eğitimde de standardizasyon sağlanmıyor.

Asistan hekim kamu hizmeti veren bir hekimdir, 5 dakikada bir muayene baskısı, maaşların yetersizliği, sosyal hayatta yoksulluk nedeniyle üstlerindeki baskı, uzun çalışma süreleri, bunların hepsi hekimlerin üzerinde ciddi baskı yaratıyor."

'KALANLAR DEPRESYONDA'

Bu baskılar sonucunda hekimlerin Türkiye’de kalmak istemediğine değinen Nilüfer Ustael, yurtdışında doktorların kendilerini değerli hissettikleri bir hayat yaşadığını ve maddi bir kaygı gütmediklerini dile getirdi.

Yurtdışına çıkamayanların da ciddi psikolojik problemler yaşadığına değinen Ustael “Gidemeyen arkadaşlar için de çok fazla depresyon bulgular, sosyal hayattan izolasyon ve özkıyıma kadar giden durumları hiç yaşamadığımız kadar yaşıyoruz. Özkıyımı çok fazla konuşmak bizim canımızı acıtıyor. Bununla ilgili söz söylemek, bunla ilgili ciddi araştırmaları olan Türk Psikiyatri Derneği’miz ve UDEK, Türk Tabipleri Biriği’nin uzmanlık derneklerinden bilgi almak daha doğru olur. Geldiğimiz noktada hekim göçü, hekimin mesleğinden uzaklaşma isteği çk fazla bunun masaya yatırılıp konuşulması gerekiyor” diye konuştu.

'SİZE AYRILAN SÜRE BEŞ DAKİKA'

Kamu hastanelerinin kapatılıp şehir hastanelerinin açılmasının hem hastayı hem doktoru etkilediğine değinen Ustael, şöyle devam etti:

"Son yıllarda sağlıkta dönüşümden sonra kışkırtılmış sağlık talebi var. Bu talebin bir diğer nedeni de hastaların da mutsuz olması. Siz uzun süre uğraşıp bir randevu alıyorsunuz sonra bu hastaneye ulaşıyorsunuz, bu hasta için de bir eziyet. Size ayrılan süre 5 dakika. 5 dakikada isminizi ve şikayetinizi söyleyebilirsiniz. Hekim sizin geçmişinizi, kullandığınız ilaçları, şikayetlerinizi, şikayetleriniz dolayısıyla daha önce nereye gittiğinizi, hangi tedaviyi aldığınızı anlaması 5 dakika sürer.

Bu 5 dakikaya bunları sığdıracak, muayenenizi yapacak, muayeneden sonra size bir tanı koyacak, sizin tedavinizi düzenleyecek, bunu anlamanızı sağlayacak. Herkesi aynı eğitim düzeyinde düşünmeyin, yaşlı ve eğitim düzeyi daha düşük hastalarımız var.

'HASTA VE HAKİM KARŞI KARŞIYA GETİRİLİYOR'

Bunları anlatacak ve hastayı dışarı çıkaracak. Bunları 5 dakikada asla yapamıyoruz. Sonra da hastaların şiddetine uğramamak için ileri tetkikler isteniyor. Hiçbir ülkede olmayacak kadar tomografi ve MR ileri tetkik talepleri var. Çünkü hekimin hastayı anlaması ve tanı koyması, normal ve alt basamaklarda mümkün değil.

Hastalar uygun bir sonuca ulaşıp bir türlü tedavi olamıyor. Bugün bir hastaneye giden hasta başka gün diğer hastaneyi tercih ediyor. Kişi başı hasta muayene sayısı, OECD ülkelerinde olmayacak kadar yüksek. Hastanın bundan faydalanım düzeyi de çok düşük. Dolayısıyla hasta ve hekim karşı karşıya getiriliyor, bu da şiddeti doğuruyor. Bu sistemden ne hekim ne de hasta memnun. Ülke kaynakları da efektif bir şekilde kullanılmamış oluyor.”

'HASTALAR ÖZEL HASTANELERE YÖNLENDİRİLİYOR'

Şehir hastanelerinin kurulmasını en baştan Türk Tabipleri Birliği olarak eleştirdiklerini dile getiren Ustael, bu kurumların bir ‘kar amacı güttüğünü’ söyledi. Ankara’da birçok hastanenin şehir hastanesi açılması dolayısıyla kapandığını ancak yatak kapasitesinin artmadığını belirten Ustael, bunların sonucunda hastaların özel hastanelere yöneldiğini vurguladı. Sağlık sisteminda yaşanan sorunlar sonucunda da Yenidoğan Çetesi gibi skandallar olduğuna değinen Ustael, genç hekimlerin bu sebeplerden dolayı ülkeyi terk ettiğini sözlerine ekledi.