Uzun yıllar boyunca kanserin, DNA’da meydana gelen tek bir mutasyonla başladığı düşünülüyordu. Ancak son araştırmalar, kansere yol açan mutasyonların sağlıklı dokularda da şaşırtıcı derecede yaygın olduğunu gösteriyor. Orta yaşa gelmiş bireylerin yemek borusunun yarısından fazlası ve mide zarının yaklaşık yüzde 10’u bu tür hücrelerle kaplanmış durumda. Benzer hücre toplulukları kalın bağırsak, akciğer ve yumurtalık gibi birçok dokuda da tespit edildi.
ZARARLI HÜCRELERİ SAĞLIKLI HÜCRELER DURDURUYOR
Peki, kansere yatkın bu hücreler neden her zaman tümöre dönüşmüyor? Yanıt, çevredeki sağlıklı hücrelerde gizli. Araştırmalar, faydalı mutasyonlara sahip sağlıklı hücrelerin, zararlı mutasyon taşıyan hücreleri baskılayabildiğini ortaya koyuyor. Bu durum, kanserle mücadelede sağlıklı hücrelerin desteklenmesini yeni bir tedavi stratejisi haline getirebilir.
METFORMİN VE BESLENMENİN ROLÜ
İngiltere’de Wellcome Sanger Enstitüsü’nden bilim insanları, fareler üzerinde yaptıkları deneylerde, yaygın bir diyabet ilacı olan metforminin sağlıklı hücreleri güçlendirerek kansere yol açan mutasyonları baskılayabildiğini buldu. Buna karşılık yüksek yağlı diyetin zararlı hücrelerin büyümesini hızlandırdığı görüldü. Bu bulgular, obezitenin yemek borusu kanseri riskini artırabileceğini destekliyor.
Kanserin yalnızca mutasyonlarla değil, çevresel faktörlerle de beslendiği biliniyor. Araştırmalar, hava kirliliği, asit reflüsü, güneş ışınları ve bazı bakteriyel enfeksiyonların kronik iltihaba yol açarak kanser hücrelerinin gelişimini teşvik ettiğini ortaya koydu. 2023’te yayımlanan bir çalışmada, hava kirliliğinin akciğer kanserini tetiklediği ve yalnızca üç yıllık maruziyetin bile riskli hücreleri tümöre dönüştürebileceği gösterildi.
YENİ TEDAVİ YÖNTEMLERİNE DOĞRU
Kronik iltihabın kanseri tetikleyici rolü, bilim insanlarını bağışıklık sistemini hedefleyen yeni ilaçlara yönlendiriyor. Farelerde yapılan deneyler, bağışıklık sistemi proteini interlökin-1ß’i baskılayan ilaçların tümör oluşumunu durdurabildiğini ortaya koydu. Bu yaklaşım, genetik risk taşıyan bireylerden kansere yatkın dokulara sahip hastalara kadar geniş bir kitle için umut vadediyor.