24 Kasım Öğretmenler Günü, birçok öğretmen için kutlamadan çok karşı karşıya oldukları sorunları hatırlatan bir gün niteliği taşıyor.

Öğretmenlerin atama ve çalışma koşullarına ilişkin taleplerini dile getirdiği eylemler sürerken, eğitimciler yaşadıkları sorunları anlatmaya devam ediyor.

Ataması yapılmayan, özel sektörde ya da ücretli öğretmen olarak çalışan binlerce eğitimci, güvencesizlik, düşük ücret ve uzun çalışma saatleri nedeniyle mesleki tükenmişlik yaşadıklarını dile getiriyor.

2019 mezunu Türkçe öğretmeni Ayşegül Seyhan ve 2016 mezunu matematik öğretmeni Nadire Fırat da yaşadıkları zorlukları anlatarak öğretmenlerin çalışma koşullarındaki eşitsizliklere dikkat çekti.

"BU SENE ÖYLE ÜMİTSİZİM Kİ..."

2019 mezunu Ayşegül Seyhan, yıllardır süren atanma mücadelesinin kendisinde bıraktığı izleri şu sözlerle anlattı:

- Aslında her sene bir deniyorum. Bu seneye kadar hep denemiştim. Bu sene artık öyle ümitsizdim, ülke açısından da öğretmenlik açısından da mesleğim açısından da öyle gelecek umudum yok ki… Bu sene dedim ki 'Ben sınava girmeyeceğim.' Yani bu gerçekten artık o kadar şeye döndü ki, bubi tuzağın içerisinde hayatta kalmaya çalışıyormuşsun gibi bir nokta. O yüzden ben artık atanmaktan ümitli değilim. Bu sene sınava girmedim. Önümüzdeki sene ne olur bilmiyorum. Belki küçük bir ümit daha olur içimizde ama sistem bu şekilde giderse, politikalar bu şekilde giderse hiçbir öğretmenin böyle bir hissi, böyle bir amacı kalmayacak gibi geliyor.

YAPMADIĞI İŞ KALMADI

- Mezun olduğumdan beri çok farklı alanlarda çalıştım. Avukatlık bürosunda sekreter olarak çalıştım. Bir kafede bir buçuk yıl kadar bulaşık yıkadım. Sonrasında çağrı merkezinde çalıştım. Yani aslında karnımı doyurabilmek için, hayatta kalabilmek için birçok farklı işin içerisine girdim. Öğretmenlik özelinde ise hem özel sektörde hem de devlette çalıştım. Ben ücretli öğretmenlik yapıyorum hâlihazırda. Fakat daha önce dershanelerde, kurs merkezlerinde, etüt merkezlerinde çalıştım. Karşılaştırma yapacak olursam hepsinin birbirinden farklı handikapları, farklı acı gerçekleri var. Hangisi bizi doyuruyor, hangisi bizi tatmin ediyor bilmiyorum. Bizi tatmin eden tek şey, öğrencilerle bir arada olabilmeye çalışmak sadece."

Türkçe öğretmeni Ayşegül Seyhan, mesleği bırakan, artık meslekle hiçbir bağı kalmayan çok fazla öğretmen arkadaşı bulunduğunu belirtti.

ÖĞRETMENLER ODASINDA DAHİ AYRIM GÖRÜYOR

Mesleğine severek başladığını, çocukluğundan beri öğretmen olmak istediğini dile getiren Seyhan, şunları kaydetti:

- Ama içinde bulunduğumuz şartlarda ne öğrencilerime ne de yoldan geçen herhangi bir öğrenciye öğretmenliği önermiyorum. Ne yazık ki. Aynı okulda çalışıyoruz, aynı işi yapıyoruz, aynı sınıflara giriyoruz, aynı sınavları yapıyoruz. Fakat ben diğer kadrolu meslektaşlarımdan çok daha az bir para alıyorum. Bazen 23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta tören yapıyorum. Ama o tarihler resmi tatil olduğu için benim ücretim kesiliyor. Ayda yaklaşık 20 gün kadar sigortalı gözüküyorum zaten. Bayramlarda, ara tatillerde hiçbir şekilde maaş alamıyorum. Ve ne yazık ki asıl üzücü olan nokta şu ki, bırakın Millî Eğitim Bakanı’nı –o zaten bizi öğretmen olarak görmüyor ayrı– benim meslektaşlarımın içinde bile bana 'Sen öğretmen değilsin' diyen, öğretmenler odasında ikinci sınıf insan muamelesi yapan insanlar bile oluyor gerçekten. Bu, mesleğim adına da çok üzücü.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e seslenen Seyhan, umudunu yitirdiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

- Hepimiz öğretmeniz ve dişimizle tırnağımızla bir şeyler yapmaya çalıştık. Öğrencilerimizi çok seviyoruz, mesleğimizi çok seviyoruz ama sizin bakan olduğunuz süreçte, sizin sisteminizin içinde biz yok olmak üzereyiz. Gerçekten umutlarımızı yitirdik, gerçekten mesleğimize olan aşkımızı, sevgimizi yitirme noktasına geldik.

- Yanlışın neresinden dönerseniz kârdır. Belki bir gün bizim sesimizi de duyarsınız. Sesimizi size duyurmak için çok uğraştık; Millî Eğitim’in önüne kadar geldik, eylemler yaptık yeri geldiğinde. Ama siz bize kulaklarınızı kapamayı tercih ettiniz. Belki bir gün kulaklarınızı bize de açarsanız, bizim derdimize de ortak olursanız o zaman hepimizin bakanı olursunuz gerçekten.

2016 mezunu matematik öğretmeni Nadire Fırat da ücretli öğretmenliğin çok başka bir boyut olduğunu belirterek, "Neden atama yapılmıyor da ücretli öğretmen olarak çalıştırılıyor? Hocalarımız aynı eforu sarf ederken neden ücretli öğretmen olarak çok daha düşük bir maaş alıyorlar?" diye sordu.

Fırat, "Biz de öğretmeniz; hepimiz bu eğitimi aldık ve hepimiz öğretmenlik için canla başla çalışıyoruz aslında. Eğitim vermek için canla başla çalışıyoruz. Ama aynı değere, aynı toplumsal yargıya sahip değiliz maalesef. Hepimizin gerçekten eşit düzeyde olduğunu bilirsek bu bizim için değerli olduğumuzu hissettirirdi. Çünkü şu an toplum olarak baktığımızda özel sektördeki öğretmenler, 5 yaşındaki çocuktan 55 yaşındaki amcaya teyzeye kadar herkes tarafından değersiz görülüyor. Ve bu, eğitim veren bir insan için çok üzücü" dedi.