Tutuklu olarak cezaevinde bulunan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’tan örnek alımı sürüyor. Geçtiğimiz günlerde kemik iliği biyopsisi yapılan Çalık'ın boynundan üç kez doku örneği alındığı öğrenildi.
Alınan bilgilere göre, ilk olarak kemik iliğinden biyopsi yapılan Başkan Çalık’a, dün ve bugün olmak üzere boyun bölgesinden iki kez daha doku alındı. Sağlık ekiplerinin, elde edilen örnekleri laboratuvara gönderdiği ve ayrıntılı analizlerin sürdüğü bildirildi.
Yetkililer, Çalık’a yarın sabah saatlerinde dördüncü kez biyopsi işlemi uygulanmasının planlandığını aktardı. Peş peşe gerçekleşen bu tıbbi müdahaleler, kamuoyunda ve Çalık’ın yakın çevresinde ciddi endişelere neden oldu.
AVUKAT KOÇHAN: HEM CANI YANIYOR HEM MORALİ ÇÖKÜYOR
Başkan Çalık’ın avukatı Melih Koçhan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “8 gündür süren tetkikler ve uygulanan biyopsi zinciri hem Murat Başkanı hem ailesini derinden sarstı. Her işlem sonrası canı yanıyor, morali çöküyor. Bir hasta bu kadar üst üste işlemi kaldıramaz.” dedi.
Koçhan, özellikle boyun bölgesinden alınan örneklerin ardından gündeme gelebilecek cerrahi müdahalenin çok ciddi ve kalıcı riskler taşıdığına dikkat çekerek şunları söyledi:
- “Bu bölgeden yapılacak bir cerrahi müdahale; yüz felcinden görme kaybına, kalıcı sinir tahribatından hayati risklere kadar birçok komplikasyona yol açabilir. Bu sadece tıbbi değil, aynı zamanda insani bir sorumluluktur.”
- Cezaevi koşullarında zaten stres altında olan ve bağışıklık sistemi zayıf bir kişi üzerinde yapılan bu kadar yoğun tıbbi müdahale, 'tedavi' çizgisini aşarak artık 'tıbbi eziyet' boyutuna geldi."
Başkan Çalık’ın avukatı Melih Koçhan, sürecin başından bu yana esas vurgulamak istedikleri konunun mevcut bir hastalık değil, geçmişte yaşanmış ağır hastalıkların cezaevi koşullarında nüksetmesi halinde ortaya çıkabilecek hayati riskler olduğunu söyleyerek şunları belirtti:
- “Biz ilk günden beri müvekkilimizin şu an aktif bir hastalık yaşadığını değil, geçmişte geçirmiş olduğu ciddi rahatsızlıkların cezaevi koşullarında yeniden nüksetmesi durumunda oluşabilecek hayati tehlikelere dikkat çektik. Ancak ne yazık ki, doktorlar sanki şu an kesin bir hastalık teşhis edilmiş gibi hareket ederek müvekkilimizi sürekli invaziv işlemlere tabi tutuyorlar.”
Koçhan ayrıca, cezaevi idaresi tarafından hastaneye gönderilen resmi yazıda da açıkça bu yönde değerlendirme istendiğini vurgulayarak “Söz konusu yazıda net olarak şu sorulmuştur: ‘İnfaz Kanunu 16/2 uyarınca müvekkilin geçmişte yaşadışı hastalıkların hali hazır tutukluluk durumunda hayatı için kesin bir tehlike arz edip etmediğidir. Bizim de vurguladığımız tam olarak budur. Ancak bu kapsam göz ardı edilmekte, tıbbi yaklaşım adeta aktif bir teşhis varmış gibi şekillenmektedir" ifadelerini kullandı.
Ayrıca avukat Koçhan, bu talebin somut tıbbi verilere dayandığını da vurgulayarak “Başvurumuzun temelini oluşturan en önemli unsurlardan biri, kısa sürede yaşanan ciddi kilo kaybıdır. Bu durum yalnızca subjektif bir şikâyet olarak kalmamış, bilimsel makalelerle ve uluslararası tıbbi literatürle de desteklenmiş şekilde savcılığa sunulmuştur. Buna rağmen gereken hassasiyet gösterilmemekte, süreç tıbbi sınırların ötesinde bir psikolojik yıpratma aracına dönüşmektedir" ifadelerini kullandı.