Şehriban Kıraç / NEFES
Türkiye’nin ilk kadın hukuku uzmanlarından ve kadın hareketinin öncülerinden Avukat Nazan Moroğlu, eğitim sistemindeki bozulmayla kız çocuklarının okuyamaz hale geldiğini kaydetti.
Geçen yıl 720 bin kız çocuğunun 4’üncü sınıftan sonra okula devam edemediğini vurgulayan Moroğlu, “Geleceğin güçsüz kadın profili bugünden yetiştirilmeye çalışılıyor” dedi. Nazan Moroğlu ile kadına karşı artan şiddeti ve kadının toplumdaki yerini konuştuk.
* Önce 3 çocuk yapın ısrarı, sonra ‘Aile Yılı’, kadın açısından bunları nasıl okumak gerekiyor?
Anayasamızda, ‘Aile toplumun temelidir’ diye yazar. Bu eşitliğe dayanır. Aile Yılın’da ise aile reisi var. Kadın korunur deniyor. Ailenin güçlü olabilmesi için kadının da erkeğin de birey olarak eşit haklara sahip olmaları gerekiyor. Ailenin güçlendirilmesinden bahsediliyor ama kadının güçlendirilmesi göz ardı ediliyor. Kadının korunması değil, ona destek verilmesi gerekiyor. Çocuk bakımı hizmetleri, yaşlı bakımı gibi alanlarda destek verilirse kadın güçlenir o zaman aile de güçlenir. Eğitimden başlayarak iş hayatına da kadınların katılımını artırırsak aileyi güçlendirebiliriz. Sadece aile yılı ilan etmekle olmaz, bir devlet politikası olmalı. Ben aile yılı ilan ettim demek, ailenin içindeki bireyleri görmemek, demokrasiye laik hukuk cumhuriyetin kazanımlarına aykırı.
720 BİNİ OKULU BIRAKTI
* Eğitimdeki kadın sayısı artıyor mu?
Eğitim sistemindeki bozulmayla kız çocukları okuyamaz hale geliyor. Köy okulları kapatıldı, taşımalı eğitime geçildi, sonra da taşıyamayız dediler. Geçen yıl 720 bin kız çocuğu ilkokul 4’ten sonra okula devam edemedi. Geleceğin güçsüz kadın profili bugünden yetiştirilmeye çalışılıyor. 2002’de belediyelerde kadın belediye başkanı oranı yüzde 2. Kalkınma programında 2028 için yüzde 5 hedefleniyor. Bu kabul edilebilir bir oran değil. TBMM’deki kadın oranı 2022’de yüzde 17 iken 2028’de hedeflenen oran yüzde 25. Kadınlar için politikaların üretildiği yerde kadınların olmaması sorunların da göz ardı edilmesine yol açıyor.
* Yani kadınlar yok sayılıyor?
Aynen öyle. Bu bir niyet meselesi. Burada sadece aileyi alıp içindeki kadınları korunmaya muhtaç bireyler diye tanımlarsanız kalkınmak mümkün değil. Kadın hareketinden, hak arama mücadelesinden ciddi bir korku da var. Kadınları geri bırakırsınız geri kalmaya mahkumsunuz.
DİYANET OKULDA OLMAMALI
* Laik eğitimden uzaklaşılıyor, bu da kız çocuklarını eğitimin dışına itiyor galiba.
Son 5-6 yıldır tamamen dine dayalı bir eğitim sistemi oluşturuldu. Bu nasıl bir Türkiye istendiğini de gösteriyor. Laik bir ülkede Diyanet’in okullarda işi yok. Güçlü bir nesil için öncelikle laik ve bilimsel temelli bir eğitimin sağlanması gerekiyor. Çocuk yardımları teşvik edilse de, bu yardımların yanında eğitim politikalarının bilimsel ve eşitlikçi bir temele oturtulması şart.
KADININ SOYADI YOK
* Kadının istihdama katılımı da istenilen düzeyde değil, neden?
Bir zihniyet değişimi gerekiyor. Soyadı herkesin mutlak kişilik hakkıdır. Onu değiştirilmesi teklif edilemez bile. Ama evlenen erkeğe doğru uygulanıyor. Kadın evlendiği gün kocanın soyadını almak zorunda. Bu 2023’te anayasaya aykırı göründü ve iptal edildi. 2 yıldır bu alanda uygulanan bir hüküm yok. Hüküm yok ama her evlilikte kocanın soyadı yazılıyor. Madde yok, neyi uyguluyorsunuz dediğimizde de yönetmelik deniyor. İptal edilmiş maddenin yönetmeliği de kendiliğinden ortadan kalkar. Kadının adı da soyadı da yok.
* AKP iktidarında kadın haklarının hangilerinde geriye dönüş oldu?
Çok var. Kadınların bugüne kadar kazanılmış hakları geri alınıyor. 4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarını eğitimden uzaklaştırdılar. Özellikle son 20 yıldır bu iktidar tarafından laik hukukun ortadan kaldırılması için ciddi saldırı var. 2017’de müftülere resmi nikah yetkisi verildi. Aile Enstütüsü kuruldu. İçinde Diyanet de var. Sadece dini bütün bir aile olsun istiyorlar. Bu anlayışla gidilirse Türkiye ileriye gitmez. Kadının erkeklerle eşit hakları olmadığı bir ülkede ilerleme olmaz.
SESİMİZ DUYULMALI
* Geleceğe dönük kadınlarla ilgili hangi alanlar sizi endişelendiriyor?
Kadınların karar alıcı noktalarda olmaması endişelendiriyor. Kadınlar söz sahibi edilmiyor. Kadının sesinin duyulması lazım. Bunu meclise ve yerel yönetimlere taşımadıkça değişimi sağlayamıyoruz. Siyaset hâlâ kadınlara kapalı bir arena olarak devam ediyor.
HUKUK ORTAMININ NEFES ALMASI LAZIM
* Ne oldu da son yıllarda kadın cinayetleri ve kadına dönük şiddet arttı?
Kadına dönük, fiziki, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet daha görünür hale geldi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık denildikten sonra aile mahkemeleri de bundan etkilendi. Sanki cezasızlık hali var gibi, şiddete karşı kadının 6 aya kadar aldığı koruma kararları ya da erkeğin evden uzaklaştırılması kararları 1-3 aya kadar düştü. Son yıllarda kadınların kazanımlarından geri adım atılmasına yönelik girişimler arttı, bu da toplumsal cinsiyet eşitliğini zedeledi.
* Neden engellenmiyor şiddet?
Şiddet uygulayan erkek için sadece evden uzaklaştırma kararları veriliyor. Cezalar yetersiz. Olayın niteliğine göre cezalar verilmeli. Kalıp şekilde her şiddet olayına aynı ceza verilmemeli. Hukuk ortamının, adaletin nefes alması lazım. Ne yazık ki Türkiye bundan çok yoksun. Cezasızlık daha fazla kadın cinayetine yol açıyor. Çoğu zaman rutin, paket cezalar uygulanıyor.