Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 19 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik “Son bin yılda gerçekleşen hiçbir Haçlı Seferi, Erdoğan'ın ve AKP'nin Türk milletine ve Türk devletine verdiği zararı vermemiştir" sözlerinden bir gün sonra Ankara’da gözaltına alındı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen ve ardından İstanbul Adliyesi’ne götürülen Özdağ, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçlamasıyla tutuklandı.
Silivri'deki Marmara cezaevinde 148 gün süren tutukluluğun ardından serbest kalan Özdağ, karayoluyla İstanbul'dan Ankara'ya hareket etti. Zafer Partisi Genel Merkezi'nde partilileri ve Ankaralılarla buluşan Özdağ burada kısa bir konuşma yaptı.
Özdağ’ın dosyası 17 Şubat’ta tefrik edildi.
Siyasetçinin 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama' suçundan tutuklu bulunduğu davanın ikinci duruşması İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.
Savcı önceki duruşmada açıkladığı mütalaaya 'suçun zincirleme şeklinde işlendiği' ifadesini ekleyip ceza istemini '4.5 yıldan' '7 yıl 10 aya kadar hapis cezası' olarak güncelledi.
Mahkeme heyetiyse 2 yıl 4 ay 3 gün hapis cezasına hükmedip içeride yattığı süreyi göz önünde bulundurarak siyasetçinin tahliyesine karar verdi.
Siyasetçi, tahliye edildikten sonra kameralar karşısına geçti:
- "Demokrasi ve hukuk devleti nöbetiydi. Evet bugün tahliye oldum ancak tahliye olurken iki sene 4 ay hapis cezasına çarptırılarak tahliye edildim. Bunun istinafı var, Yargıtay'ı var. Göreceksiniz beraat edeceğim.
- Türk halkı bu kararı vicdanında onaylamamıştır. Hukuku düşman şekilde muhalefeti baskı altına almak için kullanıldığının somut örneğini yaşadık.
- Beş ay beni tek kişilik hücrede tuttular.
- Çıkar çıkmaz camide şükür namazı kılacaktım. Jandarma izin vermemiş. Ümit Özdağ oraya giderse herkes peşinden gider, kalabalık olur diye. Camide kalabalığın bir sıkıntısı yok aslında neden itiraz ettiler anlamadım."
Cezaevinde Ekrem İmamoğlu ile görüşüp görüşmediği sorulan Özdağ, “Tutukluların birbirleriyle görüşmeleri mümkün değil. Ancak avukat görüşü sırasında karşılaşabiliyorsunuz. Ekrem Bey'i hep farklı uca koyuyorlardı, üç defa sadece selamlaşma oldu” açıklamasında bulundu.
SİYASİ YASAK SORUSU
Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, kararın ardından siyasi yasakla ilgili soruyu yanıtladı.
Davayı üst mahkemeye taşıyacaklarını bildirdikten sonra "Dosyanın içine bakarak, gayet iyi biliyoruz ki, istinafta yahut Yargıtay'da bu dosya bozulacaktır." "Bırakın siyasi bir ceza almasını, bu davadan beraat edeceğini de biliyor ve inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
DURUŞMADA NELER YAŞANDI?
Duruşmayı takip edenler arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın da olduğu görüldü.
Salona jandarma eşliğinde getirilen Ümit Özdağ, alkışlarla karşılandı. Mahkeme başkanı gelmeden salonda İstiklal Marşı okundu.
'SUÇU ZİNCİRLEME ŞEKİLDE İŞLEDİ'
Ardından savcı ve mahkeme başkanı geldi. Duruşma, saat 11:01 itibariyle kimlik tespitiyle başladı.
Savcı esas hakkındaki mütalaasını bir değişiklikle tekrar etti. İlk mütalaadan farklı olarak suçun 'zincirleme şekilde işlendiği' iddia edildi. İstenen ceza '4 yıl 6 aya kadar'dan '7 yıl 10 aya kadar hapse' yükseldi.
ÖZDAĞ: KAMUOYUNDAN GİZLEYEMEYECEKLER
Özdağ ise savunmasında şunları söyledi:
- "Savcının mütalaası bir hukuk cinayetidir! Savcılık imzasız, kim tarafından yazıldığı dahi belli olmayan bir kağıt parçası ile beni suçluyor. Savcılık Türk Milleti’ne büyük bir yalan söylüyor.
- Kayseri olayları benim attığım X’ler sebebiyle değil; 27 yaşındaki Suriyeli bir sapığın, 7 yaşındaki yeğenini taciz etmesi sebebiyle gerçekleşmiştir. Bunu kamuoyundan gizleyemeyecekler.
- Sovyetler zamanında iktidar önce suçluyu tespit eder sonra suçlamaları oluştururdu. 2025 Türkiye’sinde de benim için durum aynen budur.
- Benim hiçbir X paylaşımım şiddete çağrı yapmadı. Hiçbir X paylaşımım halkı suç işlemeye teşvik etmedi. İddianamedeki X’ler benim yıllar önce ülkemizin geleceği ve kamu düzenine ilişkin yaptığım paylaşımlardan ibarettir."
'VİCDANSIZLIĞI TEMSİL EDİYOR'
- Sayın hakim, bu X’lerden hiçbirisi TCK m. 216/1 ve Yargıtay içtihatlarına göre, halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmiyor. Hiçbirisi ile ilgili, aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen bir suçlama yapılmamış. Savcılık sadece hukukun sınırlarına tecavüz etmiyor, vicdansızlığı da temsil ediyor.
- Sayın hakim, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar Şube Müdürlüğü’nün hazırladığı ve Kayseri olaylarını kışkırtan sosyal medya hesaplarının listesini içeren resmi raporun dosyaya dahil edilmesini istedik.
- Bu hesaplar arasında benim hesabımın veya herhangi bir Zafer Partisi resmi hesabının, hatta herhangi bir Zafer Partili’nin hesabının olmadığı açık. Eğer olsaydı zaten, Kayseri Başsavcılığı soruşturma başlatırdı.
- Sayın hakim, lehimde delilleri koymayarak, lehimde delilleri karartarak iddianameyi hazırlayan savcılık; şimdi de suç olmayan X paylaşımlarımdan dolayı suçlu olduğumu iddia etmekte ve cezalandırılmamı istemektedir. Elbette bu utanç kaynağı olacak iddianame ve mütalaa üzerine eğer mahkemeniz ceza verirse istinafa ve Yargıtay’a gidecektir.
'ALLAHTAN KORKMUYOR MU'
- Ancak benim merak ettiğim husus bir hukuk insanının, bir savcının, sanığın suçsuz olduğunu bilmesine rağmen, suçlu ilan ettikleri durumda nasıl bir psikolojiye sahip olduklarıdır. Bir insan, bir hukukçu nasıl suçsuz olduğunu bildikleri kişiye suçlu der? Sonra eve gidip nasıl başını yastığa koyar ve uyur?
- Hiç Allah’tan korkmaz mı? Allah, 'Kendinizin ve anne babanızın ve akrabalarınızın aleyhine de olsa adaletten ayrılmayın… Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız, bilin ki Allah yaptığınızdan haberdardır' diyor. Sayın savcı bilmelidir ki, yaptığı adaletsizlikten Allah da haberdar, kul da haberdar. Savcının Allah’ın ilahi adaletini er geç yaşayacağına eminim.
'İŞİNİZ HİÇ KOLAY DEĞİL'
- Sayın hakim, sizin için çok zor bir dava, çok zor bir karar olduğunu biliyorum. Ben burada siyasi bir soruşturma çerçevesinde bulunuyorum. İktidar yanlısı bir politikacı olsaydım, hiç önünüze gelmezdim. Gelseydim bile, beraat kararı vermeniz çok kolay olurdu.
- Ancak, ben iktidar yanlısı değilim ve bunun suç olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bundan dolayı işiniz hiç kolay değil. Üzerinizde büyük bir baskı olduğuna eminim. Sizin iyi bir hukukçu olduğunuzu, sizi tanıyan herkes söylüyor.
'TEK BİR KARARLA İNSANLARA MESAJ VEREBİLİRSİNİZ'
- Bugün vereceğiniz tek adil karar olan beraat kararı ile 86 milyon insana, merakla bu davanın sonucunu bekleyen Türk milletine, ülkemizde bağımsız yargı olmasa da bağımsız yargıçlar olduğu mesajını verecek ve insanların adalet için tekrar umutlanmasını sağlayacaksınız.
- Dosyadaki deliller ve iddianame ile savcının mütalaasının ne kadar boş olduğunu siz de gördünüz. Yargıtay kararlarında, 'failin subjektif olarak kin ve düşmanlığı hedeflemesi gerekir' diyor. Oysa ben, size; kin ve düşmanlığı engellemek için yaptığım açıklamaları, hatta yaptığım suç duyurularının kanıtlarını gösterdim.
- Savunmamda ortaya koyduğum deliller ise her türlü tartışmayı engelleyecek şekilde; benim, Türkiye’nin güvenliğini tehdit altında bırakmayacak bir insan olduğumu size göstermiştir. Yargının gerçekten bağımsız olduğu bir ülkede yaşasaydık, ben 149 gündür hapishanede yatıyor olmazdım. Sizinle bu konuşmayı yapıyor olmazdık.
'SİZDEN İSTEDİĞİM ŞEYİN ZOR OLDUĞUNU BİLİYORUM'
- Sayın hakim, sizden istediğim şeyin zor olduğunu biliyorum. Avukatım, hakimlerin sahip olması gereken özellikler arasında cesaretin olmadığını ifade etti. Hukuk devleti olsaydık haklı olurdu. Size korkmayın diyorum, size 'Allah’tan başka kimseden korkmayın' diyorum.
- Bir korku ikliminin olduğu, yargıçlar üzerinde nasıl baskı kurulduğunu bildiğim için size korkmayın derken bunun ne kadar zor olduğunu da biliyorum.
- Size 'korkmayın' derken beraat kararı vermeniz durumunda, size yönelik baskıları bugün için durdurabilecek durumda olduğumu da söyleyemem. Ancak vereceğiniz beraat kararı; hukukun en temel ilkeleri ile Anayasa ve yasaların gereği olacaktır. Allah yardımcınız olsun."
HİLAL ÖZDAĞ: DARISI HAKSIZ YERE TUTUKLU OLAN, TUTUKLU OLMAMASI GEREKİRKEN TUTUKLU OLAN HERKESİN BAŞINA
Konuya ilişkin açıklama yapan Hilal Özdağ, ağabeyi Ümit Özdağ’ın tutukluluğuna karar verildiği gün kendisinin ve annesinin hissettiklerini şöyle anlattı:
- "Çok şaşırdım demek isterdim ama bir şaşkınlık olmadı. Çünkü maalesef böyle bir hamleyi çok uzun süredir bekliyorduk. Ama tabii çok üzüldüm. Şaşırmamak, beraberinde üzülmemeyi getirmiyor. Ama öncelikle ağabeyim için değil de- çünkü o buna çok hazırdı- annem için çok üzüldüm. Onu nasıl tutacağım diye düşündüm. Ama çok şükür yine de güçlü bir kadın olduğu için bugüne kadar geldik.
- 5 aylık süreç çok yorucu geçti. Kız evlat olunca, anne de belli bir yaşın üstünde olunca anneyle daha farklı, daha organik bir ilişki gelişiyor. Onunla beraber inip, onunla beraber yükseldik. İşin o tarafı, yani sağlığını belli bir dengede tutmak gerçekten yorucuydu. Çünkü sağlık her zaman ruh haliyle çok ilişkili. Ama belli bir yaştan sonra daha da ilişkili. O yüzden o kısmı çok yorucuydu. Diğer kısım da yorucuydu. Mesela İstanbul’da tutuklu olması, bizim Ankara’da yaşıyor olmamız çok ciddi bir lojistik sıkıntı. Cuma günleri bizim görüş günümüz. Ayın bir cuması açık görüş, kalan cumalar kapalı görüş.
- Ben bir kamu görevlisiyim. Kayıtlı gitmem icap eder. Yıllık izin almam gerekiyor Mesela yıllık izin kağıdına açık açık ‘ağabeyim Profesör Doktor Ümit Özdağ Silivri'de tutuklu bulunmakta. Bizim aile görüşümüz de bugün. Bu nedenle bir günlük izin talep ediyorum’ diye açık açık yazmak zorunda olmak, suçlu olmadığını bildiğimiz ağabeyimiz için hakikaten zor. Ama annem şu sözü çok kullanır; ‘zorlu yollar, yufka yüreklerle açılmaz kızım’ derdi. Aşılmıyor hakikaten. Yürekler yufka değil. Yorulduk ama çok şükür. Darısı bütün adalet sisteminin başına diyeyim. Adalet yeniden tesis olsun, hukuk yeniden tesis olsun, haksız yere tutuklu olan, tutuklu olmaması gerekirken tutuklu olan herkesin başına."
"BU HAFTA ÇOK ŞÜKÜR SEVİNDİK"
Hilal Özdağ, ağabeyi Ümit Özdağ’ın tahliye kararını öğrendiğindeki hislerini ise şu sözlerle anlattı:
- "Çok aktif bir sosyal medya kullanıcısı değildim. Teknolojiye yakınım meslek icabı da. Aktif hesaplarım vardı ama çok yoğun kullanmıyordum. Bu süreçte ağabeyime de sitem ettim. ‘Senin yüzünden mavi tiklendim’ dedim. Geçen hafta sosyal medyadan paylaşmıştım. Ailenin tek büyüğü annem değil. En büyüğü annem şu anda. Ama 88 yaşında bir halam var, 86-85 yaşında yengem var, yine 80 yaşında bir başka halam var.
- Ben bütün aile büyüklerini kuzenlerle beraber evde toplamıştım geçen hafta. Hepsi geldiler sağ olsunlar. Hani sevinçler böyle paylaşarak büyür, üzüntüler de paylaşarak küçülür ilkesinden hareketle. Geçen hafta biraz üzüldük. Ama paylaştığımız için özellikle büyükler için iyi oldu. Bu hafta yine toplandık. Henüz fotoğrafını paylaşmadım. Onu da paylaşacağım. Bu hafta çok şükür sevindik.
"YÜREĞİMİZ AĞZIMIZDA BEKLEDİK"
- Çok yüreğimiz ağzımızda bekledik. Aslında bu çok saçma bir şey. Yani niye yüreğimiz ağzında bekledik ki? İddianame ortada. Ben kendi uzmanlığım kapsamında neler yapabilirim diye düşündüm bu süreçte ve genel başkanın bütün tweetlerinin analizini de yaptım. 37 bin 600 tane tweet var genel başkanın hesabında. Bu mesajları indirdik ve bunların içinde suçlandığı sığınmacı politikası ile ilgili 3 bin 963 mesaj var. Bunların semantik analizlerini falan yaptım.
- Aslında tıpkı ağabeyimin avukatlığını yapan Avukat Savaş Özdağ gibi ben de çok matematik bir yaklaşımla ağabeyimin aynı bir jeofizik mühendisi gibi onlar nasıl bizi depreme karşı uyarıyorlarsa ağabeyimi de bir güvenlik bilimcisi olarak, bir göç mühendisliğine karşı Türkiye'yi uyardığını matematik olarak tespit ettik aslında.
"BERAATLE BU SÜRECİN NİHAYETİNE ERECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"
- Bu haberi bu kadar böyle yüreğimiz ağzında beklememizin ne kadar anlamsız olduğu düşünerek ve bilerek bekledik. Tabii tahliye kararı geldiğinde de büyük bir rahatlama oldu. Ama bu tahliye beraat değil, beraat olması gerekiyordu. Şimdi önümüzde bir İstinaf süreci var, Yargıtay süreci var. O süreç bu adalet sistemi içinde biraz zaman alacaktır. Ama ben beraatle bu sürecin nihayetine ereceğini düşünüyorum. Buna inanıyorum. İnşallah öyle olacak.
"GENEL BAŞKANIN ETRAFINDA ONU DÜŞÜNEN ÇOK SICACIK BİR HALKA VAR"
- Ağabeyim herhalde akşam burada olur. Yarın sabah da kahvaltıda beraber olmayı umuyorum. Ama tabii kendi evinde, kendi yatağında rahat bir gece geçirmesi, sabahleyin sıcak bir eve uyanması için biz de birçok detayı düşündük. Yalnızca ben düşünmedim tabii. Genel başkanın etrafında onu düşünen çok sıcacık bir halka var. Ben bu süreçte çok da tanımadığım partimizin emektarlarıyla tanıştım. Onlarla omuz omuza, yan yana çalıştık. Bir siyasi faaliyet olarak değil, ben ağabeyim için, onlar genel başkanları için çalıştılar.
- Benim kadar düşündüler. Duruşmada hangi kıyafeti giyeceği, hangi ayakkabıyı giyeceğini ben düşünmedim. Onu düşünen onun kardeşleri, ablaları vardı. Hallettiler sağ olsunlar. Onlara da biz ailece çok teşekkür ediyoruz. Başta Ali Şehirlioğlu hocam olmak üzere bütün parti yönetimi bizi hiç yalnız bırakmadılar. Hep hocanın arkasındalardı. Büyük bir milli misyonu yerine getiriyorlar ve getirmeye devam edecekler. Biz de aileye döneceğiz. Ben kendi işime odaklanacağım.
"SİLİVRİ'NİN SİZE TANIDIK GELMESİ BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜ"
- İnşallah Türkiye için daha güzel günler olsun. Diğer tahliye haberlerini de inşallah en kısa zamanda alalım. Ben herhalde Mart ayıydı. Yanlış bir tarih vermek istemem. Annemi geçmiş olsun ziyaretine geldiler. Ekrem Başkan ile Mansur Başkan. Buğra Bey vardı yanlarında. Annem orada Ekrem Başkan'a ‘size de geçmiş olsun sizin de hakkınızda soruşturma açıldı’ dedi. Çok geçmedi Ekrem Başkan'ı da, Buğra Bey'i de tutukladılar. Onların çekilen bütün fotoğrafları bizim için büyük bir üzüntü. Yani mesela Silivri'nin size tanıdık gelmesi büyük bir üzüntü. O bekleme salonunu bilmek... ‘Nasıl yani diyorsunuz, ne alakamız var’? Ama bunlar da yaşanacakmış.
- Hem ağabeyimin, hem de avukatının çok sık dile getirdiği bir cümleyi duruşma salonlarında, adliyelerinde duvarlarda asıldığı cümleyi burada tekrar etmek istiyorum. ‘Adalet mülkün temelidir’. Yine ağabeyimin söylediği gibi o bir duvar süsü değil. Çok önemli bir ilke. Bu kadar kadim bir devlet tecrübesi olan, tarihi olan Türkiye'nin bu ilkeyi tekrar hatırlaması gerekiyor.”
İLK DURUŞMADA NELER OLMUŞTU?
Özdağ'ın tutuklu bulunduğu davanın ilk duruşması 6 gün önce, 11 Haziran’da 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü.
Kimlik tespitinin ardından Özdağ, 51 sayfalık yaklaşık iki buçuk saat süren savunma yapmıştı. Savunma avukatların savunmalarının ardından ise savcılık, esas hakkında mütalaasını vererek Özdağ’ın tutukluluğunun devamı yönünde görüş bildirmişti.
Özdağ ve avukatları mütalaaya karşı savunmalarını gerçekleştirmiş, Özdağ; “Savcılığın mütalaasını hayretle dinledim. Ortada bu olayları kışkırtığıma dair kanıt yok. Hiçbirisinde TCK 216’nın çerçevesini çizdiği suç yok. Savcılık o tek kişilik hücrede yatmamı talep ediyor. Bu hukuk değil artık. Muhalif olduğumdan ötürü Anayasal ve yasal haklarım askıya alındığı için, sığınabileceğim tek adalete sığınırım, Allah’ın adaletine...” demişti.
Özdağ’ın konuşmasının ardından salonda alkış sesleri yükselmiş ve mahkeme, Özdağ’ın tutukluluk halinin devamına karar vermişti.
Salondan “Yuh!” sesleri yükselirken, dışarda ise "Hükümet istifa" , "Ümit Özdağ yalnız değildir", Mustafa Kemal'in askerleriyiz", "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" sloganları atılmış ve Andımız okunmuştu.