ABD'de Nevada–Oregon sınırındaki eski bir süpervolkanın çökmesiyle oluşan McDermitt kalderası, şimdiye dek tespit edilen en büyük lityum rezervlerinden biri olma yolunda.

Araştırmacılar, kalderanın altında 20 ila 40 milyon ton arasında lityum barındırdığını belirleyerek şimdiye kadar tespit edilen en büyük tekil lityum yatağı olabileceğini açıkladı. Mevcut piyasa değerleriyle bu rezervin 1,5 trilyon dolar değerinde olduğu belirtiliyor

Lithium Americas Corporation’dan jeolog Dr. Thomas R. Benson tarafından yürütülen çalışma, bu dev rezervin oluşumunun volkanik patlamalar, göl tortuları ve uzun süreli hidrotermal süreçlerin birleşimiyle mümkün olduğunu gösteriyor.

Yaklaşık 16 milyon yıl önce yaşanan büyük patlamanın ardından bölgeyi dolduran göl, volkanik kül ve çamuru katmanlara dönüştürdü.

Yer altındaki magma ise yüzyıllar boyunca sıcak, mineral yüklü sular yayarak bu tortuların lityum bakımından olağanüstü zenginleşmesine neden oldu.

Zamanla smektit ve daha sonra illite adı verilen kil türlerine dönüşen bu tabakalar, bölgedeki lityumu yoğun biçimde depoladı. Thacker Pass bölgesindeki illite tabakasının bazı noktalarında lityum oranının ağırlıkça yüzde 1,3 ile 2,4 arasında olduğu tespit ediliyor; bu değerler tipik kiltaşı yataklarının iki katından fazla.

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNDE KİLİT BİR KAYNAK

Lityum, akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, güneş ve rüzgâr enerjisinin depolandığı batarya sistemlerine kadar modern yaşamın merkezinde yer alan lityum-iyon pillerin temel maddesi. Küresel talebin 2040’a kadar yıllık 1 milyon tona ulaşması beklenirken, tek bir volkanik havzanın bu kadar büyük bir rezerv sunması hükümetlerin ve enerji şirketlerinin dikkatini çekiyor.

McDermitt kalderası yalnızca büyüklüğüyle değil, aynı zamanda jeolojik avantajlarıyla da öne çıkıyor. Yüzeye yakın, geniş ve sığ bir yatak olduğu için derin sert kaya madenlerine kıyasla çok daha az atık kaya çıkarılması gerekiyor. Bu durum, hem maliyetleri hem de çevresel etkileri azaltma potansiyeli taşıyor. Aynı zamanda yüksek dereceli kil tabakalarının zemine bu kadar yakın olması, dev bir açık ocak işletmesinin teknik olarak mümkün olduğunu ortaya koyuyor.

ÇEVRESEL VE KÜLTÜREL ENDİŞELER

Buna rağmen bölgedeki lityumun çıkarılması, çevre ve yerel halk açısından tartışmalı bir konu. Yerli kabileler ve çiftçiler, büyük bir madenin su kaynaklarını, otlakları ve kutsal alanları nasıl etkileyeceği konusunda kaygılarını dile getiriyor. Destekçiler, geniş bir bölgeye yayılan çok sayıda küçük maden yerine tek bir büyük ocağın daha az alanı bozabileceğini savunsa da, eleştirmenler bir dev açık ocağın dahi yeraltı sularını değiştirebileceği, habitatları bölebileceği ve yoğun toz oluşumuna yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Kil tabanlı lityumun işlenmesi de teknik olarak karmaşık bir süreç gerektiriyor. Mühendislerin kil tabakalarını öğütmesi, kimyasal liç yöntemleriyle lityumu çözmesi ve su kullanımını sınırlayarak geri kazanım süreçlerini yönetmesi gerekiyor.

Araştırma, McDermitt kalderasının neden bu kadar benzersiz olduğunu da açıklığa kavuşturuyor. Peralkalin olarak sınıflandırılan, sodyum ve potasyum açısından zengin magmaların lityumu daha iyi tutması; kapalı bir göl havzasının tortu birikimini hızlandırması ve magma tarafından sağlanan uzun süreli yeraltı ısısının lityumu kil tabakalarına taşımaya devam etmesi, bu olağanüstü zengin rezervi ortaya çıkarmış görünüyor. Bu jeolojik “tarifin” dünyada yalnızca birkaç yerde görüldüğü belirtiliyor.

GELECEĞE ETKİSİ YILLARCA SÜREBİLİR

Bilim insanları, McDermitt kalderasının yalnızca büyük bir lityum kaynağı olmadığını, aynı zamanda volkanik sistemlerde kritik minerallerin nasıl oluştuğuna dair bilgileri kökten değiştirdiğini söylüyor. Öte yandan, bölgedeki doğal ve kültürel hassasiyetler nedeniyle alınacak kararların sadece batarya endüstrisini değil, yerel toplulukların yaşam biçimlerini de uzun yıllar etkileyeceği vurgulanıyor.

Çalışma, Science Advances dergisinde yayımlandı.