TBMM Genel Kurulu’nda, bugün muhalefet partilerinin grup başkanvekilleri iktidarın yargı ve ekonomi politikalarını eleştirdi. Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Mehmet Emin Ekmen ve İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve beraberindeki 4 gazetecinin yargılandığı dava üzerinden yargı kararlarını; CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır da emeklilerin bayram ikramiyeleri üzerinden iktidarın ekonomi politikasını eleştirdi.
Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Mehmet Emin Ekmen:
— Nefes Gazetesi (@nefesgazete) March 5, 2025
💬"Yargı bir silah olarak kullanıldığında mutlaka bir bumerang gibi gelir, sahibini vurur" pic.twitter.com/qjsYGOEwYk
"ÖZÜR DİLEYECEĞİMİZ, AF DİLEYECEĞİMİZ ÖRNEKLERİN SAYISININ ARTMASINDAN KAÇINALIM"
Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Ekmen, iktidarın da 90'lı yıllarda ve 2000'li yılların başında haksız yargı kararları ile baskı altına alınmaya çalışıldığını hatırlatarak şunları söyledi:
* "Şüphesiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihi boyunca yargının siyaset üzerinde baskı aracı olarak kullanıldığı çok hazin örnekler var, bu örneklerin çok önemli bir kısmını AK Parti geleneği hem 28 Şubat döneminde hem de iktidarının ilk on yılında yargı tarafından bazı muamelelere maruz kalmak suretiyle yaşamıştı ancak bugün geldiğimiz noktada bu yaşantılardan bir ders alınmadığı, bugün yargının siyasal gündemle yaptığı işlerin alkışlandığı, belki de talimatlandırıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız.
* Dün Halk TV'den Suat Toktaş ve 4 arkadaşının davası görüldü, 5 kişinin de bazı suçlamalardan beraat edip bir suçlamadan da dosyanın uzlaşma bürosuna gönderilmesine karar verildi. Geriye dönüp baktığımızda o günkü tartışmayı, AK Parti'deki hukukçu arkadaşların sessizliğini, bazı AK Partili arkadaşların bu sürece verdiği desteği görünce şunu hatırlatmadan edemiyoruz: Yargı bir silah olarak kullanıldığında mutlaka bir bumerang gibi gelir, sahibini vurur.
* İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, son üç ayda yaptığı işlemleri vicdan sahibi üç AK Partili hukukçu incelesin, başka bir şeye gerek yok ve bunlardan kaçının hukuka uygun olduğu hususunda bir kanaat edinilsin. Uzlaşmaya tabi bir suçtan dolayı Suat Toktaş tam otuz dört gün tutuklu kaldı. Bunun hukuk, adalet, vicdanla telif edilebilir bir yönü yok.
* Suat Toktaş'ın hayatından otuz dört günü çalan bu yargı mensupları hakkında bir siyasi irade, bir denetim, Hâkim Savcılar Kurulu aracılığıyla da olsa bir faaliyet yürütülmeyecek mi yoksa benim muarızıma yapılan, benim muhalefetime yapılan ya da dozuna göre benim düşmanıma yapılan her türlü işlem meşru mu kabul edilecek? Geçmişte Ali Fuat Yılmazer, Zekeriya Öz vakalarını hep birlikte yaşadık. Yeni örneklerin oluşmasını daha sürecin başlangıcında engelleyelim, yarın utanacağımız, özür dileyeceğimiz, af dileyeceğimiz örneklerin sayısının artmasından kaçınalım."
"HUKUKUN TAM OLARAK TEŞEKKÜL ETMESİNE ÇABA GÖSTERİN"
Suat Toktaş ve beraberindeki 4 gazetecinin yargılandığı davanın yargının siyasi irade tarafından nasıl baskı unsuru olarak kullanıldığının açık ve net göstergesi olduğuna dikkat çeken İYİ Parti Grup Başkanvekili Kavuncu, şöyle konuştu:
* "Suat Toktaş, kendisine buradan geçmiş olsun diyorum; bir garabet yaşadık, 34 gün gözaltında tutuldu bir kararla, kaçma şüphesi olduğu gerekçesiyle, sonra bir hâkim çıktı ve dedi ki: 'Tutuklamayı gerektirecek ortada hiçbir durum yok.' Kendisine ve diğer basın mensubu arkadaşlara da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yargının nasıl siyasi irade tarafından bir baskı unsuru olarak kullanıldığının açık ve net göstergesidir. Sindirilmek için mi yapılıyor, susturulmak için mi yapılıyor?
* Ama bakın, bu sefer bir fırsat, Adalet Bakanı çıksın, bu kararı veren, kimse bu yetkili bununla alakalı bir soruşturma başlatsın, biz de mahcup olalım. Biz de diyelim ki: 'Yok arkadaş, Türkiye'de gerçekten hukuku, adaleti objektif bir şekilde oluşturmaya, sağlamaya çalışan bir iktidar var.' Ama bunu yapmak yerine propagandadan sorumlu Sayın İletişim Başkanı, dünya başkentlerinde 'Daha adil bir dünya mümkün' diye tır dolaştırıyorlar, caka satıyorlar. Siz bu tırı dışarıda dolaştıracağınıza kendi ülkenizde bu adaletin, bu hukukun tam olarak teşekkül etmesine çaba gösterin.”
"TÜRKİYE'DE İKİ BÜYÜK DİYETİSYEN VAR: ERDOĞAN VE SAYIN MEHMET ŞİMŞEK"
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise yaklaşan Ramazan Bayramı öncesi hâlâ emeklinin bayram ikramiyesinin belli olmamasına ve Türkiye'de yaşayan insanların aşırı kilolu olduğunu belirten Sağlık Bakanı'na şu sözlerle tepki gösterdi:
* "Her ne kadar iktidar gündemi bambaşka yere götürse de bu ülkenin temel sorunu yoksulluktur; emeklinin, işçinin durumudur. Son enflasyon oranlarından sonra, yılbaşından sonra yüz binlerce insan tahliye tehdidinden evsiz kalacak, sokakta kalacak. Bugün Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de en düşük kira 30 bin liraya gelmiş ama en düşük emekli maaşı 14 bin 469 lira, 22 bin 104 lira asgari ücret. Bunlar konuşulmuyor ama Sağlık Bakanı çıkmış çok önemli 2 tespitte bulunmuş. Diyor ki: 'Aşırı kiloluyuz, bunu 2 şekilde çözebiliriz. Bir, mideyi boş bırakalım, güzel; bir de hareket edelim.' Zaten Türkiye'de 2 büyük diyetisyen var: Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Mehmet Şimşek. İlk tavsiyesine uyduruyorlar insanları, mideler boş. Zaten işçi, emekli fazlasıyla hareket ediyor.
* 75 yaşındaki bir emekli çakmak satıyor, yara bandı satıyor, akşam taksi şoförlüğü yapmak zorunda kalıyor. Ama bakın, bu, halkla dalga geçmektir. Niye insanlar intihar ediyor? Her gün bir intihar vakası duymaya başladık, bir aile yok oldu Bursa'da çünkü 22 milyonu geçmiş icra dosyaları, inanılmaz iflaslar var, esnaflar iş yerlerini kapatıyor. Mahkemeler gelsin, bir komisyon kuralım; kaç insan tahliye ediliyor kirasını ödeyemediği için icrada. O zaman da tabii çıkar bu ülkenin Çevre Bakanı 'D vitamini eksikliği var kardeşim, güneş almalısınız, biraz da sokakta yaşayın' bunu söyler."