Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan La Fontaine adını duymayanınız, fabllarından en az birkaç tanesini bilmeyeniniz yoktur…
Fabllarında genellikle hayvanları konuşturur ama bu hayvanlar aslında insan karakterlerinin sembolleridir…
Yazarın asıl amacı sadece eğlendirmek değil, ders vermektir...
Benim dönemimin ilkokul kitaplarına giren fabllarından biri “Karga ile Tilki” arasında geçen olaydır…
Kısaca hatırlatayım…
***
Karga, gagasında bir parça peynirle bir ağacın dalında tünemiştir...
Peynirin kokusunu alan tilki onu elde etmek ister ama doğrudan, “O peyniri bana ver karga kardeş” demenin ikna edici olmayacağını da bildiği için strateji kurar…
Stratejisi, çirkinliği ve sesinin kötülüğü ile tanınan kuşun sahip olmadığı hasletlerini varmış gibi övmektir…

“Ne güzel tüylerin var karga kardeş” diyerek başlar söze ve devam eder, “Eminim sesin de çok güzeldir…”.
Karga, sesinin ve tüylerinin hiç de güzel olmadığını unutarak bu övgülere aldanır…
Ötmek için gagasını açınca, peynir yere düşer, Tilki peyniri alır ve kargaya şöyle der:
“Önce kendini tanı ve unutma ki; her dalkavuk, bir budala avlar…”
HER ÖVGÜ SAMİMİ MİDİR
Bu basit görünen olay örgüsü aslında insan davranışlarının bir temsili olarak ve her övgüye kanmamak gerektiği konusunda ders vermek için işlenmiştir...
Karga; gururlu ve saf, kendi görünüşüne ve varlığına aşırı değer biçen biri...
Sahip olmadığı hasletlerin olmasını istediği için, onaylanma ihtiyacı taşıyor ve o nedenle de Tilkinin sözlerine hemen inanıyor çünkü her canlı gibi o da beğenilmekten hoşlanıyor...
Zayıf yönü, gururu ve aklının önüne geçiyor...
***
Tilki ise kurnaz ve hesapçı… Amacı belli: Peyniri kapmak…
Doğrudan istemek yerine, dolaylı yoldan hedefine ulaşmayı tercih ediyor…
Bunun için ise tatlı ve övücü sözler kullanarak, karşısındakinin zaafını istismar ediyor...
***
Bu iki karakter aslında toplumdaki iki insan tipini temsil ediyor: Kandırılan ve kandıran...
La Fontain’nin son sözü ise dalkavuklara karşı dikkatli olunması gerektiğini, eğlendirerek, güldürerek anlatmaktır…
Zira zayıf karakterli insanlar, pohpohlandıklarında hatalar yapabilir...
Kendini beğenmişlik, zekânın önüne geçtiğinde, insan savunmasız hale gelir…
Uyanık, kurnaz ve manipülatif insanlar, başkalarının zaaflarını kullanarak çıkar elde ederler…
Yani, övgü her zaman samimi değildir...
Amaç çoğu zaman, elinizdekini almaktır…
***
Bu fablı neden hatırladığıma gelince…
Trump, Beyaz Saray’da bu yıl 2. kez konuk ettiği Netanyahu’ya dünya medyasının kameraları önünde şöyle dedi:
“Erdoğan çok zeki, onu çok seviyorum… Aranızda sorun varsa bana gelin ben çözerim, o benim sözümü dinler…”.
Bu Trump samimiyetsiz, kötü niyetli çakalın teki…