Irvin Yalom, “Nietzche ağladığında” isimli romanının bir yerinde büyük filozofa şöyle dedirtir:

“İnsanlar değişmek istemezler; sadece acıdan kurtulmak isterler…” .

***

İnsan çoğu zaman sancıyı değil, sancının sesini bastırmak ister…

Mesele ne gerçek değişimdir ne de gelişim…

Mesele sadece: “Şu anda canım yanmasın” telâşıdır…

***

Tıpkı başı ağrıdığında ağrı kesici alan ama neden ağrıdığını sorgulamayan biri gibi...

Ruhun sancısı da çoğu zaman bir çağrıdır ama…

Biz onu değişim çağrısı olarak değil, rahatsız edici bir gürültü olarak duyarız…

O yüzden terapiye gideriz…

Dua ederiz… Yoga yaparız… İçki içeriz… Kaçışlar yaratırız…

Ama, çoğu zaman tek istediğimiz şey şudur: Acı dinsin ama ben aynı kalayım…

Yani: Elim günahta olsun ve fakat canım da cennette yaşasın

***

Ne yazık ki bu mümkün değildir…

Acı, bir öğretmendir… Acı, değişimin bedelidir, dönüşümün koruyucu kalkanıdır…

Ama modern insan, anestezik çözümlere aşinadır...

Kısa vadeli ferahlık, uzun vadeli yıkımı gizler...

Dünyayı kazanacağımızın farkında değil misiniz?

ASLINDA insanlar değişmeyi arzulamaz değil…

Aksine çok arzular ama…

Değişmek:

Alışkanlıkları bırakmak…

Eski benliği gömmek…

Konforu terk etmektir...

Ve:

En çok korktuğumuz şey…

Tanıdık cehennemimizi terk edip bilinmeyen cennete adım atmaktır…

HHH

İşte bu yüzden insanlar, değişmek istemezler… Sadece acı bitsin isterler…

Ama bilmezler ki, acı bitse bile, değişmedikçe aynı hikâyeyi yeniden ve yeniden yaşamak zorundadırlar…

Gerçek özgürlük, acının geçmesi değil…

Acının içinden geçerek dönüşmektir….

Son izlediğimiz Devlet Bahçeli, acının içinden geçerek dönüşüyor…

Hangi siyasi görüşten olursak olalım bunu anlayışla ve takdirle karşılamalıyız…

Pek çoğunuzun, “ya değişmemişse?..” diye sorduğunuzu duyar gibiyim…

Ne kaybederiz?..

Ama gerçekten değişmişse ki ben öyle olduğu kanaatindeyim:

Dünyayı kazanacağımızın farkında değil misiniz?..

Rest mi rica mı?..

Devlet Bahçeli dedi ki:

“Terörsüz Türkiye artık devlet politikasıdır, devletin başı (bu politikayı) gerçekleştirmekle mükelleftir…”.