Elbette gündemin en önemli konusu İsrail – İran savaşı ama…

Bizim halkımızın gerçek gündemi hayat pahalılığı…

2025 yılı ilk 6 aylık enflasyon oranının yaklaşık %17 çıkacağı öngörülüyor…

Haliyle emekçi, memur ve emekli kesim enflasyon karşısında buz gibi eriyen maaşlarındaki satın alma gücü eksilmesinin, karşılanıp karşılanmayacağının tartışılmasını istiyor…

***

Benim iktisadî görüşüm o ki:

İçinde bulunduğumuz bu şartlarda ekonomik büyümeyi dar gelirlilerin maaş ve ücretlerini artırarak başlatmak çok zor çünkü…

Yüksek faiz ve yüksek enflasyon dönemlerinde ekonomiyi Merkez Bankası parasıyla veya bütçe açıklarıyla büyütmek…

Yani; karşılıksız para basıp o para ile piyasayı açıp, tüketimi tahrik ederek büyümeyi tercih etmek…

Kedinin kuyruğunu kovalayıp (Türkiye’de olduğu gibi):

Bir türlü yakalayamamasıyla birebir aynı…

***

Oysa, Erdoğan’ın ilk başbakanlık dönemi (Kemal Derviş’ten teslim alınan güçlü ekonomi süreci), Merkez Bankası’nın karşılıksız yaratacağı paranın en rahat kullanılabileceği dönemdi zira:

Enflasyon ve politika faizleri (2005 – 2011) tek haneliydi…

O süreçte Merkez Bankası yaratacağı dijital para ile:

İthal ikamesi üretim yapma şartıyla, yatırımcı şirketleri 3 sene ödemesiz 10 yıl vadeli sıfır faizli Merkez Bankası parasıyla teşvik etseydi…

Geri dönüşü olmayan inşaatların yerine…

Enflasyonu baskılayacak, piyasalarda arz – talep dengesini kuracak ve koruyacak ekonomi politikalar uygulasaydı…

Bugün Türkiye yıllık 2,5 trilyon dolar GSYİH ve kişi başına (en az) 30 bin dolar milli gelirle pek çok AB üyesi ülkeyi sollamış olurdu…

Olmadı çünkü…

Ya bir yol bulacağız ya da…

Göz kamaştırıcı ama toplumun refahına ve ekonomik büyümeye hiç katkısı olmayan harcamalar yapıldı… Siyaset ve halk dalkavukluğu sayesinde seçim kazanan siyasi parti her girdiği seçimi kazandı ama sonuçta geldiğimiz yer: Çıkmaz sokak…

Hem ekonomide hem dış politikada hem iç politikada

Şimdi Kartaca Komutanı Hanibal’ın dediği gibi: Ya bir yol bulacağız ya bir yol açacağız…

Çıkmaz sokağa girmeden önceki yol ayrımındayken bir yol bulabilirdik…

Bugün ise tek çare: Yol açmak…

Başka çare yok

Yani canlarım: Ya, “terörsüz Türkiye” bahanesiyle demokrasi ve hukuk rafa kaldırılacak…

Ya kedi, yapılacak seçimlerden 4-6 ay öncesine kadar kuyruğunu kovalamaya devam edecek

Seçimlerden sonra, kim iktidar olursa olsun kedi de yorulacak, kuyruğunu kovalamaktan vazgeçecek ve… Sıcak bir yer bulup orada kış uykusuna yatacak… Şimdilik başka çare yok…

Günün sözü

Ernesto Laclau der ki:

“Popülizm, birbirine zıt toplumsal talepler üzerinden, toplumu bölme temeli üzerine kurulmuş bir iktidar biçimidir...”.