Savaş’tan umut çıkarılır mı?..

Eğer Dante Alighieri gibi:

“Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır” diyebilecek kadar taşırsan umudu, neden olmasın?..

İnsanlığın direnci, iyimserliğin gözlüğüyle bakan, asla karamsarlığa kapılmayanların yaptığını yapabilirsen: niçin olmasın?..

Öyle felâketlere tanıklık etti ki şu gözlerim: içinden birlik doğdu

Yeter ki insanların geneli, temiz ruhlarının gücünü çıkarsın ön plana:

İşte o zaman görürüz ki: küller arasından filizlenmiş büyük barış

***

İsrail ve İran arasında patlak veren ve yıkıcı darbelerle başlayan savaşın yarattığı karanlık gecelerin ardından doğan sabahlar, tüm dünyaya bir gerçeği hatırlattı: İnsanlık, yıkıma değil yaşama meyillidir…

***

İlk füzeler düştüğünde dünya nefesini tuttu... Tesisler vuruldu… Şehirler sarsıldı… Ekranlar karardı ama… Çoğumuz göremesek de tam o anda, her iki ülkede binlerce insan sığınaklardan çıkarak barış çağrısı yaptı...

Sosyal medya bir silah değil, bir umut megafonu oldu...

Tel Aviv’de bir grup öğrenci, Tahran’daki meslektaşlarına canlı yayınla barış mesajı gönderdi...

Savaş çığırtkanlığı yapanlara karşı halklar ellerinde zeytin dallarıyla yürüdü…

İnsanlar silâhları değil, ellerini birbirine uzatmayı seçti…

***

Birleşmiş Milletler bu kez beklenmedik bir refleksle hareket etti...

Arap Birliği, AB, Türkiye, Brezilya ve Güney Afrika’dan oluşan bağımsız bir barış heyeti kuruldu… Sadece liderlerle değil, sokaktaki insanlarla da konuşuldu... Müzakereler açık yayınlandı...

Herkes dinledi, herkes öğrendi: “düşman” dediğimiz, aynaya biraz uzaktan bakan bir başka insandı…

Savaşın ortasında insan kalmak

Umudum, temennim ve hatta tahminim o ki: bu anlamsız savaş altıncı haftasında durdurulur...

Ateşkes değil, anlaşma ilân edilir... Taraflar sadece silâh bırakmakla kalmaz:

Birbirlerinin okullarına burs verir… Sağlık alanında ortak programlar başlatır...

İranlı ve İsrailli doktorlar, Gazze’de ortak sahra hastanesi kurar...

***

Barış bir imza değil, bir iradedir canlarım...

Savaşın yaraları büyüktür ama tıpkı Hiroşima’dan doğan barış kültürü gibi, bu savaş da Ortadoğu’da yeni bir zihinsel çağ başlatabilir... Gençler, din ve mezhep değil matematik konuşmaya başlar...

Molla ile haham, aynı masada eğitim reformunu tartışır...

İran sineması ile İsrail tiyatrosu ortak bir belgesel çeker:

“İki Halk, Tek Kalp...”

Uluslararası platformlar, Filistin’in kalkınması için “Adalet Fonu” kurar...

Kudüs, dinlerin kavgası değil, kültürlerin kavşağı olarak yeniden tanımlanır...

Ortadoğu artık bir cephanelik değil, geleceğin bir laboratuvarı olur...

Ve canlarım, benim içimdeki bu umut hâlâ büyüyor

Her sabah, her tohumda, her çocuğun gözlerinde filizleniyor: filizlenmeli…

Ne kadar güzel

Martin Luther King dedi ki: “Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk; kardeş olarak yaşamayı…”.