Türkiye solunun açıkça tartışılmayan, daha doğrusu tartışılmaktan kaçınılan ciddi bir sorunu var:

Türk ya da Türklük kompleksi.

Bu kompleks, esas olarak “Türk solu” diyebileceğimiz siyasal ve entelektüel alanda, yakıcı bir sorun haline gelmiş durumda. Öyle ki Türkiye sosyalistleri, neredeyse Türk olmaktan utanıyor, bu kimliğini adeta gizlemeye çalışıyor. Bu durum, sosyalist hareket için ciddi bir meşrutiyet sorunu, hatta kriz yarattığı gibi, ayaklarını bu topraklara ve kültüre basmalarının önünde de ciddi bir engel oluşturuyor. Daralmaya, toplumdan kopmaya ve fiilen marjinalleşerek tasfiye olmaya yol açıyor.

Dolayısıyla genel olarak solun, özel olarak sosyalist ve devrimci hareketin içinde şekillendiği kültüre ve topluma yabancılaşmasına yol açan bu adı konulmamış kompleks, ülkeden, toplumdan, hatta sınıftan da kopmaya yol açıyor. Sosyalist hareketin kitleselleşmemesinin nedenlerinden birini de bu olgu oluşturuyor.

Durum böyle olunca, bu ülkenin ilerici-devrimci tarihinden, kültüründen, kahramanlarından, edebiyatından, ulusal simge ve sembollerinden kopmuş, dahası kendi toplumuna yabancılaşmış köksüz bir sol oluşuyor…

Türk olmayı ayıp sanıyor

Türk olmaktan utanmak, kaba milliyetçi yaklaşımlara alternatif olmaktan çok, tersine bir milliyetçilik üretiyor. Toplumu bir arada tutan, sınıf olma bilincini geliştiren bir yaklaşımdan çok, etnik, kültürel ve dinsel alt kimliklere bölünmüş-parçalanmış, ortak hareket etme refleksini yitirmiş bir topluluk hali oluşturuluyor.

Modern yurttaşın ve gerçek bir toplumun olmadığı yerde işçi sınıfının da parçalara bölüneceği ve özne olma yeteneğini yitireceği gözden kaçırılıyor.

Türkiye solunda Kürt olmak, Ermeni olmak, Rum olmak anlaşılır nedenlerle prestijli bir konumken, Türk olmak sanki ayıp sayılıyor. Bayrakla, ulusal marşla anlamsız bir kavga devam ediyor.

Bu durum ya da gelişmenin (özellikle marş, bayrak ve benzeri tepkilerin) esas olarak 1980 sonrasında, 12 Eylül zulmünün ve zindanlarının da büyük etkisiyle ortaya çıktığını saptamak gerekiyor.

Ancak solda Türk kompleksinin özellikle 1990 sonrasında, Kürt hareketinin, yükselen İslamcılığın ve sol liberalizmin etkisiyle daha belirgin bir hal aldığı da açık.

Oysa Türkiye solunun tarihteki en büyük yükseliş ve kitleselleşme dönemi olan 1960’lı yıllardan 1970’lerin sonlarına kadar, sosyalist hareketin böyle bir sorunu yoktu. Faşistlerin vurduğu devrimcilerin tabutları bile Türk bayrağına sarılırdı…

Katıldığım için biliyorum; her ikisi de birer cenaze töreni olmanın çok ötesinde, büyük antifaşist kitlesel gösteriydi. Bir silkinişti.

Devrimci hareketin bayrakla bir sorunu yoktu, tersine toplumsal meşruiyetin ve kitleselleşmenin araçlarından biriydi…

Dolayısıyla solun Türk bayrağıyla, İstiklal Marşı ile ve diğer ulusal sembollerle olan anlamsız kavgasını artık bitirmesi gerekiyor…

İnsan yazdığıyla değerlendirilir

Buraya kadar okuduğunuz satırların sahibi gazeteci-akademisyen Merdan Yanardağ!

“İsyanın ve Felsefenin Diyalektiği/Devrimci Bir Çıkış İçin Sosyolojik ve Siyasal Etütler” adlı son kitabında yazıyor bu satırlar…

Biliyorsunuz Merdan Yanardağ, İBB/İmamoğlu soruşturması sebebiyle tutuklandı. Başında olduğu TELE 1 tv kanalına kayyum atandı.

Merdan Yanardağ’ın son kitabını okurken aklımda hep şu soru oluştu: Türkiye’de yurtsever solcular, niçin absürt suçlamalar ile hapse atılıyor?

Sadece Merdan Yanardağ değil ki; Türk olmaktan, ulusal marştan, bayraktan ve Atatürk’ten utanmayan Deniz Gezmiş’ten Mahir Çayan’a kadar devrimci kuşaklar kör bir testereyle biçildi.

Düşünsel dünyadan solcular binbir eziyetle yok edildi. Özellikle 1980’lerden sonra Türk solunda bambaşka bir algılama, düşünme, davranma refleksi geliştirildi: Türk kimliği faşizm, ırkçılık ve gericilikle ilişkilendirildi.

Türkofobi öyle hale getirildi ki; anti emperyalist cephe bile şovenist olarak değerlendirildi!

Yanardağ diyor ki: “Türk deyince eğer aklınıza 1908 Hürriyet Devrimi değil sadece 1915 ‘Ermeni soykırımı’ ya da Ulusal Kurtuluş Savaşı ve 1923 Cumhuriyet Devrimi değil de ‘Dersim katliamı’ geliyorsa bu bakışta bir arıza var demektir.”

Bu satırları yazan Merdan Yanardağ’ın hapse atılmasını ve tv kanalına el konulmasını nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Solcu liberaller tayfasından olup, yurt dışından fonlar alıp, Kürtçülük yapsaydı başına bunlar gelir miydi?

Merdan Yanardağ’ın, FETÖ kumpası veya “PKK övgüsü” gibi absürt suçlamalarla cezaevine atılmasına şaşırmalı mıyız? Ya “casusluk” iddiası?

Ülkesinin tam bağımsızlığı için mücadele eden, bayrağına, ulusal marşına bağlı yurtsever solcular neden sürekli eziyet görüyor?

Yarım asırdır devrimci mücadele saflarında bulunan Merdan Yanardağ’ın suçu belli, Türk olmaktan utanmamak!